Sayfa Yükleniyor...
Altın, gümüş, platin gibi değerli malzemelerin üzerine değerli taşların dizilerek yapılan takı tasarımının İzmirde ki temsilcilerinden takı tasarımcısı Ceyda Şakar ile takı tasarımı üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik
ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL RÖPORTAJ
Bu haftaki gazetemizin röportaj kısmının konuğu Karşıyaka Halk Eğitim Merkezi usta öğretmenlerinden olan Ceyda Şakar oldu. Ortaokul yıllarında el işi derslerinden kaçtığını söyleyen Şakar, ilerleyen yıllarda tasarıma olan yeteneğinin fark edilmesi ile sanata yönelmiş. Takının kadının vazgeçilmez parçası olduğunu dile getiren Şakar, Her kadının mutlaka bir mücevher tutkusu vardır. Keza benim bu şekilde. Tasarımlarımı gerçekleştirirken en çok doğal taşlardan ilham alıyorum dedi.
Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
5 Kasım 1980 İzmir doğumluyum. Celal Bayar Üniversitesi Mahalli İdareler bölümü mezunuyum. 10 yılı aşkın süredir Karşıyaka Halk Eğitim Merkezinde gümüş takı eğitimi vermekteyim. Bu sene mesleğimdeki 13. yılım 2 yaşında bir kız çocuğum var. Mezun olduğum meslek ile alakamı devam ettirmedim. Sanata olan ilgimden dolayı gümüş takıya yöneldim. Daha sonraki süreçte konuyla alakalı eğitimler almaya başladım. Şu anda Karşıyaka Halk Eğitim Merkezinde gümüş takı üzerine eğitim vermekteyim.
Sanat ile alakanız nasıl gelişti?
Takı tasarım, öncelikte düşündüğüm bir sanat dalı değildi. Ortaokul yıllarında el sanatları dersini hiç sevmezdim. Hatta kaçtığım derslerden bir tanesiydi. Ancak içimde bir cevher varmış ki bu ilerleyen yıllarda gün yüzüne çıktı. Sanata adım atmam ile bu işi yapmaya karar verdim. Aliağa Halk Eğitim Merkezinde ilk eserlerimi ortaya çıkardım. Rıza Akdeniz vesilesi ile bu sanata gönül verdim. Şu anda Karşıyaka Halk Eğitim Merkezinde bildiklerimi insanlara aktarmaktayım.
YETENEĞİ FARK EDİLDİ
Neden tasarım?
Yeteneğim fark edildi. Bu benim farkında olduğum bir meziyet değildi. İşin içerisine girdikten sonra birçok kaynaktan da ilham alarak eserlerimi üretmeye başladım. Farklı bir şeyler ortaya koymak istedim.
Tasarımlarını nasıl tanımlıyorsun?
Kendi duygularımı yansıttığımı düşünüyorum. Takı, bir kadın için vazgeçilmezdir. Her kadının mutlaka bir mücevher tutkusu vardır. Keza benim bu şekilde. Tasarımlarımı gerçekleştirirken en çok doğal taşlardan ilham alıyorum. Bir ürün yapmaya başladığım zaman kafamdaki tasarımın dışına çıkabiliyorum. Elimdeki materyallerden esinlenerek farklı ürünler otaya koyabiliyorum.
GENİŞ BAKIŞ AÇISI
Tasarımda geniş bir bakış açısına sahip misin?
Geniş bir bakış açısına sahip olduğumu düşünüyorum. Gelenekselliğin dışına çıkmadan, yaptığım işin özgünlüğünü bozmadan, çağımızın da şartlarına uyum göstererek, tasarımlar yapıyorum. Birçok ekipmandan faydalanıyorum. Unutulmaya yüz tutmuş sanatları, sevenleri ile buluşturuyorum. Kazaziye, Trabzon Hasır Örgü, Telkari gibi gibi Gümüş, pirinç, bakır ve bronz madenlerinden faydalanıyorum.
Ortaya çıkardığın ürünlerde tarihsel dönemlerin izlerine rastlayabiliyor muyuz?
Elbette. Anadolu birçok uygarlığa yerleşim yeri olmuş bir bölge. Bundan etkilenmemek mümkün değil. Her ürünün kendi hikayesi. Bu hikayeyi ben oluşturuyorum. Hepsi bir ruh ile ortaya çıkıyor. Bunu, bir bardağa bakmak olarak görebilirsiniz. Herkes bardağa bakar ancak benzettiği şeyler farklı olabilir. Bu bakış açınızla alakalı bir durum. Ürettiklerim ile insanların bakış açısını değiştirebildiğimi düşünüyorum. Yıllarca yapılanın dışına çıkıyorum. Bu da bana haz veriyor. Yeni ürünler oluşturmamda bana ilham veriyor.
HEM İŞ HEM AİLE
Tasarımını gerçekleştirdiğin özel bir koleksiyon var mı?
Şu an herhangi bir koleksiyonum yok. 2 yaşında bir kız çocuğum var. Benim için kıymetli. Hem iş hem aile bunları bir arada götürmek pek kolay olmuyor. Bu sebeple bir koleksiyon ortaya çıkaramadım. Kızım en azından 3-4 yaşına gelene kadar da bu durumun olacağını sanmıyorum. Sonrasında kendime ait bir koleksiyon oluşturacağım. Buna uygun işlerim var.
Ürettiklerinde ilham aldığın ya da esinlendiğin kaynaklar nedir?
Ne kadar çok tasarım görürseniz, o kadar ufkunuz genişler. İnsanlar mutlak ki ürettiklerinde bir yerlerden ilham alırlar. Bunu, ben kimseden esinlenmiyorum ya da ilham almıyorum dersem doğru olmaz.
BAŞARI KAVRAMI
Tasarımda başarı kavramı nedir, nasıl yakalanır?
Tasarımlarımda benim için en önemli nokta fark yaratabilmek. Alıştığımızın bildiğimizin dışına çıkabilmek. Motivasyonumun başında gelen en büyük sebeplerden bir tanesi. Düşünülenin dışına çıkıp yenilik yapmak beni mutlu ediyor. Her tasarımın tasarlayana özgü, mutlak izleri vardır. Bir serüvenden ipuçları verir. Bende bu bağlamda aynı amatör heyecanı kaybetmeden, kendimden bir şeyler katarak bu yolculuğu sürdürmek isterim. Detaylardaki farklılık beni daima cezbeder. Bana göre bu işte başarılı olmanın ön koşulu bu işi sevebilmekten geçiyor. Birde üstüne sabır eklenirse başarı mutlaka yakalanır.
Sanatta ulaşmış olduğunuz noktayı nerede görmektesiniz?
Hayalimdeki tasarımları ortaya çıkarabilmek, onları elle tutulur hale gelinceye kadar ki serüveni yaşayıp, beğenildiklerini görebilmekti. 2005 yılında başladığım bu serüven yine aynı heyecanla devam ediyor.
Takı tasarım sizin için ne ifade ediyor?
Takı tasarım aslında kadının, ruhunun farklı yorumlarla dışa yansımasıdır. Kadın, kimi zaman gösterişli ben buradayım demek ister. Kimi zamanda saklanmak ister. Sadeliğin bir parçası olmayı tercih eder. Bugüne kadar gerçekleştirdiğim tasarımlarda her zaman kendimden bir parça koyduğumu düşünüyorum.
İNCE İŞÇİLİK
Biraz bize Trabzon Hasırı ve Kazaziye sanatının geçmişleri hakkında bilgi verir misiniz?
Trabzon hasırının takı olarak üretimi Trabzonda başlamıştır. Örgü şeklinin teknik kökeni çok eski çağlardaki şövalyelerin zırhının örgü şekline dayanır. Fatih Sultan Mehmetin fethine dayanır. Hasır örme işleminde kullanılan aletlerin başında çifte gelir. Hasır örgü, 31-32 mikron inceliğindeki altın ya da gümüş tellerin ilmek ilmek örülmesiyle yapılmaktadır. Altın ve gümüş teller marifetli ellerde hayat bulmaktadır. Kazaziye sanatı ise, M.Ö 2800 yılının ikinci yarısında hüküm sürmüş olan Lidyalılardan Anadolu insanına miras kalmıştır. Kazaziye sanatı da tamamen el emeği ürünüdür.İpek veya naylon tel üzerine burularak sarılan çok ince (0,08 mikron) 995 ayar altın ve 999 ayar gümüş teller ile yapılan bir el sanatıdır. Çok zarif görünümünün yanında bu ürünler aynı zamanda çok sağlamdırlar ve nesilden nesile aktarılmaktadır.
Sanatın zorlukları nelerdir?
Bu sanatı yapabilmek için öncelikli olarak sabırlı olmalısınız. Sabır, istek, ilgi ve merak olduktan sonra devamı geliyor. Çok ince bir iş. Bunun için gözlerinizin keskin olması şart. Yapım aşamasında sabır bölümünü atlattıktan sonra keyifli bir hal alıyor. Asıl olarak işin satış bölümünde zorluklar karşınıza geliyor. Konu ile alakalı satış alanlarının oluşturulması gerekli. Belediyeler, valilikler bizlere destek olmalı. Kursiyerlerimin %90lık kesimini bayanlar oluşturuyor. Kişilerin birçoğu emekli. Aslında bu sanatı öğreterek bizler onlara birer altın bilezik veriyoruz. Satış yapabilme açısından sadece çevrenize sanatı satabiliyorsunuz. Bu konuda bize gerekli satış mekanları oluşturulursa iyi olur diye düşünüyorum.
YAPMASI OLDUKÇA EMEK İSTİYOR
İnce işçilik isteyen bir sanatın öğeleri nasıl bir bakım istiyor?
Kullanım aşamasında ürünlerin üstüne parfüm ve benzeri kimyasallar sıkmamanız gerekiyor. Herhangi bir iş ile uğraşırken takılarımızı bir kenara koyarak işimize devam etmeliyiz. Nemle irtibatını kesmek ilk etapta yapacağınız işler arasında. Yaptığımız işler 32 bin mikron gümüş işleme olmasından dolayı parlatma işlemlerinin mutlaka atölyelerde yapılması gerekiyor.
Sence sanat geleneksel olarak kalmalı mı?
Bence kalmamalı. Geleneksel olarak kalırsa bir çok kesime hitap edemeyiz. Belli bir grubun dışına çıkamayız. Günümüze mutlaka uyarlamalıyız. Yaptığım tasarımlarda genellikle yarı değerleri taşları kullanıyorum. Günlük yaşama uygun hale getiriyorum. Bu şekilde gençlere de hitap ediyoruz.
Desen-modern tasarımı konusunda kıstasınız nedir?
Farklı modeller çıkarıyoruz. Yaptığım işlerin tekrarından kaçınıyorum. Herhangi bir yerde otururken veya sohbet ederken aklıma motifler gelebiliyor. Bunları kağıda aktarıyorum. Daha sonrasında uygulama kısmına geçiyorum. Bu şekilde sanatın hiç bir tekrarı olmuyor.
Bu sanatın yörelere göre farklılıklar gösterdiğini biliyoruz biraz bunlardan bahsedelim.
Mardin ve Beypazarı bölgelerinde telkari sanatı daha yaygın. Trabzon da ise daha çok Trabzon hasırına rastlarsınız. Hem Türkiye ve hem de Dünya üzerinde Trabzon hasırı yoğun rağbet görmekte. Bir numara olduğunu söyleyebilirim. Trabzon da ayrıca Kazaziye de oldukça yaygındır. Kazaziye daha çok gümüş üzerine yapılır.
ÜRETİLENİ SATACAK ALAN YOK
Sanatın İzmir de ki konumunu nasıl görüyorsunuz?
İzmirde yoğun ilgi var. Satış alanları oluşturulmasını istiyoruz. Yaptığımız işler nesilden nesile aktarılabilecek uzun ömürlü işler. Yoğun bir eğitimden sonra öğrencilerimden sipariş üzerine çalışanlar oluyor. Bu konuda yer tahsisi talebimiz mevcut. Pazarlarda ve metrolarda satılabilecek türden ürünler üretmiyoruz. Maddi açıdan kıymetli ürünler sattığımızdan dolayı eserlerimizin buna uygun yerlerde satılması gerekiyor.
Eklemek istedikleriniz?
Kadro konusunda talebimiz var. 11 yıl süredir usta öğreticilik yapıyorum. Bu mesleği icra eden fazla kişi yok. Halk eğitim merkezlerinde uzun zamandan beri pek çok kişi kadrosuz bir biçimde çalışıyor. Bu yüzden birçok haktan mahrum kalıyoruz. Yaz tatillerinde görev yapmıyoruz. Görev yapmadığımız süre içerisinde ücret almıyoruz, bu bizi ekonomik açıdan etkiliyor. Bunun dışında ücretlerimiz kadrolu ve kadrosuz olarak farklılıklar gösteriyor. Emekli olduktan sonra kıdem tazminatı alamıyoruz. Bu açıdan bakanlıktan kadro talebi istiyoruz.
Haber Merkezi