Korona günlerini fırsata çevirin!

Prof.Dr. Kamuran Elbeyoğlu, korona günlerindeki tecrit durumunu kendimizi keşfetmek için bize verilmiş bir fırsat olarak görmemiz gerektiğini ifade etti


  • Oluşturulma Tarihi : 13.04.2020 07:35
  • Güncelleme Tarihi : 13.04.2020 07:35
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Korona günlerini fırsata çevirin! haberinin görseli

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN-ÖZEL HABER
Prof.Dr. Kamuran Elbeyoğlu, korona günlerinde insanların akıl ve ruh sağlığını korumaları noktasında önemli konulara değinerek, evde ne yapılması ve yapılmaması gerekenler hakkında bilgiler verdi. Sosyal izolasyonun normal şartlar altında bireyin kendini diğerlerinden ayrı ve farklı hissetmesi ve kalabalıklardan kaçması şeklinde patolojik bir psikolojik durum olarak tanımlanırken şimdilerde herkesin sosyal izolasyonu norm edinmeye başladığını belirten Prof.Dr. Elbeyoğlu, “Ancak geleneksel psikoloji kuramları bize ‘İnsan sosyal bir varlıktır ve dolayısıyla insanlarla yüz yüze ilişki kurma ihtiyacı içindedir’ der. Oysa şimdi yüz yüze ilişki sağlığımızı korumak için kaçınmamız gereken ilk şeylerden birisi haline geldi. Evlerimize, güvenli kozalarımıza sığınıp, yaşamımızı büyük ölçüde evden dışarı çıkmadan sürdürmeye çalıştığımız bir dönemdeyiz” dedi.



ÇÖZÜMÜ İÇİNDE SAKLI
Eve kapanmanın virüsle mücadele için en etkin yöntemlerden birisi olduğunu ama bunun yanı sıra beraberinde getirdiği birçok psikolojik sorunun da olduğuna dikkat çeken Prof.Dr. Elbeyoğlu, “En çok dillendirilen sorunlardan birisi evde kalıp ne yapamayacağını bilmeyen, canı sıkılan, patlayacakmış gibi olan insanların durumu. Bir diğeri, günlük hayatın normal ritmi içinde evdeki herkes kendi işini yaparken ve günün belli bir zamanını ev dışında geçirirken şimdi çocukların okula gitmemesi, zorunlu çalışmak zorunda olmayan aile üyelerinin evde sürekli olarak kalması durumunda ortaya çıkan iletişim çatışmaları. Tabii bir de bütün bunların üstünde, geleceğin son derece belirsiz olması ve daha da kötüsü pek umutlu görünmemesi ve bu belirsizliğin yarattığı kötümserliğin bütün gün evde izlenen televizyon programlarında sürekli verilen ölüm sayılarıyla pekişmesi ve depresyon eğiliminin artması.



Bütün bu olumsuzluklarına rağmen acaba bu durumu bir başka pencereden de değerlendirmek mümkün müdür, diye sormadan edemiyor insan. Bulunduğumuz durumu değişim ve dönüşüm için bir fırsat olarak değerlendirebilirsek belki de yukarıda saydığımız sorunların çözümünün içinde saklı olduğunu keşfedebiliriz” diye konuştu.



BİZE VERİLMİŞ BİR FIRSAT
“Ama her sorunun çözümü içinde saklıdır düsturundan hareket edilirse değiştiremeyeceğimiz durumları nasıl avantaja çeviririz” diyerek yapıcı bir strateji üretmenin mümkün olduğuna vurgu yapan Prof.Dr. Elbeyoğlu, “Salgın öncesi günlük rutinlerimiz içinde evden işe, işten eve veya okula ya da diğer aktivitelere yetişmek hayhuyu içinde bir an bile durup düşünmek, kendimiz, sevdiklerimiz, önceliklerimiz üzerine kafa yormaya hiç fırsatımız olmuyor. Birbirimizin ve öncelikle kendimizin farkına bile varmadan yaşayıp gidiyoruz, hatta böylesi bir farkındalığa sahip olmamız gerektiği hakkında en ufak bir endişemiz bile yok. Lars Svendsen’in dediği gibi ‘Sıkıntı bizi ilgilendirmeyen her şeye yapıştırdığınız boş bir etikettir.’ Dolayısıyla bu tecrit günleri kendimizi keşfetmemiz ve hayatımıza çeki düzen vermemiz için belki de bize altın tepside sunulmuş bir hediyedir. Üstelik tam da spordan müziğe, tiyatrodan baleye, müzelerden sinemaya kadar yerli ve yabancı birçok sitenin ücretsiz olarak hizmetimize sunulduğu bu günlerde eksik kaldığını hissettiğimiz bazı yönlerimizi geliştirmeye harcayabiliriz” şeklinde konuştu.
ROL ÇATIŞMASINA DİKKAT
Bildiğimiz gibi alıştığımız rutinlerin değişmesinin ve yeni durumlara uyum sağlamanın kolay olmadığını ve başlangıçta bir takım sıkıntıların yaşanmasının kaçınılmaz olduğun da sözlerine ekleyen Prof.Dr.Elbeyoğlu, “Bu uyum sürecini kolaylaştıracak bir tutum, evde herkesin yapmak zorunda oldukları aktiviteleri düzgün ve birbirini engellemeyecek şekilde düzenlemek olabilir, yani çocuklar televizyondan ders yaparken anne veya baba, her ikisi de evdeyse onlar da o sırada bir başka odada kendi evden çalışmalarını sürdürebilirler. Anne babalar ve çocuklar arasında normal koşullarda olduğundan daha fazla çatışma yaşanması da bu zorunlu evde kalmanın olası sonuçlarından birisi olarak karşımıza çıkabilir. Burada önemli olan anne babanın öğretmen olmadığını hatırlaması ve çocuklarla ilişkilerinde rol çatışmasına düşmemeye gayret etmeleridir” ifadelerini kullandı. Prof.Dr. Elbeyoğlu, günün her saatinde televizyon veya diğer sosyal medya araçları üzerinden gelen felaket senaryolarını dinlemenin ve ölüm istatistikleri üzerinde yoğunlaşmanın krizle baş etme gücümüzü azaltacağını ve bizi hastalığa ve depresyona daha açık hale getireceğinin altını çizdi.