Sayfa Yükleniyor...
Son günlerde gündemden düşmeyen, TV ekranlarında neredeyse tek tartışma konusu olan 10 büyükelçinin ‘istenmeyen adam’ ilan edilmesi hakkında elbette bir düşüncem var.
Bu konuda her vatandaşın bir fikri olduğunu biliyorum. Ama önemli olan fikirlerin açık yüreklilikle paylaşılabilmesi ve ortak bir netice alınabilmesinin sağlanmasıdır.
Önce bu 10 büyükelçi ne istemiş onu hatırlayalım mı?
Özellikle gezi olayları ve 15 Temmuz darbe girişi davaları kapsamında halen tutuklu bulunan Kavala hakkında serbest bırakılması hususunda beyanda bulundular.
18 Ekim’de ortak bir açıklama yayınlayan; ABD, Almanya, Danimarka, Fransa, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada ve Yeni Zelanda büyük elçileri, (AİHM) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu hussutaki kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın hemen salıverilmesinin sağlanması için Türkiye’ye çağrıda bulunduklarını bildirdiler.
Bu açıklamadan bir gün sonra 10 büyükelçi Dışişleri Bakanlığına çağrılarak ülkemizin tepkisi bakan yardımcısı Faruk Kaymakçı tarafından bu 10 büyükelçiye iletildi.
İşte o günden sonrada her kanalda bu konular üzerinde senaryolar üretilmeye başlandı.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu 10 büyükelçi için “istenmeyen şahıs (persona non grata)” ilan edilmesi talimatını verdiğini de ifade etti.
Sayın Cumhurbaşkanı yasal sürecin başlatılmadığını da ifade etti. Elbette yaşanacak kriz için alternatifler aranıyordur. Bu gün yapılacak olan kabine toplantısında da bu konuda bir karar çıkacaktır.
Ben karar çıkmadan bu konuda yazı yazmayı seçtim. Karar her ne olursa olsun ülkenin yararına bir karar çıkacağını düşünmek istiyorum. Temennim bu yönde.
Bu tür olaylara karşı alınacak kabine kararlarında da aslında muhalefetinde görüşünün alınması taraftarıyım. Ülkenin muhalefet partisinin bu konuda görüşleri basın yoluyla halkla paylaşmasına rağmen mutlaka muhalefet partilerinin de resmi olarak görüşlerinin alınması gerektiğini düşünüyorum.
Çıkacak olan karar her ne olursa olsun, dünya basınında yankıları olacak. Sırf bu yüzden tüm siyasi partilerin desteği ile bir açıklama yapılması gerektiği inancını taşıyorum.
Son günlerde artan döviz kuru nedeni ile ülke içinde, özellikle ülkemizin dış politikası ve iç işlerine müdahale edilmesi hususlarında muhalefet ile birlikte ortak bildiriler yapılması, ülke içinde birlik ve beraberlik mesajlarının verilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu ülkenin kutuplaşmaya değil birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğunu artık hepimiz anlamış olmalıyız.
Her ne karar çıkarsa çıksın tüm ülkeyi ilgilendirecek. Siyasi partiler bu konuyu düşünerek ortak hareket etmek zorundalar. Karar her ne olursa olsun ülkemizin menfaatleri gözetilerek verilecek bir karar olsun. Şu da unutulmamalıdır ki hiç bir ülke Türkiye’nin iç işlerine karışmamalı, karıştırılmamalı işte bu yüzden tüm siyasi partiler ortak hareket etmeliler.