Sayfa Yükleniyor...
Yörük tarihi üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan yazar Murat Demir, Yörüklerin düğün ve nişan adetlerine önem verdiklerini ifade ederek, üç gün boyunca düğün merasimi yapıldığını söyledi
TANER UYANIKER - ÖZEL HABER
Buca İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak görev yapan ve Yörük tarihi üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Murat Demir, söyleşimizin ikinci kısmında Yörüklerin düğün-nişan adetleri ve Türkiyede yaşadıkları bölgeler hakkında konuştuk.
Yörüklerin düğün ve nişan adetleri nasıl gerçekleştiğini anlatan Demir, Yörüklerin gelenek ve göreneklerine düşkün insanlar olduklarını ifade etti. Demir, bu adetleri şöyle anlattı: Özünde onların mütevazı ve doğal yaşamlarının bir yansıması olarak görmekteyiz. Yörükler, oğlanları için kız istemeye çok eskilerde Yörük Beyi ile giderlerdi. Şimdilerde ise kız tarafının sevip sayacağı, kız istemede bazı engelleri daha rahat aşacağına inanılan kişi seçilir. Evlenmelerin büyük bir çoğunluğu görücü usulüyle yapılırdı. Yörük düğünlerinde bekâr kızlar ve oğlanlar birbirine bakar hal ve hareketlerini gözleriyle süzerler. Beğenilen kızın aslı, soyu sopu araştırılırdı. Kızlar genelde on yedi-on sekiz yaşlarında, erkekler ise askerlik dönüşü evlendirilirler. Oğlan babası eşine oğlunun-özellikle asker dönüşü- yavuklusu olup olmadığını sorar. Anne, evde baba ile oğul arasında aracıdır. Oğlan; kıza yaşça bir akran göndererek kızın gönlü olup olmadığı sorulurdu. Şayet kızdan olumlu bir cevap alındıysa oğlan evi yanlarına büyüklerini de alarak kız evine giderler. Kızın istenileceği bir iki gün öncesinden kız evine dolaylı yollardan duyurulur. Kız istemeye Allahın Emrini Alma denir. Ev ziyaretinde kız tarafının hal ve hareketleri izlenir, özellikle kızın kahve ikramı sırasındaki davranışlarına dikkatle bakılır. Davranışlar olumlu ise oğlan tarafı kız istemede rahatlar ve cesaretlenir. Kız evi naz evi derler. Bundan dolayıdır ki düşünmek için zaman istenir. Birkaç gün sonra kız tarafı yine ziyaret edilir. Kız isteme bittikten sonra kız evinde tatlı yenilir. Genelde içecek olarak, ikram edilen şerbetler veya limonatalar içilir. Kız tarafı kızı konuşulan odaya çağırır. Odaya gelen kız, büyüklerin ellerini öper. Kız tarafı bundan sonra nişan ve düğün için neler yapılacağı, nelerin alınacağı ve düğün tarihi gibi şeyleri konuşmak üzere filanca gün görüşelim diyerek, oğlan evine gün verir. Böylelikle söz kesilmiş olur. Söz kesmeden önce kızın gönlü olup olmadığı tekrar sorulur. Şayet kız verilmemiş ise oğlan tarafına kırmadan dökmeden usulünce söylenir. Çok eskiden kahve şekersiz ikram edilirse bu kızın verilmeyeceği anlamına gelirdi. Bu gibi durumlardan sonra kız kaçırılması yaşanabilinir. Kız kaçırma Orta Asyadan getirdiğimiz bir geleneğimizdir.
EVİ KIZ TARAFI HAZIRLIYOR
Yörüklerde oğlanın evlendirilmesinin kabaca üç aşamada gerçekleştirildiğini belirten Demir, Bunlardan en önemlisi kız istemedir. Gerisi yani nişan ve düğün ebeveynlerin vazifesi olarak görülmektedir. Nişanlı oğlan kız evine istediği gibi giremez izinlere ve kontrollere tabi tutulur. Nişan için ise; beylikçi denilen kadınlar kıza nişan takar. Beylikçi kadınlar oğlanın halaları ve teyzeleri içerisinden seçilir. Eğlence yapılır buna toy denilir. Verilen nişanlar ve hediyeler sesi gür birisi tarafından ilan edilir. Yörüklerin ekseriyetinde başlık parası yoktur. Anneye verilen süt hakkı başlık parası değildir. Çok eskilerden kalmış ve unutulmuş bir gelenektir. Kızı sattı mı? deyimi bugün kızı evlendirdin mi veya nişanladın mı anlamına gelen bir sözdür. Halen Denizli ve havalisinde söylenir. Yörüklerde kız çocuğunun doğmasıyla birlikte çeyizi hazırlanmaya başlanır. Ev için gerekli bütün eşyayı mutfak eşyaları dahil- kız tarafı hazırlar. Çok çeyiz getiren kız obada namlanır. Gelin yeni evine göçmeden bir hafta öncesinde çeyizleri serilir ve obanın kadınları çeyiz görmeye giderler. Buna sergi denir. 80li yıllara kadar Denizli ve Muğlada oğlan babası evlenecek oğluna ev yapardı. Evin bitimiyle aile biraz kendini toparlar ve oğlunu evlendirirdi. Düğün evinin kapısı veya sokağına bakan yüksek bir yere bayrak asılır. Bayrağın yanında kırmızı, yeşil tülbentlerde bağlanır. Davetiye olarak oku dağıtılır. Oku havlu, sabun, yazma, mendil ve çorap olabilir. Çok yakın ve düğüne gelmesi çok istenilen kişilere özel okular gönderilir. Bunlar gömlek, patiska, kumaş vb. olabilir. Misafir olarak gelenler sürü sahibi ise kısır keçiyi oku karşılığı olarak getirir. Düğün hem oğlan hem de kız tarafında karşılıklı olarak yapılabilinir. Düğün devam ederken kına gecesi yapılır ve geline kına yakılır. Kına gecesinde eğlenilir. Türküler söylenilir. Folklor oyunları oynanılır. Genç kızlar veya kız anaları uğur getirmesi amacıyla kınadan ve gelinin duvağından birkaç tel alırlar dedi.
DÜĞÜNLER ÜÇ GÜN
Genelde düğünlerin üç gün sürdüğünü ifade eden Demir, kınadan sonra düğü de bir hızlanma ve renklenme olduğunu söyledi. Demir, düğünde oynanan oyunlardan da bahsederek, Topal oyunu, pezik oyunu, arap oyunu, sinsin oyunu oynanır. Güreş tutulur, kazanana ya gezen ya da toklu verilir. Zeybek oyunları dönülür. Oyun oynayanların başında para gezdirilir ve çalgıcıların önüne para bırakılır. Davetiyeye icap edenler yemeklerini yerler. Yemek ikramı üç gün sürer. Keşkek düğün yemeklerinin en önemlisidir. Öyle ki bekar birine söylenen Ne zaman keşkeği yiyeceğiz sözü; ne zaman evleneceksin anlamına gelir diye konuştu.
GELİNİN SIRTINA YASTIKLA VURULUYOR
Cuma günü başlayan düğünlerde pazarın son gün olduğunu belirten Demir, bugüne kız çıkarma günü dendiğini söyledi. Demir, pazar günü yapılan adetleri şöyle anlattı: Gelinin babası (vefat etmiş ise kardeşi) geline bekaret kuşağını bağlar. Gelinin bineceği atın semiz ve güzel olması gerekir. At daha önce süslenir ve üstüne halı serilir. Gelin evinin önüne getirilen atla beklenir. Gelinin en küçük kardeşi evin kapısını kapatır ve açmaz. Gelinin en küçük kardeşinin alacağı hediye-para- pazarlığı yapılır. Küçük kardeş ikna olunca kardeşinin elini tutarak ata binmesini babasıyla birlikte sağlar. Baba kızının sağ ayakkabısının içerisine para koyar. Gençler gelinin atla ilerlemesine engel olur, bac adı verilen bahşiş verilir. Geline damadın seçtiği yengeleri eşlik eder. Bunlara gelinci denir. Gelinciler, gelinin fesine fes örterler. Fesin üstüne sarı, yeşil, kırmızı yaşmaklar bağlanır. Bunların üstüne tavuk veya kuş tüyü (kartal kanadı-kepez) ile alına ayna takılır. Gelinin bindiği at da buna benzer bir süsleme geçirir (ayna, yazma ve mendil bağlama). Gelin evden ayrılırken söylenen türkü ve manilerle gelin ağlatılır. Gelinin ata binmesiyle birlikte; eğlence ve neşe zirveye çıkar. Gelin alayının başındakine seğmen denilir. Seğmen düğün alayının gidişini ayarlar ve alayın önünde oynayan oğlan tarafına komutlar vererek yönlendirmeler yapar. Gelin alayının önü kesilir, bahşiş istenir. Bahşiş bohçasından yolu kesen genç ve çocuklara hediye verilir. Mezarlığın içine girmeden etrafında dolaşılır. Gelin, oğlan evinin önüne geldiğinde at üstünde bekletilir. Gelin, attan inmeden önce isteği sorulur. Oğlan anası çağrılır. Şahitler önünde gelin tarla veya ziynet eşyası ister. İsteğin kabulü ile attan iner. Kırkım denilen takı ve ikrama geçilerek gelinin başındaki özel beze para ve takı bırakılır. Kırkım bittikten sonra damat gelinin yanında evlerine doğru ilerler. Gelinin başına saçı denilen buğday, darı, akide şekeri atılır. İndirmelik adı verilen hediyeler oğlan babası, annesi başta olmak üzere akrabalara verilir. Kapının önüne geldiğinde içi su dolu testi gelin tarafından devrilir. Bir testi suyu ise oğlanın eline döker. Bu sırada oğlan tarafında bir kadın, gelinin sırtına yastıkla vurur. Bu vurma esnasında gelinin yere düşmemesi gerekmektedir. Kapının üstündeki pervaza yağ sürülür. Gelin evin içine adım attığında bütün düğün alayı alkışlar. Gelin evin içinde hazırlanan gelin odasına geçirilir. Odaya daha önce yerleştirilen sandığın üstüne oturur. Damat, gelinin yüz görümlülüğünü vererek yüzünün önündeki duvağı açar. Geline yumurta pişirilir, kucağına akrabaların oğlan çocuklarından biri verilir. Gelinin yatacağı yatağın içine para atılır. Oğlana ve geline baş bağlarlar. Ortaya bir yastık konur. İki kadın gelini üç kez dolaştırıp bu yastığa oturtur. Zülüf ve perçem kesilir. Fesin üzerine altın bağlanır ve üzerine yağlık bağlanır. Gelinin getirildiği günün akşamı arkadaşları güveye törenle elbise giydirirler. Fakat güveyin giydiği elbisenin hiçbir düğmesi iliklenmez. Düğmelerin iliklenmesinin temas kudretini bağladığına inanılır. Güvey, yaşlı bir adamın evine götürülür. Güveyle sohbet edilir. Güvey izin almadan yerinden kalkamaz, gülemez ve söz söyleyemez. Güveye gerdekle ilgili bilgiler verilir. Yatsı namazından önce güveyi arkadaşları evine götürür. Güvey kapının önünde düğünde bayrak taşıyan bayraktarla, yenge alayı tarafından karşılanır. Evin giriş kapısı önünde hoca dua okuduktan sonra arkadaşları damadın sırtına yumruk vurarak damadı gürültülü bir şekilde eve sokarlar. Evde bayraktar ve yengeden başka kimse kalmaz. Ertesi gün kızın yatak çarşafı meydana konularak herkese gösterilir. Cuma günü yapılan bu törenin adına Baş Bağlama günü denir. Düğünün ertesi günü yapılan paça adetine de kekil adı verilir. Kekil günü yalnız kadınların günüdür. O gün başka obalardan da birçok kadın gelir ve akşama kadar türküler söylenerek tefler çalınır. Bu eğlenceye Kekil bayramı da denir. Bu bayram gelinlerin son gelinlik bayramıdır. Düğünde kesilen davarların kelleleri pişer. Kekil gününe Çarşaf Günü de denir.
YÖRÜKLERİN BULUNDUĞU YERLER
İzmir ve çevresinde bulunan Yörüklerden bahseden Demir, şunları söyledi: 166 ve 438 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri ile 1530 tarihli sayıma göre İzmir bölgesini Manisa ve Aydından farklı düşünemeyiz. Unutmamak gerekir ki Yörükler hareketli unsurlardır. Tiredeki Horzumluların akrabalarını biz Muğlada, Burdurda ve Tuncelide de görebilmekteyiz. Dirmil Yörükleri Burdurdan göç edip gelmişlerdir. Çobansalar Fethiyeden gelmişlerdir. Yamanlar Dağı Yörük adıdır. Menderesteki Tekeli, Seferihisardaki Payamlı ve Güzelbahçedeki Küçük Kayalılar köken olarak Yörüktür. Buca Belenbaşı Köyü Karatekelidir. Muğla ve Denizlide Karatekeli Yörüğü vardır. Torbalıdaki Ahmetlileri de unutmamak lazım. 1530da Osmanlı toprakları 7 vilayete ayrılmış olup bunlardan 6 adedi devletin Asya toprakları üzerindedir. Bunlar Anadolu Vilayeti, Karaman Vilayeti, Vilayet-i Zül-Kadriyye, Vilayet-i Rum, Vilayet-i Diyar-i Bekir, Vilayet-i Arabdır. 1393 yılındaki yapılanmayla teşekkül olarak, Anadolu Vilayetinin kaynaklardan öğrendiğimize göre (1530 yılında) 17 sancaktan oluştuğunu görmekteyiz. Bunlar; Hüdavendigar Livası, Biga Livası, Karesi Livası, Saruhan Livası, Aydın Livası, Menteşe Livası, Teke Livası, Alaiye Livası, Kütahya Livası, Karahisar-ı Sahip Livası, Sultanönü Livası, Hamit Livası Ankara Livası, Bolu Livası, Kastamonu Livası, Kengırı Livası, Koca-ili Livasıdır. İzmir ve çevresi Aydın Livasının birer parçasıdır. Mesela Nif o tarihlerde Saruhan livasına bağlıdır. Keza Menemende öyle Nifte Paşa Balı Yörükleri ve Büyük Çallı Yörükleri yaşardı. Yörüklerin sıklet alanı ise Tiredir. Bugün hepsi yerleşik hayata geçmiş ve ne Yörüğü olduğunu bile bilememektedirler. Bizim tespitlerimizde Tirede 1530 sayımına göre; Ahmetler, Bayramlı Karaca Koyunlusu, Bey Gözü, Bohyalu, Bunca, Büksüzler, Çalışlar, Çamurlu, Çobansalar. Darıcılar, Davutlar, Terzi Aliler, Dirmil, Dündarlı, Emirler, Gedikler, Hacı Dağ-eri, Hacı Hızırlar, Hacı Uç Paşalılar, Hamitler, Hoşavlar, İpçiler, Kanduralar, Kara 'Alîler, Karalar, Kaşı Karalar, Kaşıkcılar, Kayraklar, Kelesler, Kendirekciler, Kınıklar, Nurparlar, Nusretler, Penbegan, Sadıklar, Sarıcalar, Sevinçler, Taş Depeliler, Toyranlular, Turasanlar, Tüsıler, Uçarlar, Ulu Serliler, Uzuncalar, Vaysal, Yağmurlar, Yamanlılar, Yoğunlar, Yunuslular, Ahiler, Beyciler, Küçük Aliler, Alalar, Çenkliler, Mahmutlardır, Çeşmede; Aşağı Temsiye, Kirdeci Deresi Yörüğü, Orta Temsiye ve Yukarı Temsiye Yörükleri ve Yolucan Yörükleri bulunurdu. Urlada; Hudavendigar Yivlüce Yörükleri bulunurdu.
YÖRÜKLER AKDENİZ VE EGE BÖLGESİNDE
Türkiye genelinde Yörüklerin en çok bütün Akdeniz ve Ege Bölgesinde bulunduklarını belirten Demir, Şehir şehir baktığımız zaman Yörükler: Maraş, Adana, Mersin. Antalya, Burdur, Isparta, Muğla, Denizli, Manisa, Afyonkarahisar, Aydın ve Uşakta en çok bulunmuştur. Ayrıca Güney Marmarada Bursa ve Bilecik illeri de yer alır. İç Anadoluda ise Konya, Karaman ve Ankarayı sayabiliriz. Konyadaki Yörük grupları en çok Antalya da yer almış durumdadırlar dedi.
Murat Demir Kimdir?
1967 tarihinde doğdum. Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldum. Yörük araştırmacısıyım. Yörüklerin tarihi ve sosyal antropolojisi hakkında 10 yıldır yazılar yazmaktayım.
Haber Merkezi