Her derde deva akupunktur

Sujok Akupunktur Derneği Yetkilisi Meryem Demirci birçok hastalığı Sujok Akupunktur tedavisi ile iyileştirebildiklerini söyleyerek hastalıkların iyileşme süresinin kişiye ve hastalığın türüne göre değiştiğini belirtti


  • Oluşturulma Tarihi : 22.07.2015 06:44
  • Güncelleme Tarihi : 22.07.2015 06:44
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Her derde deva akupunktur

NİLGÜN TAZE

Aldığı uzun bir eğitimin ardından Antalya’da 6 ayda bir düzenlenen bir haftalık Sujok Akupunktur eğitimlerine de beş yıldır katıldığını ve aldığı eğitimlerin sonucunda hayatında köklü değişikliklerin olduğunu söyleyen Sujok Akupunktur Derneği Yetkilisi Meryem Demirci,  iğne yönteminin dışında manuel, tohum, mıknatıs, renk tedavileri de uyguladıklarını belirti. İnsan vücudundaki her organa eller vasıtasıyla müdahale edebildiklerini ve kişinin ihtiyacına göre 20-25 dakika bioenerji verdiklerini ifade eden Demirci, hastaların kendilerine sıkıntılarla dolu geldiklerini ancak tedavi bitiminde gülerek ayrıldıklarını belirterek, “Sujok Akupunktur dünyadaki en güvenli tedavi yöntemlerinden ve eğitim aldığımız hocamız Moskova Üniversitesi’nde eğitim görmüş biri. Ahıska Türkleri sürüldüğü zaman Türkiye’ye yerleşmişler. Tıpta çaresi olmayan birçok rahatsızlığı bizler kısa sürede tedavi edebiliyoruz ve ilk gelenlere ilk olarak ellerinde tahlillerinin, emarlarının olup olmadığını, doktorlarının hangi teşhisi koyduğunu ve kaç yıldır rahatsızlık yaşadıklarını soruyoruz. Rahatsızlığa göre bir tedavi programı belirleyerek uygulamaya geçiyoruz. İlk olarak iğnelerle ardından da renk, manuel, tohum, mıknatıs, biyoenerji, çene terapisi yapıyoruz. Özellikle yüz felci geçirenlere çene terapisi çok önemli. Kombineyi bilmemiz, birden çok dalda eğitim aldığımız için bir doktora göre ayrıcalıklı hale geliyoruz çünkü bir doktor sadece bir dalda uzmanlaşabiliyor. Sürekli ders çalışıyor ve araştırıyoruz. Bağımlılarda, Parkinson hastalarında tedavimiz işe yarıyor. Ankilozan spondilit hastalığının biliyorsunuz ki tıpta bir çaresi yok.  Bir buçuk yıl bir arkadaşımıza uyguladığımız tedavi sonuçta hastamız artık ilaç kullanmadan yaşayabilir hale geldi ve denizde sırt üstü yüzer hale geldi” açıklamasını yaptı.

HER DERDE DEVA

Menüsküs, boy ve bel fıtıkları, böbrek rahatsızlıkları, kadın hastalıkları gibi her türden hastalığa tedavi uygulayabildiklerini ve iyileşme süresinin kişiden kişiye değiştiğini belirten Demirci, bazı durumlarda hastalara ortamlarını değiştirmelerini önerdiklerini söyleyerek, “Kişi çok stresli, nefret ettiği bir ortamda çalışıp da kendini ifade edemiyorsa o insanların boğazlarında mutlaka ya troit ya da ses telleri ile ilgili bir hastalık oluşuyor. Biz insan vücudundaki her organa müdahale edebiliyoruz. Bireylerin çoğu değişik iş kollarında sürekli insanlarla yâda mesleklerle uğraşmak zorunda kaldığından stres yaşayabiliyorlar.  Bize gelen insanlar bu kapıdan gülerek çıkıyorlar. Normal insanlara dahi yaptığımız bir manüel terapi kaslarınızı açarak gerginliğinizi alabiliyor. Bildiğimiz belli noktalara ağız içi de dahil olmak üzere bası uygulayarak hastamızı kısa bir sürede gevşetebiliyoruz. İki saatlik bir masaj sonrasında vücudunuz rahatlarken biz 15-20 dakika içinde sizi rahatlatabiliyoruz. İki saatlik masajınız kısa bir süre sonra etkisini yitirirken bizim tedavimiz sizde kalıcı bir rahatlama bırakıyor. Bel, fıtık ve siyatiklerde manuel terapi çok önemli” dedi.

SIFIR ZARARLA TEDAVİ

Her evde bir kişinin tohum terapisiyle ilgili bilgi sahibi olması gerektiğini ve her hastalandığında eczaneye koşarak yan etkileri olan ilaçları tüketmek yerine vücuda hiçbir yan etkisi bulunmayan tohum terapisini uygulamanın daha sağlıklı bir yöntem olduğunu belirten Demirci, en masum kabul edilen ilaç tedavilerinin yan etki bırakırken iğnelerin hiçbir yan etki bırakmadığını belirterek, “Akupunktur ve yan uygulamalarının verdiği zarar sıfır. İğneleri es kaza yanlış yerlere koymuş olsanız bile size zarar vermiyor. Tohumları ise hasta organı simgeleyen eldeki bölgeye koyarak bantlıyoruz. Örneğin benim elimdeki dalak meridyeninde aşırı terlememi dengelemesi için bir mıknatıs bantlandı.  Renk terapimizi de el üzerinden gerçekleştiriyoruz. Hastamızın kalbindeki öfkenin sevinçle yer değiştirebilmesi için kalbini kırmızıya boyuyoruz. Aynı şekilde kendini ifade etmeyi simgeleyen boğaz çakrasını da kendisini korkmadan güvenle ifade edebilmesi için de kırmızıya boyuyoruz. Koyduğumuz tohum ve mıknatıslar 12 saat bedeninizde kalıyor. Eğer gözlerimizde kuruma gibi bir durum varsa eldeki gözlerimizi temsil eden yere karabiber tohumlarını bağlıyoruz. Ertesi gün kuruluk geçmiş oluyor. Şaşılık gibi bir sorunla gelmişseniz tedavi süresi ve yöntemleri uzuyor. Ateşlenen çocuklara hiç ilaç vermeyiz ayağına bağladığımız mıknatıs ateşini geçirir. Çocukların tedavisinde öncelikle anneyi şifalandırıyoruz çünkü göbek bağları olduğu için çocuk şifalanıyor. İğneleri rast gele koymuyoruz. Hepsinin farklı bir yönü var. Kimi sağda kimi solda kimi de dik duruyor. Enerjiyi artırmam gerekirse artı, eksiltmem gerekirse eksi, durdurmam gerekecekse dik vaziyette koyuyorum” ifadelerini kullandı.

EDİNDİĞİM BİLGİLER DERİN

Sujok Akupunktur bilgilerinin çok kapsamlı ve derin bilgiler olduğunu ve eğitimleri veren uzmandan Akdeniz Üniversitesi’nin doktorları ve profesörlerinin ders aldıklarını belirten Demirci, “Hocamıza yeterliliği ile ilgili birçok sertifika verilmiş ve şimdilerde oda bildiklerini bizimle paylaşarak insanların şifalanmasını sağlıyor. Ege üniversitesi göğüs hastalıklarında çalışan bir doktorumuzun da bu eğitimleri hocamızdan aldığını biliyoruz. Zonayı, karaciğer ve akciğer hastalıklarını rahatlıkla kalıcı bir şekilde tedavi edebiliyoruz. Kanseri ise sadece ilerlemesini engelleyerek durdurabiliyoruz. Göğsü alınmış bir kanser hastam aşırı derecede ışın tedavisi aldığı için belden aşağısı felç kalmıştı ve sırtı da uyuşuk durumdaydı. İki gün boyunca iğne, tohum, mıknatıs, renk terapilerini uyguladım.  Kendisini felç olduğu için kaldırıp indirmek oldukça zor oldu. Aynı zamanda tekerlekli sandalyeye de bağımlı olan bu hastamız 3. gün ayaklarının hissetmeye başladığını söyledi. Uyguladığımız bu tedavi sistemi hakkında ülkemizde fazla bir bilgi olmadığı için batı tıbbına daha çok önem veriliyor. Bizler zaten batı tıbbiyle ayrı çalışmıyoruz. Örneğin bize boyun fıtığından şikayetçiyseniz ve emarınızla birlikte gelmişseniz ben daha kolay tedavi uygulayabiliyorum. Bazı hastalarımız çok fazla ilaç kullandıkları için böbreklerindeki birikmenin farkında olmuyorlar. Yataklarından kalkarken belleri ağrıdığı için bel fıtığı olduk zannediyorlar” açıklamasını yaptı.

MUCİZELER YARATAN BİR TEKNİK

İnsan vücudu için gerekli olan su yeteri kadar tüketilmediği için böbreklerde oluşan ilaç birikimlerine diğer toplumlara göre ülkemizde daha çok rastlanıldığını belirten Demirci, idrar renginin beyaz olmasının çok önemli olduğunu vurguladı. Gözlerindeki 3.75 derecelik görme bozukluğunu kendine uyguladığı sujok akupunktur tedavisi sonucunda 0.75’e indirdiğini belirten Demirci, “Ben biraz kendime tembel bir insanım bu değerde kalmazdı. Bir arkadaşım tamamen gözlüğü çıkarıp attı. Göz tedavilerinde korku yaşayan hastalarımızın öncelikle korkularını durdurabilmek için birkaç gün tohum ya da mıknatıs bağlıyoruz. Birkaç gün sonrasında hastanın korkuları geçtiği için bana artık iğne yapabilirsiniz diyorlar. Yani aynı zamanda var olan negatif korku enerjisi tam tersi olan pozitif güven enerjisiyle değiştirebiliyoruz. Vücudumuzun meridyenlerine koyduğumuz tohumlar ve mıknatıslar beyne sinyaller göndererek enerji değişimini sağlıyorlar. Çocukların bazılarında sadece renk tedavi yaparken bazılarına tohumu da ekleyebiliyoruz. Ancak en kalıcı tedavimiz annenin kucağında olan tedavi. Anne de var olan olumsuz enerjiyi alarak aslında bir nevi kökten tedavi uygulamış oluyoruz. Psikolojisi düzelmiş olan anne çocuğunu da iyileştirebiliyor. Nefes egzersizlerimiz ve dirseklerinde problem olan hastalara önerdiğimiz hareketlerde tedavi yöntemlerimizden. Skolyoz (kambur) hastalığında omurgada başlamış olan eğrilikleri de manuel terapiyle yerine yerleştirerek bu eğrilikleri de düzeltmiş oluyoruz. Hangi şikayetle gelmiş olurlarsa olsunlar bu kapıdan asık suratla ve sıkıntıyla giren hastalar, çıkarken gülen ve hoşnut olmuş bir yüzle çıkıyorlar. Mıknatıslarımız arasında çakra mıknatısları var. Bu mıknatısların bir yüzü enerjiyi artırmaya bir yüzü de eksiltmeye yönelik. Bu mıknatıslarımız özel olarak Rusya’dan geliyor çünkü ülkemizde hangi yönlerinin artırıcı hangi yönlerinin eksiltici olduğuna dair yapılmış mıknatıslar yok.  Çok araştırılmış ve yaptırılmaya çalışılmış ancak hiçbir yerden olumlu bir cevap alınamamış” dedi.

ACI ÇEKMEYE GEREK YOK

Diyalize giren hastaların senelerce diyalize girmesine ve ölmesine gerek olmadığını ve bağımlılıklar gibi hastalıklarda da çok etkili olduklarını ifade eden Demirci, hastaların yapılacak tedaviyi kabul etmelerinin ardından 12 gün düzenli olarak gelmeleri ve en az 1,5- 2 saat kalmaları gerektiğini söyleyerek, “12 günün ardından bir ara vererek hastalarımızdan on gün sonra kontrole gelmelerini istiyoruz.  Eğer tedaviden istediğimiz sonuç alınamamışsa bir kür daha yapmamız gerektiğini söylüyoruz.  Bir hastamızın boyun omurunda 6 tane fıtığı vardı. Doktoru hemen ameliyat olmasını söylemiş ancak hastamız bize geldi. Eğer ameliyat olmuş olsaydı hastamız ömür boyu sağa sola boynunu çeviremeyecekti.  Bu derece ağır olan vakaların dahi 3. kürün sonunda iyileştiğini gördük.  Bir ameliyatta sadece alınan narkozu vücudun üzerinden atması 6 ay sürüyor. En küçük ameliyat bile belli bir süre hareket kısıtlılığı getirir ve vücudunuzun orijinalliğini bozar. Uyguladığımız Sujok Akupunktur tedavisi insanı hastalıktan sağlığa dönüştüren etkili ve kalıcı bir yöntem. Çin akupunkturunda iğneler hangi bölgeniz hastaysa oraya uygulanır ve kişi manuel terapiyi biliyorsa kişi kısa sürede iyileşir. Biz ise sadece elinizi açın deriz ve manuel terapiyle de tedavi sürecini önemli ölçüde kısaltırız. Bu yüzden kıymetli bir yöntem. 12 günlük kürün günlük fiyatı ise 100 TL. Bağımlıklarından dolayı uyku problemi yaşayan hastalar 3-4 seanstan sonra akşamları erkenden uykuları geldiğini söyler. Bunun nedeni artık vücudun iyileşmek istemesidir. Beyin vücuda ‘uyu ki seni iyileştirebilmek için rahat rahat çalışabileyim’ sinyalini gönderir.  Bu yüzden travma geçiren insanları çok uyuturlar. 21 günde beyin kendisine gönderilen yeni iyileşme programını algıladığı için 12 günlük tedavinin ardından on gün hastanın kontrole gelmesini isteriz. Şizofren, parkinson, şeker ve ağır felçli hastalardan 45 gün düzenli gelmelerini istiyoruz. Batı tıbbının durdurulabildiği bu tür hastalıkları biz tamamen tedavi edebiliyoruz. Böylesi köklü hastalıkları düzenli bir tedaviyle iyileştirebilen inanılmaz bir tedavi tekniği var elimizde” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi