Sayfa Yükleniyor...
İzmir aşığı Gezgin Fotoğrafçı Tarık Gök, çıktığı yolculuklarda kendini bulmaya çalıştığını belirterek, 7 bin kilometrede kendime bir adım yaklaştım. O olamadım bu olamadım diye kendimize bakmamalıyız. Öncelikle kendimiz olmalıyız dedi
ÖZKAN PEKÇALIŞKAN - ÖZEL RÖPORTAJ
İzmir aşığı Gezgin Fotoğrafçı Tarık Gök ile yaptığımız röportajın ilk kısmında Tarık Gökün hayatını, ilk serüvenlerini siz değerli okuyucularımız ile paylaşmıştık. Röportajın ikinci kısmında ise Tarık Gökün, çıktığı seyahatlerin onu nasıl şekillendirdiğini, hayatında nelerin değiştiğini ve bundan sonra neler yapmak istediğini konuştuk.
KABULLENMEYİ ÖĞRENMELİYİZ
Hindistanda çocuğu bulup parasını verdikten sonra hayatınızda neler değişti?
Artık bir şeyler planlamayı bıraktım. Tam anlamıyla teslimiyeti yaşadım ve teslim oldum. Kendim de dahil olmak üzere her şeyi kabul ettim. Bunları yapınca her şey istediğiniz gibi oluyor. Sadece biraz sabır göstermeniz yeterli oluyor. Başınıza gelen kötü bir şeye bu neden benim başıma geldi dememeliyiz. Üstümüze kötü enerjiyi çekmeye devam ederiz. İyi bir şey ne kadar hayatımızın parçası ise başımıza gelen kötü bir şeyde hayatımızın parçasıdır. Biz bunu kabullenmeyi öğrenmeliyiz. O zaman kendimizle barışık hayallerimiz gerçekleşir.
7 BİN KMDE KENDİME BİR ADIM YAKLAŞTIM
Kendi kabuğunuzda çıkıp kendinizi aştığınızı düşünüyor musunuz?
Hayır düşünmedim. Kendimde tabi ki değişimler var. Ancak kendimi aştığımı düşünmüyorum. İlk seyahatimde 7 bin km yaptım ve orada sadece kendime bir adım yaklaşabildim. Öyle kabuğumdan çıktım ben oldum dediğiniz an bittiğiniz ve gerilemeye başladığınız andır. Bu benim fotoğraflarımda da öyledir. Tamam ben oldum. En iyi fotoğrafı çektim deyip yatarsam geriye giderim. Tamam ben öğrendim, biliyorum, yeter dememek gerekir. Bırakın her şeyi o sizi zaten istediğiniz yere götürecektir.
YARIN ÖLECEKMİŞSİN GİBİ BUGÜNÜ YAŞAYACAKSIN
Herkesin ve benim de merak ettiğim gibi seyahatlerinizin finansman kısmını nasıl hallediyorsunuz?
Ben fotoğraf işleri ile uğraşıyorum. Mimari çekimler yapıyorum. Ne kadar sevmesem de ürün fotoğrafları da çekiyorum. İnternet üzerinden ve sergilerimde fotoğraf satıyorum. Minimalist bir adamım. Paramı har vurup harman savurmuyorum. Paramı biriktiriyorum. Saçma bir cekete 200 TL vermiyorum. Hala yırtık olan deri ceketimi giyebiliyorum. Ceketim yırtık olsun sorun değil ama hayallerim paha biçilemez. 17 yaşımdan beri ailemden para almıyorum. Bugüne kadar yaptığım her şeyi kendim yaptım. İyi düşündükçe her şey size zaten geliyor. Beni yaşıma bağlayan şey hayallerimdir. Tüketim kültürüne karşıyım. Bizler alışveriş yapmak için programlıyız. Alışveriş yapmalısınız ki sistem ve çark dönsün. Bir bakıyorsunuz 10 tane ayakkabınız, 20 tane kotunuz, 30 tane gömleğiniz var. Neyin peşindesiniz? Daha ne istiyorsunuz? Ondan sonra size imreniyorum diyorlar. Beni milyoner zannediyorlar. Arkadaşımın barına gidiyorum Oo zengin Tarık geldi diyor. Evet zenginim ama kalben ve zihin olarak zenginim. Bu arada gezerken beş yıldızlı otellerde yatmıyorum. Sokakta da yatıyorum. Bir yerde 14 kişi kaldığımda oldu. Çok cüzi yerlerde kaldım. 4 ay 120 gece kaldığım yerde geceliğine 100 TL versem 12 bin lira para yapıyor. Ben Hindistana en son 2012de gittiğimde 7 bin lira para harcadım. Uçak bileti, yeme içme, yol masrafı her şey dahil. Burada insanlar ayda 7 bin lira para harcıyor. Paramızı doğru kullandığımız sürece istediğimiz her şeyi yaparız. O yüzden hayat her zaman çalışmak değildir. Başkalarını doyurmaktansa biraz da kendimizi doyurmalıyız. Bir tane hayatın var ve bu hayat bir daha geri gelmiyor. Emekli olduktan sonra Evereste yürüyemezsiniz. Dolayısıyla doğru zamanda doğru şeyleri yapmalısınız. Şu an sigortam yok ve yatmıyor. Ama ben o SSK için hayatımı vermek istemiyorum. Ben anımı yaşamak istiyorum. Ben bunu yolda öğrendim. Biz en büyük hatayı nerede yapıyoruz biliyor musunuz? En büyük hatamızı ya geçmişe takılıp kalmakla ya da geleceğimizi düşünmekle yapıyoruz. İkisinden birini yaptığın zaman anını yaşayamıyorsun. Anın gidiyor. Bunları geçelim. Geleceği bırak gelecek zaten. Geçmişi de bırak o da geçti zaten. Anını yaşa. Yarın ölecekmişsin gibi bugünü yaşayacaksın.
AYDINLANMANIN KENDİNİ TANIMAK OLDUĞUNU ÖĞRENDİM
Sizin gibi anı düşünen başka insanlar da var mı yolculuklarınızda onlara rastladınız mı?
Yolda tanıştığım insanların yüzde 95i böyle düşünüyor. Bu bir tutku haline dönüşüyor. Yollar insanın ufkunu açıyor. En basitinden dünya haritanızı geliştiriyorsunuz. Daha çok görmek ve daha çok gezmek istiyorsunuz. Dünyadaki insanların birbirinden hiç farkı olmadığını görüyorsunuz. Sınırlar ile bizi ayırmışlar. Dil, din ve ırk olarak da ayırmışlar, tanımadığımız insanı bize düşman göstermişler ki bir araya gelmeyelim diye. Bunu yolda görüyorsunuz. Yol insana kendini tanıtıyor. Hindistanda bilge bir adamın omzumdan tutup bana iki üç cümle edecek ve ben aydınlanacağım derken, aslında aydınlanmanın kendini tanımak olduğunu öğrendim. Bu aydınlanma Hindistanda da değil orada burada da değil. Bu aslında içimizde olan bir şey. Hindistan sadece buna bir alet olabilir. Orada yaşadığın çaresizlik içindekini dışarıya çıkarmanı daha da hızlandırır. O yüzden 7 bin kilometre uzak ama kendime bir adım daha yakın. O olamadım bu olamadım diye kendimize bakmamalıyız. Öncelikle kendimiz olmalıyız. Kimseyi alçak veya yukarıda görmemeliyiz. Egolar çok tehlikeli ve egolardan arınmalıyız. 4 ay Hindistanda kaldığım sürece kimsede ego görmedim. Ego yaptığınız anda onlar sizin gözünüzün içine öyle boş boş bakıyorlar. Sende bir süre sonra ben ne yapıyorum diyorsun. İstifa edenleri, Ferrasini Satan Bilgeyi görüyoruz ve duyuyoruz. Bunlar aslında aydınlanmadır. Gerçeği görüp sistemden dolayı kör olmuş insanların gözlerinin açılmasıdır. Bu bunun tepkisidir. 70li yıllarda bu tepki hippi tarzında oldu. Şimdi çağ değişiyor ve şimdiki tarzlar farklı. Bundan sonra da daha farklı olacaktır. Ama herkesin birleştiği nokta, yol. Bu dünyada yaşıyoruz ve bu dünyada her yeri görmek bizim hakkımızdır. Başka bir şehre giderken bile insanlar tedirgin oluyor. Ben gel seni Katmandudan alayım, Ben oraya nasıl geleceğim? diyor. Havaalanına geleceğim alacağım diyorum. Sen normal mi sanıyorsun kendini? diyor. Şimdi hangisi normal yani? Kendimizi dünyaya açmak ve dünyayı kucaklamak çok güzel bir şey ben bunu yaptım.
GÜNEY AMERİKAYI BİSİKLET İLE GEÇMEYİ DÜŞÜNÜYORUM
Asyadan başlayan serüven hala devam ediyor. Yeni rotanızda nereler var?
Ocak 2017de muhtemelen Sri Lankaya gideceğim. Sri Lankadan önceki plan Afrikaydı. Bu sene çok yoruldum ve Afrikaya gitseydim yorucu geçebilirdi. Sri Lanka yine Hint Kültürü ve bildiğim ortamlar olduğu için orası biraz daha ev gibi ve dinlenme gibi gelecek bana. Ama Afrika her zaman kafamda var. Bu işler yavaş yavaş oluyor. Henüz Asyayı bitiremedim. Sri Lanka, Malezya, Endonezya ve Filipinleri görmedim. Geri kalan büyük bölümünü gördüm. Güney Amerika ise gerçekten hayalim olan yer. Hatta Güney Amerikanın bir ucundan diğer ucunu bisiklet ile geçmeyi düşünüyorum. Böyle bir planım var ama her şey değişebiliyor. Sırayla sindire sindire geziyorum. Asyadan çok keyif aldım. Henüz Asya bitmedi ve bitince Afrikaya geçeceğim. Sonrasında ise Güney Amerikaya geçeceğim.
NEREYE GİTSEM İZMİRE KOŞARAK DÖNÜYORUM
Son olarak şunu öğrenmek istiyorum; gittiğiniz gördüğünüz yerlerde kalıp yerleşmeyi hiç düşündünüz mü?
Latin Amerika bana hitap eden bir yer. Asyada çok insan var. Ben böyle daha sakin yerleri tercih ederim. Latin Amerika manzara fotoğrafçılığı için, dans için çok güzel bir yer. Latin Amerikada Arjantin son durak olabilir ama ben İzmir aşığıyım. Buradan da çok uzak kalamıyorum. Nereye gitsem İzmire koşarak dönüyorum. Uzun seyahatten sonra uçağın tekerleğinin İzmir havaalanına değmesi benim içimde inanılmaz duygular uyandırıyor. Gerçekten uçak düşse bile orada düşsün burada kendi topraklarımda öleyim diyorum. Burası doğduğum şehir ve buraya vefa borcum var ve bu yüzden her yerden önce İzmirde sergilerimi açıyorum.
Haber Merkezi