Geçmişin izleri, bugünün kuşağıyla buluştu

İzmir’de 71 sanatçıyla gerçekleştirdiği fotoğraf sergisi ile dikkatleri üzerine çeken Fotoğrafçı Lütfü Dağtaş, “Bu çalışmada geçmişin izini bugünün kuşaklarıyla buluşturmayı amaçladım. İzmir, çok kültürlü bir şehir olduğundan bu özelliğini kaybetmeden bu projeyi tamamlamak istedim” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 09.09.2016 08:10
  • Güncelleme Tarihi : 09.09.2016 08:10
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Geçmişin izleri, bugünün kuşağıyla buluştu

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN

Basmane’deki tarihi Manisa Akhisar Oteli'nde sinema, tiyatro, müzik, fotoğraf, karikatür ve edebiyat çevresinden 71 sanatçının fotoğraflarından oluşan sergiyi kısa bir süre önce gerçekleştiren fotoğrafçı, yazar ve gazeteci kimliğiyle tanınan Lütfü Dağtaş ile sergiye hazırlık sürecini, Türkiye’de ve İzmir’de fotoğrafçılığın bulunduğu noktayı, fotoğrafa ve sanata halkın gösterdiği ilgiyi ve fotoğraf sanatındaki sorunları konuştuk.

Dağtaş, İzmir’in Anadolu coğrafyasında, çok kültürlülüğe dayalı yaşamın önemli bir örneği olarak karşımıza çıktığını belirterek, “Bu çok kültürlü yaşam Osmanlı döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de varlığını sürdürmüştür, bugün de sürdürmektedir. Beni bu belgesel fotoğraf çalışmasına yönlendiren ise bu çok kültürlü yaşamdan pek somut iz kalmamış olmasıdır. İzmirlilerin, Yavuthane, dedikleri Yahudihane’nin halen ayakta kalabilmiş tek örneği Mezarlıkbaşı’ndaki Manisa Akhisar Oteli olup; bu çalışmadan hareketle geçmişin izini bugünün kuşaklarıyla buluşturmayı amaçladım. Salt binayı fotoğraflamak yetersiz kalacağı için mekâna bir buçuk yıl boyunca davet ettiğim kültür insanlarımızla çalışma yaptım ve iş böylelikle noktalandı. İşin güzel yanı; mekâna gelip bana poz veren 71 kültür insanımızdan ancak bir ikisi burasını ayrıntılı olarak biliyordu. Bu bir iki kişinin dışındaki diğer kültür insanlarımız çalışmamız sırasında mekânı tanıdılar, çok sevdiler ve hepsi kendince bir değerlendirmeye girişti. En çok da ressamların etkilendiklerini gördüm, bol bol fotoğraf çektiler ve mekândan değişik izleri resimlerini yaparlarken kullanacaklarını söylediler” diye konuştu.

“BİR BUÇUK YILDA TAMAMLANDI”

Dağtaş, sergide yer alan fotoğrafların çekim sürecinin toplam bir buçuk yılı kapsadığını belirterek, “Bana poz veren insanlarımız arasında salt İzmir’den olanlar yok; Belçika’dan, İngiltere’den, İstanbul, Ankara’dan gelenler var. Hepsi ayrı tarihlerde İzmir’de oldular ve projemi kendilerine anlattım. İçtenlik duydular ve Yahudihane’de kameramın önüne geçtiler. Hepsine teşekkür borçluyum. Davetimi alıp da fırsat bulup gelemeyen birkaç kültür insanımız ise çok üzüldü, ben de üzüldüm” dedi.

“BELGESEL ÇALIŞMAK HEYECAN VERİCİ”

Belgesel çalışmayı çok sevdiğini ve bunun kendisine anlatılamaz bir heyecan verdiğine değinen Dağtaş, “Belgesel çalışmam salt fotoğrafla sınırlı değil. 1970’lerde Orman Bakanlığı adına TRT TV için, ‘Ulusal Parklarımız’ konulu dizi belgesel film yapmıştım. Bundan kısa süre önce yine belgesel olarak kısa metrajlı ‘Anadolu’nun Son Karatabağı İsmail Araç’ adıyla belgesel film yaptım ve bu film, filmin dışında fotoğraf çalışmam İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin geleneksel Yerel Tarihe Saygı Ödülü’ne değer görüldü. 1988 yılından bu yana Anadolu coğrafyasının ilkçağlara değin uzanan en eski zanaatlarından birisi olan; kol ve beden gücüne dayalı deri işleme zanaatı karatabaklığı çalışıyorum. Fotoğraf ve gazetecilikten gelen yazma edimi sonucu bu karatabaklıkla ilgili 3 ayrı kitap yayımladım. Yine aynı araştırma heyecanı içerisinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı dizisinden çıkan İzmir Gazinoları ile Heyamola yayınlarından çıkan Gözbebeğim Deltam Çiğli adlı kitabım da bu belgesel ağırlıktaki çalışmamın ürünleridir. Diğer bir fotoğraf çalışmam da yine sanat insanlarına dönük. Bugüne değin sinema, müzik, plastik sanatlar, edebiyat çevrelerinden 300’e yakın değerimizin birebir fotoğraflarını çektim. Bu fotoğrafları hazinem olarak nitelendiriyorum. O insanları tanımak, birlikte olmak, karşılıklı çay kahve içip, yemek yemek, birlikte seyahat etmek büyük keyifti. O bakımdan fotoğrafçılığın bu kazanımlarını yaşayan birisi olarak özellikle genç arkadaşlarıma belgesel fotoğraf çalışmalarını öneriyorum” şeklinde konuştu.

“FOTOĞRAF YÜZDE 99 AMATÖR BİR UĞRAŞTIR”

Dağtaş,ilerleyen teknolojinin, fotoğrafın ülkemizdeki önemini artırdığına vurgu yaparak,  “Yükseköğrenim kurumlarında fotoğrafın dal olarak yer alıyor olması ayrıca önemlidir. Yine ülke genelinde sayısı 100’e yaklaşan il ve ilçede fotoğraf sanatı derneklerinin var olması, bu derneklerin büyük bölümünün Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu çatısı altında toplanmış bulunması da önemlidir. Tüm bu gelişmelere karşın fotoğraf sanatı yüzde 99 oranında amatör bir uğraştır. İşin henüz ticari yönden çıtasının yükselmemiş olması biz fotoğrafçıları üzüyor. Fotoğraflarımızdan para kazanabilsek çalışmalarımız çok büyük ölçekte hız kazanacak ve sanat bir başka yerlerde kimliğini bulacak. Tüm bunlara karşın ülke olarak son derece başarılıyız. Uluslararası alanda tanınan fotoğrafçılar içimizden çıktı, çıkacak ta” ifadelerini kullandı.

“FOTOĞRAFÇILIK, GÖRDÜĞÜNÜ YORUMLAMAKTIR”

Fotoğraf sanatsa ve sanat kapısından girmek için; ilkin bilgi, ardından deneyim gerektiğinin altını çizen Dağtaş, “Çoğumuz kendimize sanatçı demeyiz, fotoğrafçı deriz. Doğrusu budur. Fotoğrafçılık gördüğünü çekmek değil, gördüğünü yorumlamaktır. Bu yorum ışık, kareleme, hareket vb bilgileri bir araya getirmekle olur. Fotoğrafçı salt makine bilgisine sahip olursa bu da yetmez. Onun beslenme kaynakları çok çeşitlidir. Öncelikle iyi bir okur olmak durumundadır. Müzik, plastik sanatlar, edebiyat, özellikle de şiir, sinema yaşamında hep var olmak durumundadır. Toplum da henüz fotoğraf alanında yeterli bilgi birikimine sahip olmadığından sergi açan ya da üç beş fotoğrafını yan yana getirene sanatçı diyor ve yanlışlığı körüklüyor. Emek olmadan sanatçı olunmaz” diye konuştu.

“İZMİRLİ SANATI SEVER, İÇSELLEŞTİRİR”

İzmir’in opera, tiyatro binası dışında sanat galerilerine de gereksinimi olduğunu ifade eden Dağtaş, “Eğitim, öğrenim salt okullarla sınırlı değil. Asıl bireyleri eğiten sanattır. Dolayısıyla bu mekânların eksikliği de İzmir’in kanayan yarası. Yoksa fotoğrafla uğraşan birisi olarak bana filanca yerel yönetim sınırsız destek sunmuş, hiçbir yararı yok. Yerel yöneticilerimiz bu konuda yetkinler mi? Değiller. Anlatıyoruz bunu kendilerine her fırsatta ama zaman hızla ayağımızın altından kayıp gidiyor. İzmirlilere gelince; İzmirli sanatı sever, içselleştirir. Yukarıda sözünü ettiğim altyapı eksiklikleri konusunda İzmirliler de yakınıyorlar. Bu mekânlar inşa olunsun o zaman İzmirlilerin ne denli sanatsever olduklarını hep birlikte daha iyi görürüz. Bir Kültürpark’ın bile sanat kültür ölçeğinde tam anlamıyla değerlendirilmiyor olması en büyük öfkelerimdendir. Bu çalışmam bir buçuk yıl sürdü, salt İzmir içinde çalıştım ama karatabaklık belgesel çalışmam on yılı aşkın sürdü, tüm Anadolu’yu dolaştım yığınla kitap, dergi okudum, yerel ölçekte konuşarak bilgi derlemeye çalıştım. Hepsi emek ürünü, alın teri ürünü olduğu için ayrım yapamam” şeklinde konuştu.

“MÜKEMMELLİK SINIRI DİYE BİR SINIR YOK”

Fotoğraf sanatı alanındaTürkiye’nin iyi yerde olduğuna işaret eden Dağtaş, “Bunun somut kanıtı uluslararası alanda yapılan yarışmalarda başarılı olan pek çok fotoğrafçımız var. Bu yeterli mi? Elbette değil. Çünkü başarının çıtası hep yüksek olur, siz ulaştım sanırsınız, bir bakarsınız çıta daha yükseğe taşınmış. Dolayısıyla mükemmellik sınırı diye bir sınır yoktur. İzmir’e gelince. Henüz fotoğraf sanat mı, değil mi sorusunun ülke genelinde tartışıldığı süreçte, 1986 yılında İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği adıyla örgütlenmemizi gerçekleştirdik. Eğitimler verdik, pek çok fotoğrafçının yetişmesine yol açtık. Uluslararası başarılara imza attık, 3 kez uluslararası fotoğraf etkinliği düzenledik. Değişik ülkelerde sergiler açan üyelerimiz var. Şimdi de Yunanistan ile ortaklaşa bir sergimiz coğrafyaları dolaşıyor. İzmir’in hemen her alanda hanesinde ‘başarı’ kemikleşmiş olarak yazılıdır” ifadelerini kullandı.

“SANATA VE SANATÇIYA SAHİP ÇIKIN”

Bir dahaki sergisinin konusu ve zamanı hakkında da bilgi veren Dağtaş, şunları kaydetti: “Şimdi ‘Yavuthane’de Yaşam Var Kültür İnsanlarımız İle’ sergisi, 2017 yılında İstanbul’a gidecek ve Karaköy’deki Bankalar Caddesi üzerinde yer alan bir başka sanat galerisi Schneidertempel’deaçılacak. Konu itibarıyla deneysel bir çalışmaydı ve İzmirlilerin bu çalışmayı beğenmiş olmaları beni yüreklendirdi. Önüme yine bir yıllık bir süreç koydum ve bir başka deneysel çalışmaya bugün yarın başlayacağım. Ne olduğuna gelince; sürpriz olsun istediğimden şimdilik açıklamıyorum. Sanatseverlere söylemek istediğim tek tümce şu: ‘Sanata ve sanatçıya lütfen sonuna değin sahip çıkınız!’”

Haber Merkezi