Sayfa Yükleniyor...
4 milyon nüfus ve yüzde 4.1 nüfus artış hızı ile İzmirin en hızlı büyüyen kentler arasında olduğunu açıklayan TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı E. Helil İnay Kınay, İzmir için temiz su ihtiyacını karşılamak üzere akılcı yatırımlara ve yeni su kaynaklarına acilen ihtiyaç var uyarısında bulundu
EMİNE YALÇIN ÖZEL HABER
İzmirin belli başlı çevresel sorunlarını anlatan TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı E. Helil İnay Kınay, İzmir için temiz su ihtiyacını karşılamak üzere akılcı yatırımlara ve yeni su kaynaklarına acilen ihtiyaç olduğunu savundu.
YAŞAMLA İÇ İÇEYİZ
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı E. Helil İnay Kınay, Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümünden mezun olduğunu yüksek lisansını da bu üniversitede yaptığını belirterek, 3 yıldır yönetim kurulu başkanı olduğunu söyledi. Bir kamu kurumunda çevre mühendisi olduğunu da belirten Kınay, çevre mühendislerine yönelik çeşitli etkinlikler ve eğitimler düzenlediklerini ifade etti. Kınay, Çevre Mühendisleri Odasının çalışmalarını toplumsal açıdan, meslek-toplum açısından ve üye-meslektaş açısından olmak üzer 3 başlıkta tanımlayabiliriz. Bu başlıklar kapsamında da odamız meslek alanı, mesleki haklar, meslektaşlarımızın çalışma koşullarının iyileştirilmesi, mesleki gelişimleri için çalışmalar yapılması, çevre politikaları, yürütülen çalışmaların kamu ve toplum yararı doğrultusunda gerçekleştirilmesi, doğal varlıkların korunması yönünde çalışmalar yapıyor. Mesleğe ilişkin, ülke ve toplum yararı çerçevesinde önerilerde bulunmak ve çalışmalar yapıyoruz. Çevre alanında, kentleşme ve sanayileşme süreçlerinde ve toplumsal alanı ilgilendiren üretim süreçlerinde toplum yararını ve kamusal çıkarları öncelikle ele alan politikaların hayata geçirilmesi için uğraşılarda bulunmak, görüş, rapor, belge oluşturmak, gerektiğinde hukuksal mücadele yollarını yürütmek üzere çalışıyoruz. Ülkemizde ve dünyada doğal varlıkların korunması için çevre mühendisliği bilimi ve etiği çerçevesinde çalışmalar yapıyoruz dedi.
30 YIL ÖNCESİNE GÖRE DAHA KİRLİ
Ülkemizde Çevre Kanununun yayınlanmasının üzerinden 30 yıldan fazla zaman geçtiğin dile getiren Kınay, Avrupa Birliği uyum süreçleri ile birlikte çevre mevzuatında birçok yönetmeliğin yayınlandığını söyledi. Kınay, Bu değerlendirmeye baktığımızda ülkemizin doğal varlıklarının 30 yıl öncesine göre daha iyi durumda olması gerektiğin düşünüyoruz, ancak havamız, suyumuz, toprağımız çok daha kirli, doğal varlıklarımız, ormanlarımız ne olursa olsun sanayileşeceğiz, kentleşeceğiz, kalkınacağız anlayışı ile talan edilmekte. Türkiyenin ve İzmirin çevre profilini değerlendirmek istediğimizde bu konuda verileri yayınlayan devlet kurumu TÜİK verilerini incelemek yeterli fikir verecektir diye konuştu.
UZMANLARDAN DESTEK ALINMALI
Kınay, 3 milyon 965 bin nüfus ve yüzde 4.1 nüfus artış hızı ile İzmir, Batı Anadolunun en hızlı büyüyen kenti durumunda olduğunu açıklayarak, bu hızlı büyüme ile birlikte içme suyu ihtiyaçlarının da büyük bir hızla arttığını dile getirdi. Kınay, 2014 yılı verilerine göre İzmirin içme suyu ihtiyacının ortalama yüzde 60ı yeraltı ve yüzde 40ı yüzey sularından karşılanıyor. Diğer yandan İzmirin içme suyu şebekesinde su kayıplarının yüzde 36lar civarında olduğu ifade ediliyor. Günde 40 bin metreküp suyun kaybolması anlamına gelen bu durum büyük bir ekonomik kayba ve doğal kaynağın kaybolmasına yol açıyor. Alternatifi olmayan tek madde olarak tanımlanan suyun tüm dünyada kısıtlı miktarda olduğu ve temiz su miktarının her geçen gün azaldığı artık bilinen bir gerçektir. İzmir için yaklaşık bir hesap yapılırsa kişi başına yıllık su miktarı bin 316 metreküp olarak verilebilir. Bu değer de su kısıdı bulunan yerler için verilen bin 500 metreküp değerinden düşüktür. Bu durum İzmirde su yönetiminin önemini ortaya koymaktadır. İzmir için temiz su ihtiyacını karşılamak üzere akılcı yatırımlara ve yeni su kaynaklarına acilen ihtiyaç vardır. İlgili kurum ve kuruluşlar mevcut su kaynaklarını en iyi şekilde yönetirken, gelecek için alternatif su kaynaklarını elde etmek için gerekli yatırımları geç olmadan yapmalıdır. Temiz suların evsel veya endüstriyel amaçlı kullanılmasından sonra oluşan atık suların arıtıldıktan sonra yeniden kullanılması artık su yönetimin olmazsa olmaz bir parçası olarak düşünülmeli ve bu yönde yatırımlar yapılmalıdır. Ancak, bu tür yatırımlar yaparken konunun uzmanı olan kişilerden destek alınarak en doğru kararı verilmesi gerektiği de unutulmamalıdır şeklinde konuştu.
YASALARLA GÜVENCE ALTINA ALINMALI
Küresel iklim değişikliğinin olası etkilerini de gözeterek su kaynaklarının korunmasını ve verimli kullanılmasını öneren Kınay, Bölgemizin gelecek yıllarda giderek artacak olan su ihtiyacının karşılanabilmesi, tüm yurttaşların sağlıklı bir yaşam sürmesinin ön koşullarından birisi olan temiz ve yeterli suyun sağlanabilmesi, en önemli ekolojik zenginliklerimizden olan sulak alanların varlıklarını sürdürebilmesi ve tarımsal alanların ihtiyaç duyduğu suyun temin edilebilmesi için su varlığımızı ticari bir meta haline getirmeyi hedefleyen anlayışları reddeden, su kaynaklarının kamu yararına ve bilimsel ilkelere uygun yönetimini amaçlayan bir yaklaşımın yaşama geçirilmesi sağlanmalıdır. Su kaynaklarının korunması yasalarla güvence altına alınmalıdır. Su kaynaklarının yönetimi konusunda son yıllarda ülkemizin gündemine de giren, geleceğimiz olan bu su kaynaklarının özelleştirilmesinden, tüm canlıların en doğal ihtiyacı olan suyun bir meta haline getirilmesinden ve bu yönde yapılacak her türlü yasal düzenlemelerden kesinlikle kaçınılmalıdır ifadelerini kullandı.
8 TRANSFER İSTASYONU KULLANILIYOR
Kınay, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından İzmir mücavir alan sınırları içinde günde yaklaşık 3 bin 500 ton evsel atığın toplandığına vurgu yaparak, İzmir şehrinde atıkların toplanması ve bertaraf tesisine taşınmasının ilgili belediyesi tarafından, bertarafının ise İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğini ileri sürdü. Kınay, Metropol alan içerisindeki ilçe belediyeleri tarafından toplanan katı atıklar İzmire 25 kilometre mesafede bulunan Harmandalı Katı Atık Depo alanında bertaraf ediliyor. Atıkların taşınması sırasında 8 transfer istasyonu kullanılıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırlarında oluşan evsel nitelikli atıkların değerlendirilmesi için Katı Atık Değerlendirme Tesisi planlandı. Tesis, atık ayırma, ambalaj atıklarının değerlendirilmesi, mutfak artıklarının anaerobik koşullarda çürütülerek biyogaz eldesi, çürütülmüş mutfak artıklarının aerobik koşullarda kompostlanarak toprak iyileştirici eldesi ve üretilen biyogazdan elektrik üretimi yapacak ünitelerden oluşuyor. Tesis de kokuya yol açan emisyonların toplanarak arıtılması ve tesiste oluşan atık suların arıtılarak alıcı ortama verilmesi planlanıyor dedi.
İZMİRİN GENELİNDE UYGULANMALI
Katı atık yönetim sisteminin en iyi şekilde işleyebilmesi için gerekli araştırmaların yapılarak geri kazanılabilirleri kaynağında ayrı biriktirme ve toplama sistemi işletmelerde ve evlerde zorunlu hale getirilmesi gerektiğini savunan Kınay, İzmirin çeşitli yerlerinde pilot bölgeler seçilerek yürütülen çalışma yaygınlaştırılarak İzmirin genelinde uygulanmasını önerdi. Kınay, ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesinin ilçe belediyeleri ile birlikte ayrı toplama çalışmalarını planlaması, ayrık toplama konusunda eğitim ve tanıtım çalışmaları yapması gerektiğine de dikkat çekerek, Harmandalı Düzenli Depolama Alanının kapasite sınırına ulaşması nedeni ile devam etmekte olan alternatif alan ve yöntem çalışmaları hızla tamamlanmalıdır. İzmir şehri baz alındığında hızlı bir şekilde şehrin farklı akslarına hizmet verebilecek en az iki yeni katı atık tesisi yerinin belirlenmesi ve işletime alınması gerekmektedir. Yeni alan için yer seçiminde çevre mühendisleri ve ilgili uzman meslek gruplarından görüş alınmalı, arazi durumunun sorulduğu kamu kurum ve kuruluşlarının teknik raporlarında yer alan riskleri ve uyarıları dikkate alınmalı, alternatif alanlar ve yakın çevresinde çalışma grubu ile etüt yaparak olası menfi durumları önceden belirlenmelidir diye konuştu.
YEŞİL ALANLAR AZALIYOR
Kınay, yapılan son araştırmalara göre kişi başına düşen yeşil alan miktarının ise dünya standartlarında 9.5 metrekare iken bu rakamın İzmirde 2.8 metrekare olduğunu açıklayarak, yeşil alanların kentlinin yaşam kalitesinde önemli bir faktör olduğu gibi aynı zamanda çevresel altyapıyı da düzenleyen bir süreç olduğunu söyledi. Kınay, sözlerine şu şekilde devam etti: Kentlerde son yıllarda yaşadığımız taşkınlar ve sel gibi süreçlerde yeşil alanların azalması önemli faktörlerden. Bu anlamda görevi yağmur sularını tutmak ve toprakla buluşturarak hem yeraltı sularını beslemek hem de yüzeysel kaynaklara ulaşmasına yardımcı olmak olan yeşil alanların azalması yağış sularının kontrolsüzce akmasına betonlaşmış kentlerimizde taşkınlara sebep olmakta. Hava kalitesi açısından da önemli kurtarıcı faktörler olan yeşil alanların azalması hava kalitesinde de olumsuz koşullarda etkili.
ALINAN HARACI KABUL ETMİYORUZ
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yetkin ve yeterli sayıda personele sahip olmamasının ülkemizin çevresel yönetim denetim ve uygulama süreçlerinde de ciddi problemler oluşturduğuna vurgu yapan Kınay, sözlerini şu şekilde bitirdi: Ülkemizin çevre yönetimindeki büyük problemler devam ederken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2009 yılından beri farklı versiyonlarını yürüttüğü mevzuat değişiklikleri süreci ile çevre yönetiminde uzman meslek disiplini olan çevre mühendisliğini yok saymakta, 4 yıllık çevre mühendisliği eğitimi ve diplomasını 3-5 günlük bir eğitim ile diğer meslek gruplarına çevre görevlisi adı altında verilen belge ile itibarsızlaştırıldığı Çevre Görevlisi, Çevre Yönetim Birimi ve Çevre Danışmanlık Firmaları Hakkında Yönetmelik hükümleri kapsamında ticari bir rant haline gelen eğitimler gerçekleştirmektedir. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası olarak, meslek alanımıza yapılan bu saldırı ve tecavüzü, eğitim ücreti adı altında alınan haracı kesinlikle kabul etmiyoruz. Mücadelemiz, meslek alanımızla ilgili tüm hak ihlalleri ortadan kaldırılana ve mesleki yetkilerimiz eksiksiz olarak Çevre Görevlisi değil Çevre Mühendislerine iade edilene kadar sürecektir. Ülkemizin doğal varlıklarının ve çevre yönetiminin koruyucusu yönlendiricisi olması gereken Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ülkemizin çevre yönetimindeki en önemli problemlerin çözümünde etkisiz kaldığı çevrenin ekonomik kalkınma adı altında ranta kurban edildiği günümüzde çevre mühendisliğinin de bu rant sisteminin bir parçası olarak kullanılmasının yarattığı meslek gaspına farklı disiplinlere 3-5 günlük eğitimlerle verilen belgeler sonucu ortaya çıkan çevresel risklere karşı mücadelemiz devam edecektir.
Haber Merkezi