Sayfa Yükleniyor...
CHP Genel Başkanı kürsüde konuşuyor... Grup toplantılarının artık alıştığımız görüntülerinden birine daha tanıklık ediyoruz... Seçmene yönelik mesajlarını bitirir bitirmez salon toplu halde ayağa kalkıp alkışlamaya başlıyor... Derken televizyon ekranlarına İzmir’den tanıdık bir yüz yansıyor... En ön sırada oturmuş, en hararetli alkışlayan olmak ister gibi, ellerini hızla birbirine çarpıyor... ‘Eee ne var bunda?’ diyeceksiniz elbette...
Aslında hiçbir şey yok...
İzmir’den Ankara’ya gidip grup toplantısında Genel Başkanı’nı ateşli bir şekilde alkışlayan ve benim de yakından tanıdığım bu arkadaşın ‘bankamatik’ çalışan olması dışında hiçbir sorun yok...
Tekrar bir ‘eee ne var bunda?’ diyenler haklı...
Devam edelim o zaman ve bu söz konusu arkadaşın karısının da ‘bankamatik’ çalışan olması dışında hiçbir sorun yok diyelim...
Karı-koca bir şekilde işlerini halletmişler işte diyenlere haklısın deyip devam edelim...
Söz konusu arkadaşın ve eşinin ‘bankamatik’ çalışan olma durumu bu ailede kalıtsal bir hal almış durumda...
Hepsi aynı aileden, tamamı bu arkadaşın birinci derece yakını olacak şekilde tam beş kişi ‘bankamatik’ çalışan olma hak ve ayrıcalığının doya doya tasını çıkarıyor...
Sadece onlara özgü bir durum değil bu...
Ben bu arkadaşı ve çevresini yakından tanıdığım için bu kadar rahat bir şekilde bunları yazabiliyorum...
Bu türlere ‘siyasetin asalakları’ gözüyle bakıyorsunuz onlar da size ‘siyasetin A-salakları’ olarak bakıyor...
Bu çürüme ve yozlaşma sadece CHP’ye ait mi sanıyorsunuz?
Sayıştay’ın ortaya çıkan raporları siyasetin içten içe çürüme ve yozlaşmaya yol açtığı zemini gözümüze gözümüze sokmuyor mu?
İYİ Parti’de birinin karısının, birinin kocasının, birinin yeğenlerinin Büyükşehir’de işe yerleştirildiği ortaya çıktı da ne oldu?
Hiçbir şey...
Siyasetin gündeminde ‘çürüme ve yozlaşma’ yok...
Dün de yoktu, bugün de yok, yarın da olmayacak büyük olasılıkla...
Siyasetin bayıldığı gündem ‘kongreler’...
Erken seçim olacak mazeretine sığınarak kongre takvimini erteleyen CHP’de önümüzdeki günlerde kayyumla yönetilen dört ilçede sandık kurulacak...
Bu sandıkların kurulmasının nedeni İzmir il yönetiminin çok demokratik olması değil de Genel Merkez’in kayyumlardan duyduğu rahatsızlık nedeniyle baskı kurması olması bile ibretlik aslında...
Deniz Yücel harıl harıl Bayraklı, Torbalı, Kınık ve Tire’de iplerini elinde tutabileceği bir adayı seçtirmek derdinde...
Kağıt üstünde çok da zorlanmayacakmış gibi duruyor...
Ancak, kağıt üstünde duran bu tez kağıt üstünde kalırsa da kimsenin şaşırmaması lazım...
Dört ilçenin dördünde de Deniz Yücel ve ekibine soğuk duş etkisi yaratacak bir sonuç çıkabilir...
İzmir’de kendisine dikensiz gül bahçesi yaratma peşinde olan Deniz Yücel için zor ve kritik bir dönem başlıyor...
Tek aday olarak girdiği seçimde utanç verici bir sonuçla kazanan Deniz Yücel’in başkanlığı önümüzdeki dört kongre sonrası ciddi ciddi tartışma konusu olabilir...
En azından işaretler o yönde...