'Öldüren geleneğe' vizörden baktı

Acımasız bir gelenek yüzünden regl dönemlerinde ormana gönderilen ve günlerce ailesinden, gıdadan uzakta ayakta kalmaya çalışan kadınlar... Nepal’de geleneklerin üzerlerine kabus gibi çöktüğü kadınların yaşamlarını İzmirli Hacer Aydın fotoğrafladı


  • Oluşturulma Tarihi : 24.10.2019 05:41
  • Güncelleme Tarihi : 24.10.2019 05:41
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
'Öldüren geleneğe' vizörden baktı haberinin görseli

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Hacer Aydın, emekli olduktan sonra kendini yollara vuran bir gezgin. “50’li yaşlarımda olsam da hala çocuk ruhluyum. Duyarlı bir dünyalıyım” diye bahsediyor kendinden. Kaybolmak üzere olan kültürlerin peşinden gidiyor. Gezerken boynundaki fotoğraf makinası bir an olsun yanından ayırmıyor. En çok kendini zorlayacak rotaları tercih ediyor. İlk seyahatini 2004 yılında Gana’ya yaptı. Birçok ülke gezdi ama girip bir daha çıkamadığı ülke Hindistan oldu. Kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna arşınlamadığı yer kalmadı. Himayalar’da 5 bin 300 metrelik zirveyi aşarken ölümden döndü. Sosyal sorumluluk anlamında da önemli işlere imza atan Aydın, Nepal Depremi’nin ardından yetim çocuklara ve depremzedelere yardım etmek için bir fotoğraf sergisi açtı. Nepal’in en uzak ve yoksul bölgelerinden olan Jumla’ya yaptığı geziden çok etkilenen Aydın, insanlarının günlük yaşamlarını, inanılmaz kültürlerini fotoğraflarıyla anlatmaya çalıştı. Acımasız bir gelenek yüzünden regl dönemlerinde ormana gönderilen ve günlerce ailesinden, gıdadan uzakta ayakta kalmaya çalışan kadınların yaşamalarını fotoğrafladı.



BU YOLCULUĞA ÇIKMAMIN NEDENİ…
Jumla’nın bölgedeki en az gelişmiş yerlerinden biri olduğunu anlatan Aydın, “Manzara muhteşem ama hayat zor. 2 bin 500 metrelerde bulunan Jumla’dan yürüyüşe başladığımda sanki bir zamanda yolculuğa çıkmış gibiydim. Otobüs daha tehlikeli olduğu için ben jipi tercih etmiştim. Yolu görünce neden hiç kimsenin gitmek istemediğini anlamış oldum. Benim bu tehlikeli yolculuğa çıkmamın sebebi berbat bir kültürü yerinde görüp bu ötekileştiren durumu birinci ağızdan yani köylerde yaşayan kadınlardan ve genç kızlardan dinleme isteğimdi” dedi.



ÖLDÜREN GELENEK!
Chhaupadi denilen gelenek hakkında bilgi veren Aydın, “Chhaupadi, Hinduizm ile bağlantılı.  Kadınların regl döneminde kirli ve dokunulmaz olduklarına inanan batıl inançtan gelen bir sistem. Nepal’in batısında regl dönemlerinde kadınlar kirli kabul edilir ve aile üyelerinden uzakta 5 veya 7 gün boyunca kulübelerde yalnız yaşamak zorunda kalırlar. Bu dönemde kadınların evden kulübeye sürgün edilmesi ‘chhaupadi’ olarak bilinir. Girdikleri kulübeye de ‘chhau goth’ deniyor. Ayrıca herhangi bir erkeğe dokunmalarına ve sağlıklı ya da besleyici yiyecekler yemelerine izin verilmez. Benim gördüğüm kulübeler küçük, pis, değil insan bir hayvanın yaşamayacağı yerlerdi. Bu gelenekle kadınlar böyle uygunsuz bir yerde kalmaya zorlanırlar. Kadınların çoğu bu sağlıksız kulübelerde hastalanıyor ve ölenler oluyor. Bölgede 10’dan fazla kadın 2006’dan beri ‘chhaupadi’ geleneği nedeniyle hayatını kaybetmiş. Ayrıca kulübelerde yaşarken vahşi hayvanların saldırı tehlikesi de varmış. Kulübeleri gördüğüm için bu duruma hiç şaşırmadım” diye konuştu.



BAZI YERLERDE HALA DEVAM EDİYOR
2017 yılında kabul edilen yasayla suç sayılan bu geleneğin hala bazı yerleşim yerlerinde yaşatıldığını kaydeden Aydın, şunları söyledi: “Nepal Yüksek Mahkemesi, 2005’te geleneğe karşı bir yönerge yayınlamış, ancak bir mevzuatın eksikliğinden dolayı başarılı olamamış. 9 Ağustos 2017’de meclis tarafından, chhaupadiyi suç haline getiren yeni bir yasa tasarısı kabul edilmiş. Yeni yasa, bir kadını gelenekleri takip etmeye zorlayan herkese 3 ay hapis cezası ve 3 bin Rupi para cezası veriliyor. 1 yıl içinde 3 kadın yılan sokması ve duman zehirlenmesinden ölmüş. Geceleri inanılmaz soğukta ısınmak için ateş yakmış ve penceresiz kulübede dumandan boğulmuş. Bu ölümler genellikle geleneğin çok katı uygulandığı Achham, Bajura, Dotti, Bajang gibi yerlerde oluyormuş. Jumla’da bazı köylerde ise bu sistem esnemiş durumda. 7 gün yerine 5 gün dışarıda veya ayrı bir odada kalabiliyorlar. Acham gibi yerlerde bu sistemin kalkmasını umut etmek bile hayalmiş.”



YÜZÜNDE TEDİRGİNLİK VARDI
Geleneği uygulamak zorunda kalan kadınlarla konuştuğunu ifade eden Aydın, “Bir tanesi bana 5 gün kalacağı kulübeyi gösterdi. İçerisi o kadar karanlıktı ki… Kırık dökük bir sedir, duvarda incecik kirli bir örtü… Shiva o gece orada yatacaktı ama hiç mutsuz görünmüyor aksine gülüyordu. ‘Bu gelenek berbat bir şey ama bizim kültürümüz ve uygulamak zorundayız. Eğer bu geleneği reddedersek tanrılarımızı kızdırmış oluruz. O zaman ailemize kötülük yapar. Kötü bir şey olduğunda ilk suçlanacak bizler oluyoruz. Ailemin hastalanmasını istemiyorum o yüzden isteyerek o kulübeye giriyorum’ dedi. 14 yaşındaki Kalika’nın ise yüzünde tedirginlik vardı. Hayvanların yattığı bir ahır iki tarafında karanlık odalar var, zindan gibi içerisi hiç gözükmüyor ve bu kız zaman zaman orada yatıyormuş. Gece orada yattığında neler hissettiğini sordum. ‘Nasıl iyi hissedebilirim ki korkuyorum ve kötü şeyler hissediyorum. Ayrıca çok soğuk, üşüyorum’ dedi. İlk kez 12 yaşında regl olduğunda chhaupadi kulübesinde 13 gün kalmış. Kulübede kaldıkları süre içinde besleyici gıdalardan uzak durmaları gerekiyor. Batıl inançlar o kadar güçlü ki kolay kolay vazgeçmeyecekler” dedi.

SAMANLARIN ÜZERİNDE UYUYORLAR
Geleneğin tüm ülke genelinde görüldüğünü söyleyen Aydın, şu ifadeleri kullandı: “Kadınlar kulübede saman ile örtülmüş bir tahta üzerinde yatıyor. Yatak, yorgan ve battaniye verilmemesinin nedeni, ailelerin bunları bir daha kullanmayacak olması! Dağlarda geceleri hava ne kadar soğuk tahmin edemezsiniz… Bir kadın bu geleneği kabul etmediğinde tanrıların çok öfkeleneceği ve aileye zarar vereceğine inanılır. Aileden biri hastalanmış ya da yılan sokmuş olsa suçlu kurallara uymayan kadın oluyor. Köyün birinde 61 yaşındaki Jhan Maya Jaishi, ‘Ben de eskiden o kulübelere giriyordum. Süt, pirinç, tereyağ, bazı meyve ve sebzelerden yiyemiyordum. Biz tanrılarımızı kızdırmaktan korkarız. Bu bizim kültürümüz ve devam etmeli’ dedi. Köyün birinde ziyaret ettiğimiz bir okulun müdürü, tüm sosyal baskılara direnip eşini regl döneminde kulübelere göndermemiş. Kendisini kutlayıp şu soruyu sordum. Peki size veya ailenize bir şey oldu mu? ‘Kötü bir şey olmadı. Tüm bu yıllar boyunca, yanlış bir batıl inanışa inanıp kandırılmışız’ dedi. Köylerdeki kadınlar bazen örgütlenip o kulübeleri yakıyorlarmış ama 1 ay sonra yeniden yapılıyormuş.”
 

İlginizi Çekebilir...

Kabul Ediyorum
İlkses Gazetesi olarak sistemimizde sadece sizin izinleriniz doğrultusunda bilgilerinizi kullanıyoruz. Detaylı Bilgi cookie script