Kurban Resmi

Kültürel miras: DENGBEJLER

Doğu Anadolu’da filizlenen, yöre halkının yaşam biçimini, gelenek, göreneklerini yansıtan, toplumsal olaylara değinen ve Kürt kültüründe önemli bir yere sahip olan “Dengbejlik” geleneği, yıllardır bölgede etkisini sürdürüyor

  • Oluşturulma Tarihi : 03.09.2017 09:36
  • Güncelleme Tarihi : 03.09.2017 09:36
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Kültürel miras:  DENGBEJLER haberinin görseli

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER 

Dengbêj sözcüğü, “deng” ve “bêj” sözcüklerinin birleşmesiyle meydana geliyor. “Deng” ses, “bêj” ise söyleyen anlamında. Dengbêj ise hikâye eden, anlatan, aktaran, şairane söyleyiş özelliklerine sahip, halk ozanı olarak ifade edilebilecek, Kürtlerin en önemli sözlü kültür taşıyıcılarına verilen addır.

KÜRT SÖZLÜ EDEBİYATI

Dengbêjlik geleneğinin en önemli unsuru olduğu Kürt sözlü edebiyatı, okuryazarlığın geniş bir kitle tarafından benimsenmesinin çok geç tarihlere rastladığı Kürtler açısından oldukça büyük bir öneme sahip. Kürtler tarihe ilişkin çoğu bilgiyi sözlü kültür ürünlerinden, büyük oranda da dengbêjlerden öğrenmişlerdir. Yazılı bir tarih kaleme alınmadığı için Kürtler geçmişe dair, belleklerinde var olan tüm olaylara dengbêjler aracılığıyla ulaşabilmiştir. “Belleği canlı, diri tutan, hatta bellek olan” dengbêjler, önemli oranda yazılı kültürden uzak kalan Kürtler için büyük önem taşıyor.

Kürt kültürünün en önemli parçası olması nedeniyle sözlü kültür ve bu kültürün aktarıcısı olarak dengbêj, sadece bir ozan değil, bir halk şairi değil bunlarla birlikte birçok misyon edinmiş. Dengbêjler aynı zamanda tarih yazıcısı ve gazeteci gibi işlevler üstlenerek hafızayı canlı tutan, tarihi olaylara farklı bakış açıları getiren bir görev edinmiştir. Bir halkın tarihini bilmesi, öğrenmesi geçmiş deneyimlerinden faydalanabilmesi açısından büyük öneme sahiptir.

HAYATA RENK VERİYORLAR

İzmir’de aktif olarak çalışmalarda bulunan Ege Bölgesi Diyadin İlçesi ve Köyleri Derneği Üyesi Şakir Donatan, dengbejliğin, Kürt kültürünün en eski sözlü edebiyatı olduğunu, sese biçim, hayat ve renk veren anlamına geldiğini, sanatçıların seslerini kullanarak yarattıkları eserlere ise “kılam” denildiğini belirterek şöyle konuştu: “Dengbejlik, ilk olarak serhat bölgesi dediğimiz, Ağrı ve diğer Doğu Anadolu illerinde ortaya çıkmıştır. Dengbejlik aynı zamanda Kürt kültürünün önemli sembollerinden biridir. Toplumun yaşam biçimini anlatır. Dengbejliğin ana merkezi, Ağrı ve çevre illerdir. Bu coğrafyada yaşayan insanların yaşam biçimini, gelenek ve göreneklerini anlamak için dengbejleri dinlemek lazım. Dengbejler, klam (türkü) dediğimiz eserleri, çıplak sesle seslendirirler. Bu eserleri dengbej kendisi üretir ve kendine has bir söyleyiş tarzı vardır. Bir dengbejin en önemli özelliği öncelikle gördüğü her şeyi anında klam haline getirmesidir. Kabiliyetli ve gür sesli olmalı.”

KÖY KÖY DOLAŞIRLAR

Dengbejliğin ana kaynağının toplum yaşamı olduğunu ifade eden Donatan, dengbejlerin yaşadıkları coğrafyaya özgü ürettikleri klamların birer tarihi belge niteliği taşıdığını aktardı. Gördükleri, yaşadıkları veya tanık oldukları her toplumsal olayı klam haline getiren dengbejlerin, toplumun birer aynası olduklarını dile getiren Donatan, şunları kaydetti: “Bir dengbej, aşk, göç, savaş, ölüm, yas, sevinç gibi bütün toplumsal olayları klam haline getirir. Dengbejler genellikle köyden köye dolaşarak, hayatlarını söyledikleri destanlar, klamlar, ilahiler ve hikayeler ile sürdürüyor. Herhangi bir çalgı aleti kullanmadan, gırtlak gücüne dayanarak sanatlarını icra ederler. Dengbejler, bu coğrafyada olup biten her şeyi klam haline getirdikleri için toplumun yaşam biçimini yansıtırlar. Bu coğrafyada yaşayan insanlar ağlarken, gülerken, savaşta, barışta, kavgada, cenazelerini bile defnederken bunları klamlaştırmışlar. Her klamın ayrı bir anlamı ve hikayesi vardır. Dengbejler, yıllardır toplum üzerinde büyük etki bırakmışlar. Bu etki hala devam ediyor. Eskiden toplumun ileri gelenlerinin, padişahların, aşiret reislerinin, beylerin özel dengbejleri vardı. Eğer bunlardan birinin dengbeji yoksa bu kişinin halk arasında pek itibarı olmazmış.”

Evdale Zeynike’nin çok önemli bir dengbej olduğunu belirten Donatan, “Evdale Zeynike, özellikle dengbejlerin şahıdır. Efsaneleşmiştir. Onun dışında Gula Fıle, Mustafaye Xele Heyran, Reso, Ferze, Hacı Abdulkerim, Zübeyit, Mustafaye Çiftboru, Şakiro, Nuroye Meter, Faqiye Kızkapane, Bedihe Çavzerin, Kağus Ağa, Ayşe Şan, Meryemhan, Bıre, Tahırxanıye Kelaniye bunlar Ağrı yöresinde yaşayan ünlü dengbejlerdir. Eskiden özellikle kış aylarında bütün köylüler, bir odada toplanır ve dengbejlerin söylediği klamlar eşliğinde sabaha kadar eğlenirlerdi. Şevbek denirdi bu geleneğe. Sinema, konser yerine geçerdi bu eğlence. Şimdi de birçok köyde bu gelenek hala devam ediyor” diye konuştu.

KLAM SÖYLERKEN OLAYI YAŞIYORUM

Ege Bölgesi Diyadin İlçesi ve Köyleri Derneği Başkanı Ferit Çevik ise her klamın ayrı bir hikayesi olduğundan bahsetti: “Hepsi yaşanmış gerçek hikayelerdir. Klam söylerken o an o olayı yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Bütün klamlar bir hikaye üzerine söylendiği için klam söylerken çoğu zaman insanlar gözyaşlarını tutamıyorlar. Mesela ‘Bave Serkan’ diye bir klam var onu dernek etkinliklerinde sık sık söylüyorum. Bunu söylerken özellikle annelerimiz o sırada ağlıyor. Bu klam, Iğdır’da yıllar önce Serkan diye bir çocuğun babasının öldürülmesi ve Serkan’ın yetim kalması üzerine çıkarılmış bir klamdır. Dengbejlik, yaşadığımız hüzünleri, sevinçleri, aşkları, hasretleri, ölümleri ana dilimizle çıplak sesimizle yürekten söylememizdir. Dengbejliğin verdiği haz kadar güzel bir duygu yoktur bana göre. Yıllardır bu coğrafyalarda yaşanmış bütün sıkıntılarını dile getiriyor. Annelerimizin

ağıtlarını, gençlerimizin aşklarını klamlara döküyorlar. Köylerde televizyonun ve radyonun olmadığı dönemde dengbejler köylerdeki evlere ya da kahvehanelere gelerek insanları etrafında toplar ve gerek ülkede gerek dünyada olan olayları sözlü bir şekilde, ellerini kulaklarına götürerek söylemeye başlarlar. Çok hızlı bir şekilde söyledikleri için bugünün rapçilerine benzetiliyorlar. Ancak alakaları yok. Dengbejler olayı anında doğaçlama şekilde aktaracak kadar bilgili insanlar. Önceden ezberleyip söyleme durumu yok.”

DEĞERİNİ YİTİRİYOR

Dengbejlik geleneğinin farklı birçok sebeple ilintili olarak toplumdaki karşılığını yitirmeye başladığını söyleyen Çevik, “Sözlü geleneklerin önemli problemlerinden biri olarak yeni icracılar ve temsilciler yetiştirememe sorunu, dengbêjlik için de güncel bir problemdir. Yazılı kültürün ve buna bağlı olarak resmi eğitim kurumlarının yaygınlık kazanması ile birlikte yaşanan dönüşümün dengbêjliğin yaygın olduğu bölgelerde de yaşandığı ve bu dönüşümlerin tüm sözlü geleneklerde olduğu gibi dengbêjliği de etkilediğini söylemek mümkündür. Yazıyla tanışan toplumların, sözlü kültür dairesi içerisinde anlama, anlatma, düşünme ve üretme işlevlerini zamanla kaybettikleri tüm toplumlar için yadsınamaz bir gerçektir. Dengbêjlik de kendi eğitim ve yetiştirme modellerine sahip bir sözlü gelenek olarak bu özelliğini yazılı kültürün yaygınlık kazanmasına değin sürdürmüştür. Toplumun kendi değer ve yöntemleriyle yarattığı tüm usta-çırak ilişkisi biçimleri zamanla aşınmış ve dengbêjlik geleneği de bu durumdan payına düşen olumsuzlukları almıştır. Tespit edilebilen bir diğer eğitim modeli olarak aile içinde gelişen ve aktarılan geleneğin, farklı birçok sebepten ötürü köyden kente yaşanan göç sonucunda işlevini yitirdiği belirlenmiştir. Kurulan divanlarda bir nevi sosyal öğrenme yoluyla öğrenilen dengbêjliğin de geleneğin genel olarak zayıflaması sonucu artık kurulamayan divanlar dolayısıyla gerçeklemediğini söylemek mümkündür. Alan araştırmalarında tespit edilebilen bu üç eğitim ve yetiştirme modelinin ortadan kalkmasıyla birlikte yeni dengbêjler yetişememekte ve gelenek adeta son temsilcileriyle yoluna devam etmektedir. Dengbejlerin ekonomik problemler dolayısıyla yaşadıkları sorunlar da olmuştur. Birçok dengbêj ekonomik sıkıntılar sebebiyle şehirlere göç etmiş ve

dengbêjliklerini icra edecek alanlardan yoksun kalmışlardır. Görüşülen dengbêjlerin en önemli taleplerini söz konusu ekonomik yoksunluklar oluşturmaktadır. Bu anlamda yerel yönetimlerden ve sivil toplum kuruluşlarından yardım bekliyor ve bunu her platformda dile getiriyorlar” dedi.

KADIN SÖYLEMİŞ, ERKEĞE MAHAL OLMUŞ

Eskiden kadınlar için yasak çoktu, gelenekler vardı diyen Ağrılılar Derneği Üyesi Fadime Çetin, “Aslında sanat kadından gelmiş. Dengbejlik kadından gelmiş. Kadınlar söylemiş erkeklere mahal olmuş” diyerek sözlerine başladı: “Kürt kültürü zaten kayboluyor. Bugün ne kaldıysa dengbejlerden kalmış. O da kaybolursa hiçbir şey kalmaz. Biz kadınları toplayıp bu kültüre sahip çıkıyoruz. Bizde kadınlara şarkı söylemek eskiden yasaktı. Bırakmazlardı kadın şarkı söylesin. Ama yasağı çiğnedik. Ben gizli gizli ahırda, evde tek başıma kaldığımda söylerdim. Derneğin dengbejlere yönelik etkinlikleri oluyor. Kadın ve erkek dengbejler karşı karşıya gelip atışmada bulunuyor. Gençler dengbejleri bilmiyor. Dengbejlik nedir onu dahi bilmiyor. Bu tarz etkinliklerle onlara kültürümüzü tanıtıyoruz. Genç dengbejlerde olur elbet. Bu bizi mutlu eder. Böylesine yok olmaya yüz tutmuşken. Bizim köylerde kadınlarımız konser nedir bilmez. Biz de köylerdeki dengbej kadınlarına ulaşıp onları getirerek buradaki kadınlarımıza konser veriyoruz. Yaşlı kadın dengbejlerimiz var. Onlara bir şey olmadan ezgilerine, bestelerine ulaşmak, onları kitap haline getirip arşivlemek istiyoruz. Dengbejler klamlarda aslında hayatı anlatıyor. Bende dertlerimi, üzüntülerimi müzikle ifade ediyorum. Ablam öldü, abim hastalandı, aşık oldum üstüne beste yapıp söyledim. Kadınların ağıtları, üzüntüleri derindir. Bu sebepten kadın başlatmıştır dengbejliği aslında” diye konuştu.

 Dengbêj Evdale Zeynike tarafından Zilan Deresi Katliamı üzerine yakılmış bir ağıt:

Anam anam anam. Hacê dedi lê lê Huco Ferido kalk savaş çıktı, bir kavga buldu bizi. Zilan Deresi esirlerinin üzerine Salih Yaylasında Sud Çayının yanında, Dido Çeşmesinde saldırdılar. Bu savaşın, sebebi acaba kimdir, kimdir? Hayran olduğum, bilmiyorum bu savaşın sebebi kimdir, Allah bu derdin belasını versin. Doğubeyazıt tarafında dokuzuncu alayın kapısına gideyim, Sarê Su’ dan Dewrêş Bey ve Ali Şeyh Zahir oradadır. Gün batarken Zilan Deresi esirlerini ihbar ettiler. Hayran olduğum dikkat et Derwêş Bey evini ateşe attı ve Zilan Deresinin 1500 esirini kütüklerin üzerinde karşıya geçirdi. Muzaffer’in babası, Sıro ailesinin götürülmesine hayıflanmıyorum. Yakışıklı genç Yusuf Bey’e hayıflanıyorum, altın yüzük için iki jandarma kasaturayla parmağını kesiler ah aman aman, ben hangi aşiret hakkında söyleyeyim? Hacê dedi lê lê Huco Ferido kalk savaş çıktı. Bir kavga buldu bizi. Zilan Deresi esirlerinin üzerine Salih Yaylasında, Sud Çayının yanında, Dido Çeşmesinde, ırmağın kenarına bir adım kala. İki yolun ortasında savaş şiddetlidir. Hayran olduğum, savaş iki yolun ortasında şiddetlidir. Allah’ın derdi dert olsun Doğubeyazıt tarafındaki fırkanın dokuzuncu alayda Hesê Hecinin oğlu Derweş Beg Eli Şêx Zahir ordadır. Gün batıyordu, top ve tüfeğin ağzı Zilan Deresi esirlerinin üzerindeydi. Dewrêş Beg Zilan deresini kasaphaneye çevirmişti. Çocukların boğazında kılıç süngü ve kama vardı, nehir gibi çeşme gibi kan akıyordu. Kim derdi ki Hecê Huco Ferido’nun cenazeleri soğuk suda olacak. Ben hangi aşiret hakkında söyleyeyim?