Sanatın önündeki engelleri kaldırmak için yola çıktılar!

Sanatın önündeki engelleri kaldırmak için kurulan, Engelsiz Sanat Derneği Başkanı Tamer Özşeker ile bir araya gelerek yaptıkları çalışmalar, sanatın bugünü ve yarını hakkında konuştuk


  • Oluşturulma Tarihi : 17.04.2016 08:31
  • Güncelleme Tarihi : 17.04.2016 08:31
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Sanatın önündeki engelleri kaldırmak için yola çıktılar! haberinin görseli

TANER UYANIKER

2010 yılından beri İzmir’de faaliyet gösteren Engelsiz Sanat Derneği Başkanı Tamer Özşeker ile bir araya geldik ve dernek çalışmaları hakkında konuştuk.

Sanat önündeki engellerin amacıyla kurulduklarını belirten Özşeker, resimden müziğe, sinemadan tiyatroya tüm sanat dallarını bünyelerinde birleştirdiklerini ve bunu halka taşıdıklarını ifade etti.

Engelsiz Sanat Derneği’nin ilk temelinin İstanbul’da atıldığını ifade eden Özşeker, 2010 yılında İzmir’de taşınmalarıyla burada derneğin şubesini oluşturduklarını ve zamanla ayrı bir dernek olduklarını söyledi.

Dernekte resmi olarak 120 üyeleri olduğunu belirten Özşeker, “Gerçekte derneğe katılım oranları binin üzerindedir. Devlet düzeni içinde oluşan dernekler biraz sınırlandırıyor. Derneğe aidat paranızı vermek zorundasınız. Biz insanlara engelleri kaldıralım derken onların önüne prosedür engeli çıkartırsak olmaz. Bizde zaten ayda 1,5 TL aidat belirledik. Zaten bunu da üyelerimizden almıyoruz” dedi.

“SANATLA SORUNLARINI AŞMAYI ÖĞRETİYORUZ”

İlk önce sanatın önündeki engeli kaldırmak istediklerini belirten Özşeker, “Gördük ki bu ülke insanının anladığı sanat anlayışı, daha ulaşılmaz ‘sırça köşkte’ gibi bir algı var. Onlar için lüks. Bizde onları sanata yaklaştırmak daha doğru olacak dedik. Bunun içinde farkındalık çalışmaları yapmaya başladık. Farkındalık çalışmalarını sanatla birleştirdik. İnsanlar sanat yapmış olsunlar içine girsinler istedik. Böylelikle insanların buna ulaşması yönünde engelleri kaldıralım dedik. Ne kadar farkındalık çalışması varsa bununla ilgili çalışmalar yürütüyoruz. Çocuklar, kadınlar, hayvanlar, engelliler kapsamasında çalışmalarımız oldu” diye konuştu.

“SANAT UYARICIDIR”

Sanatın önünde çok fazla engelin olduğunu ifade eden Özşeker şunları söyledi: “Başında yaşam şeklimiz sanata engel oluyor. Yapısal bozukluklarımız var galiba. Bizim günlük yaşam içinde üretkenim deyip ürettiğimiz hiçbir şeyin insana dokunmaması tezat oluşturmaktadır. Bu anlamda bir problem var. Tabi bunun birçok siyasi tarafı var. Uygulanan politikaların hatalı oluşu bunun başında geliyor. Bunların bilinçli yapılan politikalar olduğunu düşünüyorum. Çünkü sanat uyarıcıdır. Sanat dikkat çekicidir ve sizin ufkunuzu açar. Biz sanattan uzak kalırsak duyguları hiç dürtülmemiş, dokunulmamış birey olur ve birbirinden hiçbir farkı oluşmayan insanlara dönüşüyoruz. Bu da birçok yönetimin içine geliyor. Bu topraklar üzerinde çok oyun oynanıyor. Yönetimlerde buna çanak tutuyor. Bizde sanata hep engel koyan bir toplum haline geliyoruz. Bir girdap düşünün onun içine girdiğinizde gittikçe sizi içine çekiyor. Siz o girdapta herhangi bir madde olun dönme hızına yakalandığınız zaman dönme hızını dolaylı yönden hızlandırmış oluyorsunuz. Ne kadar karşı çıksak ta o girdabın içinde yer alıyoruz ve gün geçtikçe kötüye gitmesine neden oluyoruz.  Sanat bu anlamda engellenmiş durumdadır. Biz sanata engel konulmasın derken sadece sansürü kast etmiyoruz. Yapısal bozukluklarında tamir edilmesi taraftarıyız. Ufku açık insanlar yetiştirmek istiyoruz. Sansürde getirmeseniz de ufukları kapattıysanız dolaylı yönden sizin yaptığınızın hiçbir önemi olmayacak. Yaptığınızı hiç kimse algılamayacak.”

“HEM ÜRETKENİZ HEM TEMBEL!”

Her sanat dalıyla ilgili çalışma yaptıklarını belirten Özşeker, “Yaptığımız sanatlarda farkındalık konularına dikkat çekiyoruz. İlk olarak bir farkındalık konusu belirliyoruz. Örnek verecek olursak cinsel istismara uğramış çocuklara sanat yaptırıyoruz. Dolaylı olarak onlar yaşadıkları sorunları sanata yansıtıyorlar. böylelikle hem kişiler sanata yakınlaşmış oluyor hem de onlara terapi oluyor. Kendini anlatabileceği bir alan oluşuyor. Aktardığı alanla dışarda kalan tüm insanlara ulaşmış oluyor. Sanata bir araç olarak yaklaşıyoruz” dedi.

Sıcak ülke insanlarını sanata yakın olduğunu ve aynı zamanda üretken olduklarını belirten Özşeker, insanların sanatı hayatın içine geçirebilen bir yapıda olduğunu ifade etti. Özşeker, “Yine iklim kuşağına bağlı olarak biraz tembeliz. Bir o kadar üretkenken bir o kadar onu üretmekten uzaklaşıyoruz. Sanatı hayatın içine yerleştirirken biz sanat yaptığımızın farkına varmıyoruz. Bilmeden bunu zanaata dönüştürmüş oluyoruz. Bunun beraberinde sanat daha farklı boyuta geçmiş olunca bizden uzaklaşıyor. Hem içindeyiz hem dışındayız.  Örnek verecek olursak, bir köydeyiz, birçok şeye ihtiyacımız var. Yünden kumaş dokuyor. Üretiyor ve kullanmaya başlıyor onu. Kullandığı süre içerisinde o heybenin üzerine yerleştirdiği desenler, renkler, onu kullanım şekli olağan üstü. Günlük kullanıma yayıldığı zaman o sıradanlaşmaya başlıyor.  İster istemez sanatı başka bir hale getirmenize neden oluyor. Örneğin kübizm sanatında var olan ne kadar desen varsa aslında onun benzer uyarlamaları bizim birçok kilimde söz konusudur. Bunu tabloya döktüğünüzde bunu halka anlatamıyorsunuz. Çünkü bunu kendi hayatında sosyal hayata geçirmiştir. Soyutlaştırarak o hale getirip kilimine yansıtabiliyor” ifadelerini kullandı.

“İNSANLAR SANATI ERTELİYOR”

Özelikle çocukların sinemaya çok ilgi gösterdiğini belirten Özşeker, “Büyükler daha çok tiyatroyu seviyor.  Resim alternatif bir dal olarak tercih ediliyor. Müziğe insanlar pek ilgi göstermiyor. Toplumun bireyleri artık güvensizlik içinde yaşıyor. Kendine güvenmiyorlar. Tiyatroyu seçmelerinin nedeni acaba topluca yapınca orada kurtarabilir miyim düşüncesidir. Bireysel olarak solo şarkı söyletmeye başladığınızda birçok insan kendini geri çekiyor” diye konuştu.

Alternatif sanat dallarının yeni yeni oluştuğunu belirten Özşeker şunları söyledi: “Tabi bunlar halka ne kadar geçiyor görmek lazım. İzmir bu anlamda problemli. Çünkü zaten biz yapıyoruz derdinde oldukları için onun rahatlığıyla çok fazla yapılmıyor. Yapılmıyor derken sanatçılar yapmıyor değil halkla temas olan noktalarda problem var. Diğer taraflarda sanatla uğraşan az ve yapılana ilgi daha fazla oluyor. Oralarda da yapım sayısı az. Örnek veriyorum pahalı bir tiyatro Mardin’e gidemiyor. Halka açtığınız zaman çok fazla ilgi oluyor. Burada insanlar bu sanat etkinliğin gitmezsem yarın bir başkasına giderim diye düşünüyor. Bunun rahatlığı var. Bu da üretkenliği sınırlıyor. Size seyirci gelmediği takdirde sizde istediklerinizi yapamıyorsunuz.”

“ULUSLARARASI BAĞLANTI KURMAYA ÇALIŞIYORUZ”

Dernekçiliğin gönüllü esasına dayandığı için insanları evinden çıkartmanın zor olduğunu ifade eden Özşeker, “Bunun için çok sabır gerekiyor. Biz 6 seneden beri artık bir takım şeyleri rayına oturttuk. Biz bir şey yapmadan insanlar gelmeye başladı bize. Daha önceki etkinliklere hadi gelin katılın dediklerimiz bu sene etkinlik yok mu diye arıyorlar. Bundan sonraki süreçte güçlerin daha çok birleşmesi gerektiğini düşünüyorum.  Bu anlamda ağlar oluşturmak gerekiyor. Tabi ki sağlam ve uluslararası ağlar oluşması gerekmektedir. Nasıl yaparız hiçbir fikrim yok.  Var olan sistem düzenin sitemi olduğu için bunu yapmak zor oluyor. Ama bize yakın bizim görüşümüzde olan derneklerle çalışıp tüm yakınlaşmaları oluşturarak bu yapılarla bir araya gelmek ve işbirliğine girmek istiyoruz. Avrupa ülkeleriyle de ortaklaşa çalışmalar yürütmek istiyoruz. Onların ekonomik yapıları bizden farklı. Sosyal yapıları zaten daha farklı. İnsanlar nerde çalışıyorsun diye konuşmuyorlar nereye üyesin diye konuşmaya başlıyorlar. Hangi sosyal faaliyetin içindesin diye konuşuyorlar. Bizde bu durum ters işliyor. Bizi anlamaları bu konuda zorlaşıyor. Ağ kurarken yapıları bu yönde yapmak gerekiyor. Şimdiden Mısır’la bir bağlantımız var. Bunun dışında İtalya, Almanya Letonya Yunanistan’la yazışmalarımız bulunuyor” dedi.