İnsan yetiştiren sanatkar: Öğretmen

Aydınlık bir geleceğin eğitimden geçtiğini ifade eden Memur-Sen İzmir İl Temsilcisi Ali Musa Bina, mevcut öğretmen kadrolarının daha rahat ve verimli çalışabilmesi için performans değerlendirmesi gibi yeni sorunlara yol açacak uygulamaların gündemden çıkarılması gerektiğini belirtti


  • Oluşturulma Tarihi : 30.11.2017 06:59
  • Güncelleme Tarihi : 30.11.2017 06:59
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İnsan yetiştiren sanatkar: Öğretmen

E. ÇAĞLA GENİŞ / ÖZEL HABER

Eğitim-Bir-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı ve Memur-Sen İzmir İl Temsilcisi Ali Musa Bina, eğitim alanında yaşanan sorunlara dikkat çekti. Öğretmenlerin, ücret karşılığı yapılan bir işin hakkını vermenin çok daha ötesinde bir fedakarlık ortaya koyarak çalıştıklarını söyleyen Bina, öğrencilere karşı ortaya konulan fedakarlıkların bir aydın sorumluluğu olduğunu dile getirdi. Eğitim çalışanlarının sorunlarının çözüme kavuşturulmasının, iyi bir gelecek için elzem olduğunu vurgulayan Bina, “Öğretmenin malzemesi insandır. İnsan yetiştiren bir sanatkarın hassasiyetinin ve haysiyetinin öncelenmesi, toplumun geleceğinin garanti altına alınması demektir” dedi.

TOPLUMDAKİ SAYGINLIĞI KORUNMALI

Bina, öğretmenlerin, sadece öğreten değil, değerleri yaşayan ve yaşatan bir kimlik olarak öğrencilerinin karşısına çıkabilmesinin zemininin hazırlanması gerektiğini ifade ederek, “Öğrenci, insan olmanın değerini öncelikle öğretmenlerimiz üzerinden yaşamalıdır. Adil olmayı, işinin hakkını vermeyi, iş ahlakını, hakça paylaşmayı, birlikte yaşamayı ve huzuru birlikte oluşturmayı sınıfta ve okulda öğretmenimizden görmelidir. Böylesi bir öğretmen profili için öncelikle öğretmenlerimizin toplumdaki saygınlığı ve itibarı bu hedef doğrultusunda oluşmalı ve korunmalı; mali ve sosyal hakları, özlük hakları ve çalışma şartları bu itibar ve saygıyı oluşturacak biçimde düzenlenmeli ve geliştirilmelidir. Toplumda itibar görmeyen öğretmene ihtiram gösterilmesini beklemek ve öğrencilerinin o öğretmen üzerinden kendisini inşa etmeye çalışmasını istemek, ölü gözünden yaş beklemek kadar beyhudedir” ifadelerini kullandı.

SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ ELZEMDİR

Eğitimin, yöneticisi, öğretmeni, şefi, memuru ve hizmetlisiyle bir bütün olduğunu, eğitim çalışanlarının sorunlarının çözüme kavuşturulmasının, iyi bir gelecek için elzem olduğunu vurgulayan Bina, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu nedenle, eğitim çalışanları insanca bir hayat standardına kavuşturulmalıdır. Bütün eğitim çalışanlarının birinci dereceye kadar ilerleyebilmeleri sağlanmalıdır. Mevcut ek gösterge rakamları en az 600 puan artırılmalıdır. Ek ders birim ücretleri en az iki katı tutarında artırılmalıdır. Öğretmenlerin aylık karşılığı ders saatleri arasındaki farklılık giderilerek 15 saate eşitlenmelidir. İstihdamda güçlük çekilen bölgelerde görev yapan öğretmenlere ilave tazminat ödenmelidir. Kariyer basamakları sistemi yeniden işler hale getirilmelidir. 4/B’li yerine kadrolu öğretmen ataması yapılmalı, mevcut sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir. Ücretli öğretmenlik ve kadrosuz usta öğreticilik uygulamasına son verilmeli, öğretmen ihtiyacı bütünüyle memur kadroları yoluyla sağlanmalıdır. İlköğretim okulları için de bütçe tahsis edilmeli, yöneticilerin öğretmen ve velilerle karşı karşıya gelmesi önlenmelidir. 4/C statüsündeki personel kadroya geçirilmelidir.”

SORUMLULUK ALMAYA DEVAM EDİYORUZ

Daha nitelikli bir eğitim ve eğitim çalışanlarının sorunlarının çözümü için üzerlerine düşeni en iyi şekilde yaptıklarını, yapmaya da devam ettiklerini dile getiren Bina, “Kendilerini bu ülkenin gerçek sahibi gibi görenlerin modern dünyada benzerlerine asla rastlanamayacak olan uygulamaları karşısında, ne yazık ki, devletten bağımsız gerçek anlamda aydın bir sınıf ortaya çıkmadı, çıkmasına da izin verilmedi. Bilgi, bilinç ve birikim olarak zayıflatılmış insanların daha baştan hak arama bilinci edinmelerine engel olunmuştur. Hakim ideolojiye itiraz edecek başka bir odağın yokluğunda peş peşe gelen darbeler, dikta rejimler eşi görülmemiş devrimler olarak alkışlanmıştır. Bu yüzden insanlar yarım asırdır, iradelerine ipotek konulmasına, yok sayılmalarına, demokrasinin sağlayabileceği ekonomik, siyasal kazanımlara karşı kayıtsız kalabildiler” değerlendirmesinde bulundu.

İLKELERİMİZDEN ÖDÜN VERMEDİK

Sendikacılığa tartışmasız yeni bir soluk getirdiklerini söyleyen Bina, şöyle konuştu: “Eğitim-Bir-Sen, bir yandan ücret ve özlük hakları mücadelesini en iyi şekilde verirken, diğer taraftan Türkiye’nin geleceğinin şekillenmesinde paydaş olmayı bilmiştir. Başta, disiplinlerarası bir bilim olan eğitim ve eğitimin özgürce çiçekleneceği demokrasi olmak üzere, ülkemizin temel sorunlarına çözüm üretmede üzerine düşen her türlü çalışmayı severek yapmış ve bu idealinden asla taviz vermemiştir. Başarımızda, gördüklerimizden ve tartıştıklarımızdan doğru sonuçlar çıkarmamız, sorumluluklarımızdan kaçmayışımız ve elbette ilkelerimizden ödün vermeyişimiz etkili olmuştur. Öncü, önderlik, temsil yeteneğimizi, mücadele azmimizi hep çoğalttık. Kendimizi başkalarının ihtiyaçlarını, hayallerini, değerlerini gerçekleştirirken bulacağımızı bilerek misyon ve vizyonumuzdan ödün vermedik. İç dünyamızda ya da çevremizde sırtımızı döndüğümüz her sorunun ya yerinde duracağını ya da artarak yeniden karşımıza çıkacağını bilerek çok çalıştık. Çünkü biz tarihin dönüştürücü özneleriyiz ve dönüştürücü dinamizmini taşıyoruz.”

HERKES İÇİN KADRO

Bina, hükümetin taşeron işçilere yönelik kadro düzenlemesi çalışmasına da değinerek, “Bunun sadece taşerona kadro şeklinde kodlanmasını doğru bulmuyorum. Kamuda güvence bekleyen tüm çalışanlara kadro başlığıyla sunulmasını doğru buluyorum. 4/C’li arkadaşlarımız var. 4/B’li arkadaşlarımız var. Memur işi yapan ama işçi kadrosunda bulunan, iki tezat arasında zorlanan amirinin ‘işçi mi, memur mu’ dediği, kadrosu itibarıyla işçi, yaptığı iş itibarıyla memur işi yaptığı ama kadrosuyla uyumlu olmadığı için yaptığı işin altına dahi imza koyamadığı, koysa da yükümlülükle karşılaştığı bir çatışmalı zemin var. Bunların tamamı bir bütün olarak düşünülmelidir. Sadece taşerona kadro diye bir düşünceyi ve çalışmayı bu anlamda kapsayıcı bir çalışma olarak görmeyiz” ifadelerini kullandı.

FATURA ÖĞRETMENE KESİLMEMELİDİR

Aydınlık bir geleceğin eğitimden geçtiğini ifade eden Bina, “Sorunlarımızın çözümü nitelikli bir eğitimden, işinin başına huzurlu bir şekilde giden öğretmenlerin varlığından geçmektedir. Sorunlarla boğuşan, şamar oğlanına döndürülen, moral ve motivasyonu sıfırlanan bir öğretmenden başarılı ve iyi insan yetiştirmek beyhudedir. Öğretmenlerin sorunlarını çözmeden eğitimin sorunlarını da çözemeyiz. Öğrencilerini daha iyi yetiştirebilmesi için öğretmene zemin hazırlanmalı, maddi ve manevi anlamda sorunları giderilmeli, başarısızlıkla sonuçlanan uygulamaların faturası öğretmene kesilmemelidir” şeklinde konuştu.

SÖZLEŞMELİ VE ÜCRETLİ ÖĞRETMENLİK

Yürürlüğe konulan bazı düzenlemelerin, alınan tavır ve tutumların öğretmeni eğitimin temel unsuru olmaktan uzaklaştırdığını vurgulayan Bina, “Öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırılmasına ve toplumsal saygınlığını kaybetmesine ilave olarak öğretmenler mesleklerini icra ederken çeşitli saldırılara maruz kalmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı, çalışanlarını sahiplenmeli, sorunların çözümüne ilişkin çaba harcamalıdır. Mevcut öğretmen kadrolarının daha rahat çalışması ve verimli olmaları için performans değerlendirmesi gibi, yeni sorunlara yol açacak uygulamalar gündemden çıkarılmalıdır. 100 bin öğretmen açığının bulunduğu bir ortamda sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamasına son verilmeli, öğretmen ihtiyacı kadrolu öğretmenlerle karşılanmalıdır. Bunun yanı sıra, huzursuzluğa, iş barışının bozulmasına sebep olan, adalet duygusunu zedeleyen mülakat sistemi kaldırılmalıdır. Aydınlık ve iyi bir gelecek eğitimden geçmektedir. Bu bilince uyumlu olarak hem özlük hakları hem saygınlık açısından öğretmeni itibarsızlaştıracak her tür oluşumdan, söz ve eylemden imtina edilmelidir” ifadelerini kullandı.

ÜCRETLİ ÖĞRETMENLİK NASIL SON BULACAK?

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın ücretli öğretmenlerle ilgili yeni bir çalışma yapıldığını ifade ederek, “Bizde beş yıl ücretli öğretmenlik yaparak, öğretmenlik tecrübesini kazanmış kimselere, üç katı kontenjana girme şartı olmadan mülakat hakkı konusunda bir imtiyaz tanıyacağız” şeklinde beyanını da değerlendiren Bina, şunları söyledi: “Sürecin nasıl işleyeceği belirsizdir. KPSS puanı aranacak mıdır? Alan ayrımı yapılacak mıdır? Ücretli öğretmenlerin kısa süreli ve aralıklı çalışma şekilleri göz önüne alındığında beş yılın hesabı neye göre yapılacaktır? Yaş şartı aranacak mıdır? Yapılacak atamalarda kullanılacak kadrolar ilk atama için Bakanlığa ayrılan kadro adedinden hariç tutulacak mıdır? Bütün bu sorular cevap beklemektedir. Bakanlığın ücretli öğretmenlik uygulamasını sona erdirerek kalıcı ve iş güvencesine sahip bir istihdamın sağlanması konusunda bir niyet beyanı şeklinde ise bu takdir edilecek bir uygulama olacaktır. Eğitim-Bir-Sen olarak, Bakanlığın, öğretmen ihtiyacını memur kadrolarına atama yapılmak suretiyle karşılaması; sözleşmeli, ücretli, usta öğretici gibi istihdam biçimlerine son verilmesi gerektiğini her platformda ifade etmiştik. Bu doğrultuda atılacak her adıma olan desteğimiz açıktır. Bu atama sistemi eşit şartlarda, yarışmaya açık bir şekilde işletilmelidir. Atama bekleyen öğretmen adaylarına, özel okul öğretmenlerine, kurumlar arası geçiş talep eden öğretmen unvanına sahip kişilere ve usta öğreticilere de açık olan bir atama sistemi düzenlenmeli; hak edene hakkını veren, diğer taraftan da bir mağdur kitlesi oluşturmayan yöntemler benimsenmelidir.”

Haber Merkezi