Sayfa Yükleniyor...
Tulum yapımına kattığı yeniliklerle adından söz ettiren, Türkiyenin en genç tulum yapımcısı Oğulcan Özcan, oğlak derisinden yapılan tulumu kullanamayan vejetaryenler için suni deriden tulum yapmaya başladı
E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
İzmir'de yaşayan 23 yaşındaki Oğulcan Özcan, Karadeniz müziğinin olmazsa olmazı tulumu hem icra ediyor hem de yapımını üstleniyor. İlk kez sünnet düğününde tulum sesi ile tanışan Özcan, genç yaşına rağmen tulum çalgısına kattığı yenilikler ile adından söz ettirerek ustalarının da takdirini topluyor. Ege Üniversitesi Konservatuar Bölümü Çalgı Yapımı Bölümü'nde halen eğitimini sürdüren Özcan, Türkiye'de tulum yapımını üstlenen en genç kişi olma ünvanını taşıyor. Tulum yapımında kullanılan geleneksel yöntemler yerine aldığı akademik eğitimler doğrultusunda çalışmalar yaparak, tulum yapımına yenilikler katıyor. Astım hastası birine bile tulum çaldırabilirim diyen Özcan, tulum yapımına kattığı yeniliklerden şöyle bahsetti: Birkaç yenilik sayesinde astım hastası biri gelsin benim nefesim yetmez tulum çalamam diyemez. Neredeyse konuşma nefesinle bile tulumu çalabilirsin. Bazı vejetaryen arkadaşlarım var benim. Tulum, oğlak derisinden yapıldığı için hayatta kucaklarına alamıyorlar ve dokunamıyorlar. Onlar için bir suni deri çalışması yapıyorum. Böylelikle maliyeti de düşeceği için hem uygun fiyatla alabilecekler hem içlerine sinerek çalgıyı icra edebilecekler.
GÖRÜNTÜSÜ VE SESİ ÇOK ETKİLEDİ
Aslen Artvinli olan Oğulcan Özcan, 1994 yılında İzmir'de dünyaya geldi. Anne ve babası küçük yaşta boşanan Özcan, annesinin yanında büyüdü. Sık sık memleketine gidemese bile Karadeniz kültürü ile büyüdüğü için yöresiyle bağları hiçbir zaman kopmayan Özcan, gerçek Karadeniz müziğini pek çok insan gibi Kazım Koyuncu'yu dinledikçe keşfediyor. Özcan, Karadeniz müziği ile tanışmasını şöyle anlatıyor: Yaşım ilerledikçe Kazım Koyuncu'nun Karadeniz müziğinin müzikalitesini çok yukarılara taşımış bir insan olduğunu anladım. Annem, kendime sanatsal bir uğraş edinmem için beni 14 yaşındayken gitar kursuna yollamak istedi ama gitmedim. Tulumla ise 7 yaşındayken sünnet düğünümde tanıştım. Görüntüsü ve sesi beni çok etkiledi. İlk kez bir müzik enstrümanını çalmak istedim ve tulum sipariş etmek için Artvin'deki yakınlarımızı aradık. Ucuzdur herhalde diye düşündük ama öyle değilmiş. Annem sabit maaşla çalışıyordu ve iki çocuk okutuyordu. Dolayısıyla hemen alamadık; bir sene bekledim. Tulumu aldığımızda yatılı okulda okuyordum. Tulum yüksek sesli bir enstrüman. Her yerde çalamıyorsunuz. Urla'da Toprak Sahne Tiyatrosu vardı, oradaki arkadaşlar bana kapılarını açtı. O sene İzmir'de tulum sanatçısı Selim Gülay'dan kurs aldım.
HEM ÇALIYOR HEM YAPIYOR
Ön lisans eğitimi sonrasında biomedikal alanında bir görev yapan Özcan, bu esnada düğünlerde ve çeşitli organizasyonlarda tulum icra etmeye devam ediyordu. Bir süre sonra sadece müziğe ve tuluma yönelmeye karar veren Özcan, tulum yapımcısı olmaya karar verdiğini süreci şöyle anlatıyor: Türkiye'de çok az sayıda tulum yapımcısı var. Hele ki bizim jenerasyonumuzda sadece üç kişi var. Tulumu yapmayı İzmir'de hocam Yusuf Ziya Günay'dan öğrendim. Kendisi bu işi meslek olarak yapmıyor; kültürüne hizmet etmek için uğraşıyor. Usta, babadan ileridir diye bir söz vardır... Yusuf Hoca, bana bir meslek kapısı açtı. Tulum çok yoğun mesai ve emek isteyen bir saz. Üretim aşaması, icrası... Okulda derslerim bittikten sonra hemen atölyeye geliyorum. Burada normalde sadece tulum yapıyorum yeni yeni kemençeye de başladım. Kemençe de yöremin bir sazı olduğu için severek dinliyordum. Şimdi onu da yapmaya başladım. Yapımına da bir emek vermek istedim. Okulda ud ve tambur yapımına da başladık. Öğrencilerim daha çok gençlerden oluşuyor. Gelenlerin yarısından fazlası Karadenizli değil ama tulum öğrenmeye çok hevesliler. Bu da elbette Kazım Koyuncu sayesinde. Çünkü müziğimizi başka bir boyuta taşıdı. Karadeniz müziğinde devrim yaptı açıkçası, farklı bir şeyler ortaya çıkardı.
GAYDA DEMELERİ BENİ ÜZÜYOR
Türkiye'de en genç tulum yapımcısı olan Özcan, hedeflerini şöyle ifade ediyor: Bizim jenerasyonda tulum yapımcı olan toplamda üç kişiyiz. Bir arkadaşımız Tekirdağ'da özel güvenlik görevlisi. Diğeri de Rize'de edebiyat mezunu bir arkadaş. Koca Türkiye'de 20'li yaşlarda olan ve tulum yapabilen üç kişiyiz. Hedeflerim doğrultusunda ilerlemeye devam ediyorum. Akademik eğitim alıyorum ve notasyon biliyorum. Her işin bir matematiği var. Çalgı yapımının da müziğin de... Akademik çatı altına girdikten sonra şunu gördüm; bu zamana kadar çok rastgele çalışıyormuşuz. Tulumun her aşamasında bir matematiksel hesap, biyoloji ve kimya bilgisi gerekiyor. Hala birçok kişide bu bilgiler yok. Tek nota bilen tulum yapımcısı ben olayım gibi bir derdim yok. Benim amacım tulumu üst seviyeye taşıyabilmek. Türkiye'de tulum görünce, 'Aaa ne güzel gayda çalıyor' diyorlar. Bu beni çok üzüyor.
ESKİ YÖNTEMLERİ KULLANMIYOR
Aldığı akademik eğitimler doğrultusunda yaptığı çalışmalarla tulum yapımı konusunda önemli değişikliklere imza atan Özcan, Lazer gibi değişik teknolojiler kullanmaya başladım. Eskisi gibi değil. Yine el yapımı ürünler ama mesela deriyi birinci sınıf yapıyorum. Eskiden mısır unu vur kılı düşsün, lor suyuna bastır gibi şeyler derlerdi. Ben artık bu yöntemleri kullanmıyorum. Lazer teknolojisiyle çok estetiksel navlar ortaya çıkmaya başladı. Ayda en fazla dört tane tulum yapıyorum. Piyasada tulumu tanıtma çabam var. Ayrıca sahne aldığım yerlerde tulum çalıyorum. Tulumun her şeyini tamamen üst seviyeye taşımaya çalışıyorum. Bildiğimiz tulumu notasyon öğrenerek, müzikal bilgimi artırarak, müzikal doyum anlamında olgunlaşarak en güzel seviyeye getirmek için bir mücadelem var. Ustalarımdan da olumlu tepkiler alıyorum. Gençlerin ilgisi ve çabası ustaların da hoşuna gidiyor. Bizim jenerasyondan arkadaşlarla da aramız çok iyi. Kıskançlık ve yarış yok. Hatta arada birbirimizi eleştirdiğimiz noktalar oluyor. Halk müziği üzerine eğitim alan arkadaşların da varlığıyla tulum önümüzdeki dönemde hak ettiği yere gelecek. Tulum icracıları da çoğaldı dedi.
YURTTAN KAÇIP TULUM ÇALIŞIRDIM
Tulum yapımı ve icrası konusunda sürekli yeni şeyler denediğini anlatan Özcan, Şu an bir tulum metodu yok. Bu konservatuar eğitimi alan herkesin yapmak istediği bir şey ama henüz yapan olmadı. Bunu yapmak istiyorum. Yapım üzerine ise sürekli yeni bir şeyler düşünüyorum. Herhangi bir insan parmaklarına baktığında sadece parmak görür ama ben sadece parmak görmüyorum. Parmaklarıma bakınca seneler evvel tulum çalışmak için yaptıklarımı hatırlıyorum. Akşam 7'den sonra yurttan çıkmak yasaktı ama ben yangın merdiveninden kaçarak dışarıda tulum çalışırdım. İlk navımı yaparken ellerim paramparça olmuştu, ağacın üstü kan dolmuştu. İlk zamanlar nasıl çalışacağını bilmiyorsun... Ellerini yarıyorsun ama bırakamıyorsun da. Çünkü onu yapmayı kafana koymuşsun. Zamanında verdiğim emeklerin benim üstümde bir ağırlığı var. O yüzden bazı söylemleri kaldıramıyorum. 'Aaa ne kadar güzel gayda çalışıyorsun' dediklerinde bunu kaldıramıyorum. İkisinden de keyif alıyorum ama yapım aşaması daha ağır basıyor. Çok iyi tulum çalan arkadaşlar var, beni geçecek öğrencilerim de var. Fakat çok iyi tulum yapan yok diye konuştu.
VEJETARYENLER İÇİN TULUM
Astım hastası birine bile tulum çaldırabilirim diyen Özcan, tulum yapımına kattığı yeniliklerden şöyle bahsetti: Navın içerisinde tulumdan ses çıkmasını sağlayan dillikler vardır. Onları kamışlardan yapıyoruz; yağ ile kavuruyoruz onları. Yağ ile kavurma aşamalarını ben biraz farklı yapıyorum. O dillikleri bıçakla açıyoruz, kazıyoruz. O aşamalarda yaptığım birkaç yenilik sayesinde astım hastası biri gelsin benim nefesim yetmez tulum çalamam diyemez. Neredeyse konuşma nefesinle bile tulumu çalabilirsin. Fazla nefes harcamak gerekmiyor. Bazı vejetaryen arkadaşlarım var. Tulum, oğlak derisinden tulum yapıldığı için hayatta kucaklarına alamıyorlar ve dokunamıyorlar. Onlar için bir suni deri çalışması yapıyorum. Böylelikle maliyeti de düşeceği için hem uygun fiyatla alabilecekler hem içlerine sinerek çalgıyı icra edebilecekler.
KÜLTÜRÜNÜZE SAHİP ÇIKIN
Kendi gibi gençleri yok olmaması için kültürlerine sahip çıkmaya davet eden Özcan, Yörelerinden kopmasınlar. Bu işi öğrenmek istediklerinde ustalar seve seve kendilerine yardımcı olurlar. Zaten sayılı ustamız var. İnternet gibi bir kolaylık var. Mesela ben Skype üzerinden Almanya'daki arkadaşlar ders veriyorum, takıldıkları yerde yardımcı oluyorum. Önlerinde herhangi bir engel yok, bizim verdiğimiz bir mücadele var. Bunun farkında değil çoğu. Bir kere bile bizimle sohbet etseler ben kültürüme sahip çıkmalıyım diyeceklerdir. Çünkü biz her ortamda ne olursa olsun bu kültürün de bir yerinden dokunun diyoruz. Ben bu kadar mücadele veriyorum ama benim kendi köyümde de sahip çıkan veya yaşatan yok. Nitelikli iş yapan ve bu işi samimiyetle yapan ustalar ve insanlarla aynı yolda yürüyerek güzel bir şekilde hem gurbette memleket hasretinin üstesinden gelirler hem de yörelerine ait olan bu çalgıya sahip çıkmış olurlar. 50 yıl sonra tulum çalan veya yapan kimse olmazsa Karadenizli olsanız ne olacak. Köye gittiğinizde ne yapacaksınız; horon oynayamadıktan sonra... ifadelerini kullandı.
Haber Merkezi