Sayfa Yükleniyor...
Yazar Mehmet Yazıcı ile Unutulmaz Anılar, Yakılmamış Mektuplar ve üzerinde çalıştığı Kayıp Nesil kitapları hakkında hoş bir sohbet gerçekleştirdik
ÖZEL HABER-TANER UYANIKER
Kaleme aldığı kitaplarla adından sıkça bahsettiren emekli öğretmen Yazar Mehmet Yazıcı ile kitapları üzerine güzel bir sohbet gerçekleştirdik. İlk kitabı olan Unutulmayan Anılar ile edebiyat dünyasına adım atan Yazıcı, özellikle kuran kursuna gittiği dönemde yaşadıklarını ve o kursların eksiklikleri anlattığı bölüm çarpıcı bilgiler içeriyor. Yazıcı, bu kurslarda çocukların aylarca binalara hapsedildiğini iddia ederek, çocuklar üzerinde bir baskı kurulduğunu ve oradan çıkan kişilerin serbest hayatta insanlarla iletişim kurmakta zorlandıklarını ifade etti. Yazıcı, ikinci kitabında ise gerçek bir hikayeden yola çıkarak insanın içini ısıtan bir aşkı satırlarına taşıyor. Yakılmamış Mektuplar adlı bu kitabıyla yazar, edebiyat çevresinden olumlu eleştiriler alarak bir dönem gündemde ki yerini korudu.
Yazar Mehmet Yazıcı ile konuşmamıza ilk kitabı olan Unutulmayan Anılar ile başladık. 1954 ile 1979 yılları arasında yaşadıklarını kitabına aktaran Yazıcı, o dönemin tarihine tanıklık yapmamızı sağlıyor. Kitabında İmam hatip lisesi ve kuran kursu dönemlerinden bahseden Yazıcı, bu kurumlarla ilgili çarpıcı tespitlerde bulunuyor. Yazıcı o dönemleri ve o zamanın yansımalarını şöyle anlattı: Ülke tarihi için 70li yılar çok önemlidir. Bizde din eğitimi ne yazık ki ne tam geçmişe bağlı olarak yapıldı ne de modern bir yapıya kavuşturuldu. Kişilerin inisiyatifine kalmış bir din eğitim anlayışı ortaya çıktı. İmam hatip liselerini o yüzden yazmam gerekir dedim. İmam hatip liselerini devlet, toplum ve sistem hep aşağıladı. Bayram merasimine giderdik bizi hep en arka sıralara atarlardı. Ben Rizede bölge boks birincisi oldum. 19 Mayıs töreninde diğer branşlarda başarılı olan öğrencilere kupaları verildi ama ben bir imam hatip liseliyim diye verilmedi. İmam Hatipin birde alt yapısı var. o da Kuran kursudur. Bugün bizim dini eğitimimiz çok önemlidir. Son derece eğitimsiz, bilinçsiz, mantıksız bir eğitim hayatı var maalesef. Kitabımda yanlışlıkları kısmen yazdım, çözüm önerileri sundum. Bu kurslarda pedagoji bilgisinden tamamen yoksun hocalar ders veriyor. Örneğin; 13 yaşındaki bir çocuk kuran kursu yurduna alınıyor. Kısa bir süre sonra o çocukta sağlık sorunları oluşuyor. Hemen babasını çağırıyorlar gel çocuğunu buradan al diye. Bir ay önce bu kadar sağlıklı olan bir çocuk bir ay sonra davranış bozukluğu neden sergilesin, bunun bir psikolojik bir nedeni olmaz mı? Olaya bu şekilde bakan olmadı. Çocukların üzerinde müthiş bir baskı kuruyorlar. Ailesinin yanında büyümüş bir çocuğu alıp aylarca bir binaya hapsediyorlar. Gerekçe çocuğa dini bilgi vermek! Sen o çocuğa dini veremezsin! Ruhsal dünyasını allak bullak yaparsın. O kuran kursundan çıktıktan sonra çocuk serbest hayatta insanlarla iletişimde sorun yaşıyor. Bunu neden çözemediler? Ben bunlara kitabımda değindim. Kuran kursları hakkın da kitap yazacak arkadaşlara bu kitap yaşayan bir kaynaktır.
ÇANAKKALE GAZİSİYLE GEÇEN ÇOCUKLUK!
Unutulmaz Anılar kitabını yazmasında ailesinin tarihsel konumunun da önemli olduğuna dikkat çeken Yazıcı, Annemin babası Bayraktar Hasan, Kafkas gazisidir. Babamın babası İstiklal Savaşında savaşmış Mehmet Çavuştur. Birde annemin öz amcası vardır. O da Çanakkale gazisidir. O savaştan az bir grup sağ kalıyor, bu sağ kalanlar hemen Filistine gidiyor. Orada İngilizlere esir düşüyor. İngilizler bunları Hindistana gönderiyor. Hindistandan Rizeye yaya geliyor bu adam Ben bunun kucağında büyüdüm. Ben onları mutlaka yazmam gerekir dedim. Bunlar benim alt yapımdır. Mesela amcam hiçbir zaman savaş anılarını bana anlatmamıştır. Çocuklarına da anlatmamış. Sonra araştırdım; Çanakkale gazileri yaşadıklarını bir ibadet olarak gördüklerinde bunu anlatmıyorlar. Çünkü ibadette gizlilik esasdır dedi.
GERÇEK BİR AŞK HİKAYESİ!
İlk romanı olan ve gerçek bir hikayeden esinlenerek yazılmış olan Yakılmamış Mektuplar kitabıyla edebiyat çevresinden olumlu eleştiriler alan Yazıcı kitabında; 30 yıl önce yaşanmış olan beşeri bir aşkın ilahi bir aşka dönüşmesini anlattığını ifade etti. Kitap hakkında bilgi veren Yazıcı şunları söyledi: Kitaptaki mektupların 3te biri doğrudur, diğerlerini daha sonra ekledim. Orada anlatılan günlük hayatımızda yaşadığımız kadın erkek ilişkileridir. İnsanlar sever karşılık bulamaz, sevilir karşılık vermez, belli bir zaman sonra bir ruh olgunluğundan sonra o beslediği sevgi, yılarca toprak altında kalan kömürlerin altın olması gibi tasarrufi bir duygu olarak ortaya çıkabiliyor.
Kadın erkek ilişkilerinde yapılan seçimlerin maddi figürler üzerinden yapıldığını ifade eden Yazıcı, Arsamıza bile ev yapacak olduğumuzda zemin etüdü yaptırırız. Yapılacak olan dünyevi bir ev için bile belediyeden zemin etüdü istiyoruz da kuracağımız bir yuva için, bu kadar bir etüd yapıyor muyuz? Yok saçının güzelliğine, yok sözlerinde ki etkileyiciliğe bakıyoruz. Biz onun kişiliğine hiç bakmayız. Peygamber efendimizin bir sözü vardır: Evlenecek olduğunuz zaman eşinizden bir takım özellikler ararsınız. Eşinizde güzellik, zenginlik, soy ararsınız ve birde güzel ahlak ararsınız ama bu dördünü de bir arada bulmanız zordur. Siz bu dört koşul içerisinde güzel ahlaklı olanını seçiniz ki huzur bulasınız diyor. Bende bu romanımda vermeye çalıştığım, o yuvamızı kurarken eşimizde o şekil güzelliğinden ötesinde ruhsal bir güzellik bir aramamız gerektiğini belirtiyorum diye konuştu.
YENİ YAZARLARA ŞANS VERİLMİYOR
Aynı zamanda şiirle de ilgilendiğini söyleyen Yazıcı, şiirlerini Gölgemde yansıyanlar adı altında topladığını ifade etti. Günlük hayatımızda olduğu gibi serbest vezin şiir yazmadığını belirten Yazıcı, nedenini ailesine bağladı. Yazıcı, Benim dedem ozandı. Annem şairdi. Rahmetli annem hatıralarını bile şiirsel yazmıştır. Kendi mezar taşını bile kendisi yazmıştır. Ailede gelmiş bir şiir anlayışı var. Bende aile de şiir yeteneği en zayıf olan kişiyim diyebilirim dedi. Yazıcı en beğendiği şirininde bir dörtlük ise şöyle: Yalnızlıklar içinde perişan avareyim/ vuslata eremeyen deliyim divaneyim/başkasına söylerim kendim uygulayamam/gönül dünyası yıkık, perişan viraneyim.
Edebiyatın hayatın özünde yer aldığını ifade eden Yazıcı, bir matematikçinin, bir tarihçinin bir felsefecinin de edebiyatla iç içe olması gerektiğini söyledi. Yazıcı, Edebiyat benim için anlatmak istediğini karşındaki kişiye güzel cümlelerle anlatabilmektir. O halde matematikçi bile edebiyatı iyi biliyorsa matematiği iyi anlatır. Edebiyat benim hayatımın içindedir. Peki edebiyatçılara önem veriliyor mu? Hayır! Özelikle yeni yazarlara şans verilmiyor. Şans verilen yazarlar pazarlıklı oluyor! Sen yaz biz reklamını yapacağız diyorlar. Günümüzde kalem erbabı insanlara maalesef değer verilmiyor. Buna önem veren bazı ülkelerde amatör yazarların kitaplarının bir kısmını devlet alır. Çünkü ona telif hakkı verilir ki teşrif edilsin. Yazanlar yayıncı bulmak için fellik fellik dolaşıyor. Çok satanlara bakıyoruz. Örneğin Orhan Pamukun Türkiyede okuyucusu yok ama kitapları çok satıyor! Edebiyat dünyası birilerinin arkasındaki bir takım güçler tarafından yürütülür hale getirilmiştir dedi.
BU ÜLKENİN GENÇLERİ ÜZERİNE HEP OYUNLAR OYNANDI
Üzerinde çalıştığı yeni kitabı Kayıp nesil hakkında bilgi veren Yazıcı, 2015 yılının Mart ayında Ege Üniversitesinde öldürülen Fırat Çakıroğlunu hatırlatarak kitabını anlatmaya başladı. -Türk Ocağına çok sık gelen saygılı bir genç olarak tanımladığı- Fırat Çakıroğlunun ölümünün basit bir olay olmadığının altını çizen Yazıcı, Bir akşam ocağa geldik, herkes çok üzgündü. Fırat Çakıroğlu kim tarafından öldürüldü? PKK militanlarınca ustaca öldürüldü. Onu şehit eden PKK militanı şah damarını bilerek kesmiş ölümcül bir darbe vurmuştur. Ege Üniversitesi nedense 70li yılarda da aynıydı. Hep aşırı bölücü grupların egemenliği altında kaldı. Fırat Çakıroğlu neden şehit edildi? Çünkü iç savaş çıkarmanın planları yapıldı. Çünkü çözüm süreci var o zaman. Ne ambulans geldi ne birileri doktora götürdü. Göz göre göre civan gibi bir delikanlı ölüme sürüklendi. Gençlerin üzerine oynanan çok oyunlar oldu. Bunun temeli 1947-48 yıllarında itibaren atıldı. Yapılan anlaşmalarla bugüne kadar bizi bir bohça yaparak Amerikanın eline verdiler. Ben o tarihlerden itibaren oynanan oyunları kitabıma yansıtmaya çalıştım. Kitabım yayınlandığı zaman insanlar gençlerimizin nasıl kullanıldıklarını göreceklerdir şeklinde konuştu.
Türk edebiyatında en çok beğendiği yazarları, Kemal Tahir, Tarığ Buğra ve Peyami Safa olarak sıralayan Yazıcı, Türk romanlarında eserlerinde en fazla kelime kullanan kişinin de Peyami Safa olduğunu ifade etti. Eski yazarların kitaplarının sadeleştirilmesini de eleştiren Yazıcı, Şu anda katlediyorlar bu eserleri Sadeleştirme adı altında bu edebi eserleri öldürmeyiniz. Onu sadeleştirerek Peyami Safa gibi bir anlatımla anlatamazsın onu mahvedersin dedi.
ÇOK OKUYUN
Genç yazar adaylarına da tavsiyelerde bulunan Yazıcı şunları söyledi: Cep telefonumuzla konuşabilmemiz için onu sarj etmemiz gerekir. Bir insan bilgiden ne kadar sarj yaparsa, o kadar çoşkulu desarj olma şansına sahiptir. Genç arkadaşlara şunu söylüyorum: çokça okuyun, okurken de asla taraf tutmayınız. Her yazılan ser kendine göre bir değerdir. Bazısı 12 bazısı 24 ayardır ama her birinin değeri vardır. Ne kadar çok okursanız o kadar yazma ihtiyacı duyarsınız. Yazdıklarınızı kitaba aktarabilmek için bir yayınevi bulmakta zorlanacaksınız ama bu sizi asla yıldırmasın.
Mehmet Yazıcı kimdir?
Rizenin Güneysu İlçesinde doğdum. Kuran kursunda üç yıl hafızlığımı yaptım. Ondan sonra Rize İmam Hatip Lisesinde yedi yıl okudum ve oradan mezun oldum. 1975 yılında İzmir Yüksek İslam Enstitüsüne kayıt oldum. 4 yıl sonra bitirdim ve hep doğu istememe rağmen 35 yıl İzmirde görevimi yaptım. Ağacın bir dalları, bir bedeni bir de kökü vardır. Ağaç kökünden kesildiği zaman hemen kurur insanda bunun gibidir. Millet tarihi değerlerinden koptuğu zaman yaşayamaz. Kişi de -o sıla hasreti deriz ya- doğduğu, büyüdüğü, asıl ilham aldığı ata ocağından koptuğu zaman sağlıklı hayatını devam ettiremez. Onun için benim köklerim Rizede; bedenim İzmirdedir. Devamlı Rizeyle benim bir bağlantım var. Şu an ise Emekli bir öğretmenim ve Türk Ocakları İzmir Şubesinin Yönetim Kurulunda yer alıyorum.
Haber Merkezi