- Yaşam
- 18.05.2025 11:51
Eski milli güreşçi Gürol Kaplan, yıllar önce Türkiye’yi bırakarak Almanya’ya gitmesinin sebebini ve orada 18 yıl hapis yatarak ardından Türkiye’de muhtar olma sürecini anlattı. Kaplan, hayata karşı kazandığı yeni bakış açısını da bizlerle paylaştı
BURCU YANAR/ÖZEL HABER
Almanya’da 18 yıl hapis yattı. Yetmedi bu süre içerisinde üç üniversite bitirdi. O da yetmedi tahliye olduktan sonra güreşte Dünya Şampiyonu oldu. Kimden mi bahsediyorum? Yaşadığı onca şeye rağmen başarılı hayat hikayesiyle karşımızda duran İzmir’in Menemen İlçesi Çaltı Köyü’nün eski muhtarı ve eski milli güreşçimiz Gürol Kaplan’dan bahsediyorum. Kaplan, başına gelen olayların kendisini bir hayli olgunlaştırdığını dile getirerek hayata karşı yeni bakış açısını şu sözlerle aktardı: “Yalnızlık benim için bir güç. Yalnızlık benim zaten arayıp da bulamadığım bir ayakta dik duruş. Yalnızlık, bazı insanlar için bir yıkımdır ama benim için o tamamen bir özgürlük ve kendimle barışma alanıdır.”
TÜRKİYE’DEN NEDEN GİTTİ?
Milli takıma girdiği dönemin Türkiye’nin siyasi çalkantılar içerisinde olduğu zamana denk geldiğini ve bu yüzden de spor yapmak konusunda engellendiklerini söyleyen eski milli güreşçi Gürol Kaplan, Türkiye’den bu sebeple kahırla ayrılarak Almanya’ya gittiğini belirtti. Almanya’da da güreş sporunu yapmaya devam eden ve Almanya şampiyonu da olan Kaplan, tam da Türkiye’ye dönme hazırlıkları yaptığı süreçte başına öyle trajik bir olay geldi ki, değil Türkiye’ye geri dönmek orada 18 yıl daha yaşamak zorunda kaldı. Orada işlenen bir cinayete adının karıştığını anlatan Kaplan, “O zamanki kız arkadaşımla birlikte Türkiye’ye dönmeye hazırlanıyorduk. Türkiye’de Çeşme’de yaşamak için pek çok planımız vardı. Fakat o sıralarda bizim ilişkimiz koptu. Ben de neden bu tür işleri yürütemediğimi düşünmeye başladım. Bu durum beni psikolojik olarak fazlasıyla etkilemeye başladı. Çünkü kadınlarla olan ilişkilerim bir türlü yürümüyordu. Bir arkadaşının da bu süreçte kendisine yardımcı olduğunu ve ‘Seni bu duruma düşüren kişi ile konuşmam gerekiyor’ diyerek o kişinin yanına gittiğini sonrasında ise aralarında çıkan kavgada adamın yaralandığını ve sonrasında öldüğünü anlattı. Alman mahkemesi ise bize inanmadı ve bu cinayeti benim yaptırdığımı iddia ederek 40 yıl hapis cezasına çarptırdı” dedi.
KÖY MUHTARI OLDU
Türkiye Cumhuriyeti tarafından 7-8 kere Alman hükümetinden iadesinin istendiğini de aktaran Kaplan, “Sonrasında cezam sınırlandırılarak 18 yıl 2 ay 4 gün bir hücrede hapis yattım. İşin acı gerçeği şu ki; o kadar yıl hapis yatmama rağmen Türkiye’de sabıkalı olarak görünmüyorum. Aksi takdirde muhtar olamazdım. Bir ironi örneği daha verecek olursam ise orada adımın cinayete karışmış olması Türkiye’de geçerli değilken orada yapılan küçük bir araba kazası burada geçerli” diye konuştu. O hücrede antrenmanlarına devam ettiğini ve 18 yıl içerisinde üç üniversite bitirerek iki de master yaptığını ifade eden Kaplan, orada bir de kitap yazdı fakat yayınlamadı. Cezası bitip Türkiye’ye kesin dönüş yapan Kaplan, Menemen’de yaşadığı Çaltı Köyü’nün muhtarı oldu. Kaplan, bu köy için birçok hizmet yaptığını söyleyerek “Alt yapı çalışmalarından tutun da kütüphanesine, spor salonundan köy havuzuna kadar. Fakat köy halkı yaptığım yeniliklere pek alışık olmadığı için görev sürem bittiğinde yeniden seçmedi” şeklinde konuştu.
“İTHAL BİR KÜLTÜR YAŞIYORUZ”
“Burada köy ile sanatı birleştirmek için çalışmalar yapıyorum” diyen Kaplan, “Sergi gibi, sanatçıları burada ağırlamak gibi ve söyleşiler gibi etkinlikler düzenliyoruz. Benimle birlikte spor bu köye girdi. Dağlarda gençlerle koşular gerçekleştiriyoruz. Bu dünyada bir insanı ve onun bilincini değiştirmekten daha zor bir şey yok. Biz bunun bedelini ileride çok ağır ödeyeceğiz ve ödemeye başladık da. Okumayan, sanatla ve sporla ilgilenmeyen bir insan sadece görsel yaşar. Daha fazla televizyon seyreder. Kendisi bir şey üretemez ve düşünemez hale gelir. Son zamanlarda bakıyorum da kültürümüz de ithal bir hal almaya başladı. Televizyon dizileri bizlere pek de uygun olmayan ithal kültür yapısını aşılıyorlar ve yozlaşmaya sebep oluyorlar. Bizim kendimize ait o kadar güzel şeylerimiz var ki fakat onları işleyecek insanı yetiştirmiyoruz. Gençlik neye tutunacak ve nasıl ayakta kalacak. Bu ülkenin neyine tutunması, burada nasıl yaşaması bekleniyor öncelikle bunu bir çözmemiz lazım” diyerek düşüncelerini belirtti.