Kadın platformu: Kadınlar ve çocuklar ölüyor, siyasi iktidar nüfusu konuşuyor

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kasım ayında peş peşe yaşanan ölümler üzerinden Türkiye’de kadın ve çocuk emeğinin nasıl değersizleştirildiğini gündeme taşıdı. Platformun açıklamasına göre Dilovası’nda parfüm atölyesinde çıkan yangında, aralarında 18 yaşından küçük üç kişinin bulunduğu kadın işçiler hayatını kaybetti. Yine Şanlıurfa’da 15 yaşındaki bir çocuk, çalıştığı işyerinde yaşamını yitirdi. Platform, bu olayların ‘kaza’ değil, denetimsizlik, güvencesizlik ve ucuz emek politikalarının bir sonucu olduğunu vurguladı.

20 Kasım Dünya Çocuk Günü’nün kutlandığı günlerde, çocukların hala atölyelerde ve depolarda en tehlikeli işlerde çalışırken ölmesinin yapısal bir hak ihlali olduğunu belirten platform, buna karşın siyasi iktidarın odağının ‘kadınların kaç çocuk doğuracağı’ tartışmasına kaydığını ifade etti.

OYSA ASIL FELAKET, DOĞURGANLIK ORANLARINDA DEĞİL…

Açıklamada, şu sözlere dikkat çekildi: “Kadınlar ve çocuklar ölüyor, siyasi iktidar nüfusu konuşuyor! Kasım ayında yaşananlar, Türkiye’de kadınların ve çocukların yaşamının ne kadar değersizleştirildiğini acı biçimde gösterdi. Dilovası’ndaki parfüm atölyesi yangınında, aralarında 18 yaş altı üç kişi bulunan kadın işçiler öldü; Şanlıurfa’da 15 yaşındaki bir çocuk çalıştığı işyerinde hayatını kaybetti. Bunlar ‘kaza’ değil; denetimsiz, güvencesiz, çocuk emeğini ve kadın emeğini ucuz gören bir sistemin sonucudur… 20 Kasım Dünya Çocuk Günü kutlanırken, çocuklar hala atölyelerde, depolarda ölüyorsa; en güvencesiz ve en tehlikeli işlerde yanarak can veriyorsa, burada yapısal bir hak ihlali vardır. Buna rağmen siyasal iktidarın odağı kadınların kaç çocuk doğuracağına ve ‘yalnızlaşıp yalnızlaşmadığına’ kayıyor. Oysa asıl felaket, doğurganlık oranlarında değil; kadınların ve çocukların yaşam, emek ve güvenlik haklarının sistematik biçimde ihlal edilmesinde. İhtiyacımız olan, nüfus politikaları değil; çocuk işçiliğini bitiren, işçi sağlığını güvenceye alan, kadınları ve çocukları gerçek anlamda hak öznesi kabul eden politikalardır.”