- Yaşam
- 18.06.2025 13:56
Tablolarındaki renkleri, özgür fırça darbeleri ve sürrealist figürlerle süsleyen ressam Meltem Uzgan, kendini asla ‘engelli’ olarak tanımlamıyor. Hiçbir zaman da bununla ön planda olmak istemiyor. “Engeline rağmen hayata resimle tutunmaya çalışan bir genç falan değilim. Ben ressamım” diyor
ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Çocukluğundan bu yana resme karşı ilgisi ve yeteneği olan Meltem Uzgan, yaklaşık 12 yıldır kişisel sergiler açıyor. Tablolarındaki renkleri, özgür fırça darbeleri ve sürrealist figürlerle süslüyor. Tekerlekli sandalyede hayatını sürdürdüğü için kendini asla ‘engelli’ olarak tanımlamıyor. Hiçbir zaman da bununla ön planda olmak istemiyor. “Sadece doğuştan yürüyemiyorum o kadar! Bunun tablolarımdan daha fazla dikkat çekmesini istemiyorum. Engeline rağmen hayata resimle tutunmaya çalışan bir genç falan değilim. Ben ressamım” diyor.
KENDİMİ GEÇ FARKETTİM
İzmir’de ailesiyle birlikte yaşayan 30 yaşındaki Meltem Uzgan, resme çocukluğundan bu yana ilgi duyduğunu belirterek, “Beş kişilik bir aileden geliyorum, benden küçük iki kardeşim daha var. Açıköğretim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü mezunuyum. Aslında okuduğum bölümün resimle veya sanatla hiç alakası yok. Bunun nedeni biraz da kendimi geç keşfetmem oldu. Yani sanata ve özellikle resme karşı her ne kadar çocukluktan bu yana ilgim olsa da bazen hayatınızda neyi merkeze koymak istediğinizi geç fark edebiliyorsunuz. Dolayısıyla profesyonel olarak 12 yıldır ‘alaylı’ ressamım diyebilirim” dedi.
TABLOLARIM DİKKAT ÇEKSİN ENGELİM DEĞİL
Kendini asla ‘engelli’ olarak tanımlamadığını ve hiçbir zaman bununla ön planda olmak istemediğini dile getiren Uzgan, “Gereksiz bir ton tıbbi terimleri geçersek sadece doğuştan yürüyemiyorum o kadar! Tablolarımdan daha fazla dikkat çekmesini istemediğim bir konu bu. Kendimle barışık olmadığımdan değil, aksine bunun o kadar da yazılıp çizilecek bir tarafının olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bana göre zeka problemi olmayan ve içsel bir yeteneğe sahip her insan zaten özünde biraz sanatçıdır. Ben engeline rağmen hayata resimle tutunmaya çalışan bir genç falan değilim. Ressamım. Ben bu konuda şanslı olanlardanım galiba çünkü bu yaşıma kadar girdiğim çevrelerin hepsinde arkadaşlarımdan yana fiziksel durumumla ilgili kötü bir yaklaşımla karşılaşmadım. O nedenle öğrencilik dönemlerim gayet pozitifti bu anlamda” diye konuştu.
YAĞMUR ÇAMUR DEMEDEN ATÖLYEYE GİDERDİM
Çocuk yaşta katıldığı bir resim yarışmasında elde ettiği başarının kendi için önemli bir teşvik olduğunu söyleyen Uzgan, kendini bu alanda nasıl geliştirdiğini şöyle anlattı: “Resme karşı her zaman bir ilgim vardı aslında. Tabii ki teşvik edilmek ve ilginizin olduğu bir alanda size sunulan imkanlar bu konuda çok önemli. Sanırım bu konuda da şanslıyım çünkü 2003 yılında ailemin desteğiyle ilk olarak Balçova Belediyesi Agamemnon Çocuk Resim Yarışması’na katıldım ve üçüncülük mansiyonumu kazandım. Bu gerçekten büyük bir teşvik oldu benim için ve ondan sonrasında hiç bırakmadan devam ettim. Lisede resim ve müzik derslerimiz seçmeli olurdu. İstisnasız üç yıl boyunca resmi seçerek yağmur çamur dinlemeden prefabrik atölyeye giderdim. Öyle bir istek... Daha sonraki yıllarda özel atölyelerde kurslar görerek geliştirdim kendimi.”
HEYECAN VE ÖZGÜRLÜĞÜ İFADE EDİYOR
“Resim benim için bir kaçış aslında. Tüm duygularımı yansıtabildiğim dev bir günlük gibi. Bir çeşit terapi yöntemi...” diyen Uzgan, “İnsanlar kendilerinde ne eksikse başkalarına da onu pek yakıştıramazlar. Bundan daha beter pek çok şeyle karşılaştım elbette, turistik bir yerdeki bir sergimde kızın biri ‘Bunları ben de yaparım’ diye bir şeyler söylemişti ben de ‘Keşke siz de sergi açabilseydiniz de biz de gezseydik’ dedim. Bunu başkalarını küçümsemek veya ukalalık adına söylemiyorum kesinlikle fakat insan kendi çabasının arkasında durabilmeli ve asla emeğini ve çabasını ezdirmemeli. Sonuçta iyi veya kötü yaptığınız bir iş var ortada. Mesele buna sahip çıkmakla ilgili. Pek çok yerde daha profesyonel sergiler açmak istiyorum. Resim benim için heyecan ve özgürlüğü ifade ediyor” ifadelerini kullandı.
ÖZGÜR FIRÇA DARBELERİ!
Resimlerinde kullandığı teknikten de bahseden Uzgan, “Ben çoğunlukla çeşitli ölçülerdeki tuvallerin üzerine akrilik boya kullanarak çalışıyorum. Son zamanlarda tuvaller üzerine farklı materyaller de kullanarak entelasyolar da elde ediyorum. Resme ilk başladığım zamanlardaki figürlerim aşırı korkak ve dolayısıyla yapmacık duruyordu. Giderek resim yapmanın özgür fırça darbelerinden, renkleri özgürce dağıtabilmekten geçtiğini keşfettim ve şu an yaptığım çalışmalarda anlattığım tek bir şey var; bana göre her bir rengin ve farklı materyallerle elde edilmiş her bir dokunun insanlar üzerinde bıraktığı psikolojik etkileri var ve ben bu dokuları, renkleri yer yer sürrealist figürlerle tamamlamaya çalışıyorum.”