1
Cemal Durmaz
İlkses Gazetesi Yazarımız

Yazarlar ve Şairler Dayanışma Derneği Başkanı Cemal Durmaz

Yazarın Köşe Yazıları

Ölüm Var

Hayat devam ediyor. Hep kendi kendimize veya çevremizdekilere söyleriz. HAYAT DEVAM EDİYOR. Yaşamak her ne olursa olsun güzel. Hayat yaşamaya değer. Bu cümleleri hepimiz bir şekilde yakınlarımızdan, arkadaşlarımızdan duyduk, belki de biz arkadaşlarımıza yakınlarıma kendimiz söyledik. ‘ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR’ gibi çok değer verilen sözleri de unutmayalım. En doğru cümle belki de bu. Ateş düştüğü yeri yakar. Bu dünyada kesin olan bir kural daha var ki o da ÖLÜM. Her canlı ölümü tadacaktır. Er ya da geç Ölüm ile yüz yüze geleceğiz. Asla kaçma şansımız olmayacak.
Fakat yaşantıları esnasında insanlar kendilerine hep birer amaç belirlerler. Buna ya yaşam prensibim, ya da yaşamak için amacım derler. Benim önümde ki en büyük hedef diye de söyledikleri olur. Hatta inatlaşma uğrana kendilerine bazı yarışların içinde bulurlar. Hayatın içinde bu var der ve önüne geleni yıkıp geçmeye, parasının üzerine para koymaya çalışırlar, hem de deli gibi çalışırlar, kimseyi gözleri görmez. Bazı makam delileri vardır, makam için yapmayacakları yoktur, kırmayacakları kimse yoktur, yakınları, ailesi, belki de onları yok etmeyi bile göze alırlar. Bu tarz insanlara sadece acıyorum, sadece acıyorum. ÖLÜM VAR. Er ya da geç ölüm ile karşılaşılacak, ya o zaman, hatta sonrasında ...


Yavru Köpek DORA Öldü, Ya Cezası...

Son bir haftadır, aklımda bu köşe yazısını yazmak vardı.
Önce yazmak istemedim, başka konular yazmayı düşündüm. Bir köşe yazarı için her gün çok farklı konular var. Ülkemizde yazacak o kadar çok olumlu veya olumsuz konu var ki.
Ama ben aklıma 3 aylık Dora isimli yavru köpeğin öldürülmesi olayını öyle bir kazımışım ki, başka bir şey yazamadım. Yazamıyorum da.
3 aylık bir yavru köpek evet bir köpekten söz ediyoruz. Ne olacak diyenler bile vardır bu ülkede ama elini vicdanına koyan ülkemin insanlarının büyük bir çoğunluğu bu olayı lanetlemiştir.
Ses çıkardı diye rahatsız olup, yere acımadan canice vuran adam, yavru köpeği dışarı çıkarmayı düşünemedi mi? Önüne bir tas su koymayı düşünemedi mi? İş yerinde mutlaka o yavru için bir kap yemek bulunur, o yemeği önüne koymayı düşünemedi mi? Elbette hiç birini düşünmek istememiş olmalı ki, yavru köpeği aldığı gibi yere çarptığını kamera görüntülerinden hepimiz izledik. Canice yapılan bir davranış, kesinlikle normal bir insanın yapamayacağı bir davranış ama sanırım çıkarıldığı mahkemede bulunan hakim aynı düşüncede olmadı mı? yoksa başka bir taraftan mı


Tam 100 yıl, 23 Nisan

Evet tam 100 yılı geride bıraktık, ne mutlu bize, ne mutlu ulusumuza, ne mutlu devletimize. Cumhuriyetimizin temeli olan bayramlarımızdan 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.
Yazılarıma bir rahatsızlıktan dolayı ara vermek zorunda hissettim, ama 23 nisan hakkında yazmamak olur mu?
Bir millet önderleri Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarının büyük emekleri ile kurulan TBMM’nin tam 100 yılı geride bıraktığına şahit olmanın mutluluğunu yaşıyorum.
Bu millet ki hiç bir zaman esareti kabul etmemiş, özgürlüğü damarlarında hissetmiş ve dünyada emsali görüşmemiş bir mücadele ile Cumhuriyeti kurmuştur.
Bu büyük mücadelede verilmiş olan tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, mücadele zamanında yaşamış, gazi olmuş tüm vatandaşlarımıza en az şehitlerimiz kadar minnettar olduğumu belirtmek istiyorum.
Kurtuluş Savaşı M. Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları ile ö demin ruhunu yaşayan tüm insanlarımıza, büyüklerimize, ninelerimize, dedelerimize ama tüm insanlara ne kadar borçlu olduğumuzu bir düşünün. Akşam oturup biraz kurtuluş savaşı hakkında kitap okuyun, elbette daha önce okudunuz ama bir kez daha karıştırın, en azından bir kurtuluş savaşı hakkında bir belgesele göz atın. O ruhu hissedin, mücadele ruhunu içinizde hissedin ki, yapılan mücadelenin büyüklüğünü


Hep İşsizler Ne Olacak?

Tüm dünyada etkisini sürdüren yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ülkemizde de etkisini devam ettirmekte. Her gün akşam gözümüz televizyon ekranlarında Sayın Sağlık bakanımızın yapacağı açıklamada, bildirim konuşmasında. Tüm beklentimiz bir an önce vaka sayımızın azaldığını hatta mümkünse bittiğini duymak, ancak duyduklarımızla hüzünlenmekten başka bir şey yapmıyoruz.
Elbette ülkemizin milletimizin içinde bulunduğu bu durum çok üzücü ve zor bir durum. Hemen herkes evlerine hapsolmuş sosyal mesafe uygulaması ile de virüsün yayılmasına engel olmak için çaba harcamaktalar. Devletimizin bu süreçte işinden çıkarılanlara, esnaflara, hatta büyük şirketlere bir çok desteği oldu, oluyor, olacak, sık sık bu konuda hükümetin yapacağı destekler üzerinde açıklamalar peş peşe gelmekte.
Devletin bu konuda yaptığı çalışmaları takdirle karşılıyor, olumlu buluyorum. İşten çıkarılanlara, ihtiyacı olan (belirledikleri kesimler) yaşlılara, esnafa değişik yardımlardan faydalanma imkanları getirildi. Hatta en son işten çıkarılmayı üç ay yasakladı, hükümet olarak ayrıca destek vereceğini açıkladı. Bunların hepsi çok ama çok güzel. Keşke çok daha fazla yardımlar yapabilse daha çok insanımızı mutlu etse, bu süreci hep birlikte sorunsuz olarak atlatabilsek.
Benim tüm bunlardan sonra değinmek istediğim konu ise, virüs nedeni ile işten çıkarılan ve işinden olanlar değil, onlara değişik yardım destek paketleri açıklandı. YA


3600'ün Tam Vakti

Koronavirüsün ülkemizi ve dünyamızı nasıl sarstığını hepimiz biliyor ve yaşıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın 3600 için söz verdiği bazı kurumların çalışanları hakkında yazmak istedim.
SAĞLIK ÇALIŞANLARI; Özellikle sağlık çalışanlarının ne kadar büyük bir özveri ile çalıştıklarını artık bilmeyenimiz yok. Haberim yok diyen bir kişi olursa pes derim artık.
Gece gündüz demeden özellikle yoğun bakım servislerinde virüs tehlikesi ile karşı karşıya olmalarına rağmen seslerini çıkarmayan sağlık çalışanları.
Yeterli ekipmanları olmadığı halde görevlerini aksatmadan yürüten sağlık çalışanları.
Evde çocuklarını, eşlerini, anne ve babalarını bırakıp hastanede yoğun mesai harcayan, hatta evlerine bile gidemeyen sağlık çalışanları.
En çok virüse muhatap olan ve virüs kapan yine sağlık çalışanları.
Evet bu listeyi uzatabiliriz, daha birçok maddeler sıralayabiliriz, ama köşemde yerim kısıtlı .
Sayın Cumhurbaşkanım, sağlık çalışanlarını alkışlıyoruz, destek oluyoruz, siz de maaşlarında artış için bir düzenleme yaptınız, ancak sağlık çalışanlarına 3600 EK GÖSTERGE SÖZÜNÜZ VARDI. İşte bunun tam da sırası, yol yakınken, bu kriz ortamında sağlık çalışanlarına 3600 ek göstergeyi vermeniz isabetli olmaz mı?. Bu zor zamanda kazanç sağlama peşinde koşmak değildir. Tam


Düşünelim Biraz…

Koronavirüs nedeni ile yapılan uyarıları dikkate alarak EVDE KALIYORUZ. 
Peki. Okullar tatil edildi, çocuklar için uzaktan eğitim başladı. Ya bizler, ebeveynler, öğrenci olmayanlar diyelim, nasıl vakit geçiriyoruz, nasıl vakit geçiriyorsunuz.
Düşünelim, tüm sağlık çalışanlarını DÜŞÜNELİM.
Elbette hepinizin bu süreçte birçok şey düşündüğünüze eminim. Bu iyi bir şey, ama hep birlikte sesli düşünelim istediğim, düşüncelerinizi biraz olsun kaleme almak, düşüncelerimizin açısını genişletmek istedim.
Düşünelim, Elbette ilk önce sağlık çalışanlarını düşünelim. Ne kadar büyük bir özveri ile çalıştıklarını, yaptıkları iş nedeni ile herkesin korktuğu, görüşmekten, yan yana gelmekten imtina ettiklerimizin sağlık durumları ile ilgilenen, onların karantina ve yoğun bakım gibi süreçlerinde hep yanlarında olan, iyileşmeleri için çaba harcayan, tüm sağlık çalışanlarını düşünelim.  
Ya onların işten sonra eve gittiklerinde onların yakınlarını düşünelim. Sağlık kuruluşundaki bu tehlikeli görevlerinden sonra muhatap oldukları hastalardan sonra eve geldiklerini düşünelim. Evde yakınları ile temas kuracağını, gerekli tedbirleri almış olsalar bile bulaştırma ihtimalinin bulunduğunu, ev halkı ile birlikte topyekun risk altında olduklarını düşünelim. 
Ülke olarak onları üç gün saat 21.00’da alkışladık. Ne kadar alkış versek az olduğunu düşünelim. Devlet büyüklerimizden sağlık çalışanlarının en azından bu süreçte çok daha iyi bir ücret almalarının sağlamasını düşünelim v onların yanında olalım. Yalnız olmadıklarını, kendilerine minnettar


Öğrenci Evi Kirası ve Yurt Bedelleri...

Koronavirüs nedeniyle tüm okullar kapatıldı. Birçok yurt kapatılmasını veya boşaltılmasını müteakip karantina için kullanılmak üzere hazırlandı. Bunlar elbette güzel ve etkili planlı çalışmaların neticesi. Koronavirüs bulaşan vatandaşlara daha iyi hizmet, daha sağlıklı bakım ve halktan izole etmek için yapılmış planlı ve akılcı çalışmalar.
Koronavirüs ile birlikte kapatılan işyerleri ile birlikte EVDE KAL kampanyası ile herkes evinde kalmaya özen gösteriyor. Her ne kadar bazı şehirlerde bazı semtlerde evde kal uyarılarına pek riayet edilmediği medyadan öğrenilse de, bence kısmı olarak vatandaşlarımız bu uyarılara dikkat eder hale geldi. 
Evet ama tüm bunlarla birlikte ekonomik çöküntü yaşayan aileler ne durumda. Bunlarla ilgili çalışmalar neler olacak. Halen belirli değil. Devlet bazı çalışmaları başlattı. Elinden geleni yapacağını vatandaşını mağdur etmeyeceğini umuyorum. 
Bu günü kadar açıklanan desteklerde,  günlük olarak çalışan kişiler hakkında bir açıklama yok.
Evini günlük çalıştığı para ile geçindiren kesim ne olacak, bir yerde işçi olarak yeni işe başlayan kişiler ne olacak.  Bu konuda net bilgiler verilmeli.
En azından belediyeler su paraları için bir çözüm bulmalılar. Mesela 70 TL olan faturaların tahsil etmemeyi, bunun üzerinde olanları fazla kısımlarının vatandaş tarafından ödenmesi, 
Yine elektrik ve doğalgaz dağıtıcıları da aynı rakam üzerinden  indirim yapması veya belirli bir yüzdelik rakamın fatura üzerinden


Koronavirüs Uyarıları Dikkate Alalım…

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüsü ile ülkemizde mücadele etmeye devam ediyor.
Sağlık bakanlığının ve Devletimizin koronavirüse karşı verdiği mücadele kapsamında aldığı tüm tedbirlere halk olarak kesinlikle uymalıyız. 
Özellikle Sağlık Bakanlığının tüm personelleri ile büyük bir özveri göstererek salgın ile resmen savaştıklarını görüyoruz ve yürekten tebrik ediyoruz. Allah işlerinde kolaylıklar versin, azimleri her daim daha da yükselsin.
Tüm sağlık çalışanları gece gündüz korona virüsü ile mücadele ederken, biz vatandaşa düşün görevler de her gün anlatılıyor. Sağlık Bakanlığının anlattığı bu duyurulara lütfen harfiyen uymaya gayret gösterelim.
Biz vatandaşlardan istedikleri aslında çok da büyük bir şey değil, hijyene özen göstereceğiz. Zaten yapmamız gerek temizliğe şimdi daha çok dikkat ederek, daha sık yapmak zorunda kaldık diyebiliriz.
Ellerimizi sık sık yıkayıp, kolonya veya dezenfekte malzemeleri ile temizlemek, en önemlisi evden çıkmamaya dikkat edeceğiz. İhtiyaçlarımız dışında lütfen dışarı çıkmayalım. EV DE KA LA LIM.
Sosyal mesafe kuralına dışarıda çok dikkat edelim, vatandaşlar bir iş için dışarı çıktığında bir metre kuralına riayet edelim.
Tüm bunları uygulayan vatandaşlara bazı kişilerin, bize bulaşmaz, bizden korkar gibi sözler ile sataştıklarını, aldıkları tedbirleri küçümsediklerini, hiç bir tedbiri almaya gerek kalmadığı yönünde beyanlarda bulunduklarını da görüyoruz. Çok az bir kesimde olsa böyle davrananlar var.


Siyasi Parti Kurultayları.. SADECE DEMOKRASİ...

Son zamanlarda hızlı şekilde siyasi partiler il ve ilçe kurultaylarını yapmaya başladı.
Öncelikle ilçe kurultaylarını yapıyorlar, ilçe başkanlığı seçimleri yapılacak, sonra da il başkanlığı seçimleri olacak.
Evet demokrasiyi işletmek adına bu işlemlerin yapılması çok ama çok önemli.
Benim dikkat çekmek istediğim ise, bu seçimlerin demokratik bir şekilde yapılıp yapılmadığı.
Elbette demokratik yapılmıyor dediğinizi duyar gibiyim.
Siyasi parti genel başkanlığı bir il başkanı atar, bunun üzerine seçim yapılır, yani demokrasi işletilmiş olur. Ama aslında tüm delegelerin oyu ile il başkanı seçmek gerekli değil mi? Yani partiye gönül verenlerin, üyelerin delegelerin oyu ile bir kişinin il başkanı olması gerekmez mi? Ama ülkemizde maalesef ki bu sisteme demokratik bir uygulama gözü ile bakılıyor. Maalesef
İlçe kurultayları da yine aynı şekilde yapılmakta. Bazı siyasi partiler, parti içinde temayül yoklaması yapıyorlar. Sonuç ne çıkarsa çıksın, genel merkez istediği kişiyi ilçe başkanı olarak atıyor. Sonrada seçim yapılarak, demokrasi işletilmiş oluyor. İlçe başkanı seçimle gelmiş oluyor. Maalesef.


Bahar Pınarı Harekatı, Birlikte Türkiye...

Ordumuz İdlib’’de Bahar Pınarı Harekatı’na devam etmekte.
Şehit haberlerini her gün alıyoruz. Yüreğimiz kan ağlıyor.
Bu vatanın, bu milletin yetiştirdiği kahraman evlatları İdlib’de kalleşçe şehit ediliyorlar.
İçimiz parçalanıyor. Aileler perişan oluyor. Ama yine ağızlarından tek cümle çıkıyor ‘VATAN SAĞOLSUN’
Analar yüreklerine taş basıp, düşmanı sevindirmek istemiyorlar, metanetli ve dik durmaya özen gösteriyorlar.
Bu kahramanlar kolay yetişmiyor.
Eyyyyy askerlik yapmamak için çürük raporu alanlar.
Eyyyyy askerlikten kaçmanın türlü yollarını deneyenler, başarılı olanlar.
Bilin ki vicdanların adaleti, ilahi adalet bir gün ama bir gün mutlaka tecelli edecektir.
Şimdi kahramanlar İdlib’de, inanılmaz bir savaş veriyorlar.
Önceki gün kapalı yapılan meclis toplantısı 6 saatten fazla sürdü, ama halk bilgilendirilmedi. 10 yıl tutanaklar gizli tutulacak.


Darbe Söylentileri ve Suriye...

Son günlerde gündeme oturan en önemli konuların başında olması muhtemel bir darbe girişimidir. Ancak ABD’de bir şirketin hazırladığı raporda geçiyor.
Peki ülkemizde darbe olma ihtimali var mıdır?
Kimler bu darbe teşebbüsüne kalkışabilirler?
Yoksa yine gündemi değiştirmek için bilinçli olarak ortaya atılan bir haber mi?
Ya Türkiye’nin Suriye’ ye yaptığı askeri yığınak, acaba darbe söylentileri bu yüzden bilinçli olarak çıkarılmış olabilir mi?
Elbette olabilir.
Bence Darbe söylentileri sadece Türkiye’nin Suriye üzerinde ki gücünün zayıflatılması için uydurulmuştur.
Tabi ki ülkenin yetkilileri, istihbarat teşkilatı ülkemiz ve milletimiz için gerekli tüm tedbirleri almak ve her türlü haberi en ince ayrıntısına kadar değerlendirmek, bu doğrultuda bilgi toplamakla yetkili ve görevlidir. Bu işi de en iyi şekilde yaptığından şahsım olarak kuşku duymuyorum.
Ülkemizin içinde bulunduğu bu durumdan faydalanmak isteyen ve Suriye de zayıflamamızı isteyen bazı ülkeler, ülke içinde karışıklık yaratmak için darbe söylentilerini bilinçli çıkardıklarını düşünüyorum.


Küçük Okurlar...

Bu günkü köşemi mutluluğumu yansıtmak için kullanmak istedim. İnanın çok ama çok mutlu olduğum anları en başında sizinle paylaştığım resimler bana ulaştığında yaşadım. Evet, küçük okurları.
Ocak yayında yayınlanan VİCDANLARIN ADALETİ isimli romanımın bu harika çocuklar tarafından okunması beni çok mutlu etti. Mutluluğumu ifade edecek kelimeler bulamadım ve bana resimlerini gönderen bu tatlı okurlarımın resimlerini sizlerle paylaşmak istedim. Özellikle biz büyüklerin çok yakındığımız olaylardan biri, kitap okunmaması yönünde. Gençlerimizin kitap okumadığını sosyal medyada daha fazla vakit geçirdiğini söyleriz. Ama paylaştığımı resimlere bakın, ne kadar heyecanla kitap okuyorlar. Elbette okudukları kitabın benim kitabım olması ise benin için inanılmaz bir gurur.


Kitap okuma oranının en üst seviyelere taşımak istiyorsak, çocuklarımızın ilgisini çekecek kitaplara daha fazla yer vermeliyiz. Çocuklara okumaları için mutlaka bir kitap hediye edelim. 14 Şubat. Evet, sevgililer günü, ama esas amacı alışveriş çılgınlığı olan bu günde, bence sevgililerinize, sevdiklerimize alınacak en güzel hediye kitap olmalı. Evet kitap. Daha fazla aydınlanmak için, daha fazla duyarlı olmak için, daha fazla mutlu ve huzurlu bir yaşam için, daha fazla anlamak için,


Densizlik mi? Hadsizlik mi?

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, ilginç hem de çok ilginç açıklamalar yaptı.
Kendince haklı gördüğü durumları dile getirdi. Yani içinde beslediği duyguları, düşünceleri basın yoluyla tüm dünya ile paylaştı.
Evet yaptığı densizlik mi? Haddini bilmemek mi? Karar tüm okurları, tüm dünyanın.
Bu açıklamaları yapan KKTC Cumhurbaşkanı düşünmez mi ki ‘Türk ordusu KKTC’ye gelmeseydi, şimdi hür bir şekilde yaşadığı toprakların, mücahitler ile birlikte şehit kanı dökülen Türk ordusunun askerleri sayasında kendilerine vatan olmadı mı?’
Eğer Türkiye’nin haklı müdahalesi olmasaydı, kendisi şimdi ne olacaktı? Nerede yaşıyor olacaktı?
Kimlerin boyunduruğunda yaşayacak, acaba özgürlüğü olacak mıydı?
En önemlisi Cumhurbaşkanı olabileceği bir vatanı olacak mıydı?
Valla adamın ne düşündüğünü, neden bunları yazdığını ve bu kişiye ne denmesi gerektiğini siz okurlara bırakıyorum.
Ben elbette bu kişinin bir gün daha KKTC Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmasını istemem. Bunun için Kuzey Kıbrıs halkı gereken


Uyan Türkiye… Yine Suriye… Yine İdlib… Yine Şehit!

Yüreklerimize şehit haberleri bir kor gibi düştü. Yüreğimiz yandı.
Kahpece saldırı sonucu Suriye İdlib bölgesinde 5 asker 3 sivil şehit edildi.
Gaziantep’e iki, Sakarya, Afyon ve Osmaniye illerine birer şehit cenazesi daha gönderdik. Söyleyecek çok söz var, ama şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz, mekânları cennet olsun, yakınlarına ve Türk ulusuna başsağlığı diliyorum.
Yaralılarımıza da acil şifalar dilerim.
Bu ne kadar böyle sürecek.
Düşmanımız belli ama bazı antlaşmalar yaptık diye görmezden geliyoruz.
Düşmanımız belli ama ortak dostlarımız olduğunu düşünerek daha fazla askeri harekat yapmıyoruz.
Düşmanımız belli, kim mi? Aslında cevabı hepiniz benim kadar biliyorsunuz. O ünlü cümlemizi burada hatırlamanın tam yeri. Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur.
Peki ne yaptık, Rusya’ya güvendik, antlaşmalar imzaladık,
Peki ne yaptık, ABD’ye güvendik antlaşmalar yaptık, üç gün beş gün süreler verildi. Sonuç? Bence kocaman bir sıfır.


Birleştiren Acı… DEPREM!

Hepimizin bildiği gibi, Doğu ve Güney Doğu Anadolu illerinde hissedilen Elazığ merkezli Sivrice’de saat 20.55’te Richter ölçeği ile 6.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Depremin 6.75 kilometre derinlikte gerçekleştiği ve Sivrice’de hissedilen depremin 6.6 olduğu tekrar belirtildi.
Elbette çok büyük acılar yaşandı.
Yine ülkemiz, devletimiz ve vatandaşlar olarak hepimiz hazırlıksız yakalandık.
Depremde kaybettiğimiz vatandaşlara Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Yaralılara acil şifalar temenni ediyorum.
Bu dilek ve temennileri herkes söylüyor bu açıdan millet olarak hazırlıklıyız.
Acı bir olay olduğunda millet olarak yardımlaşmayı, birbirine destek olmayı, sağlık ve başsağlığı temennilerini iletmekte gecikmeyiz.
Elbette bunlar çok güzel ama neden sadece acı olaylar bizim milletimizi bir araya getiriyor.
Neden mutlu olduğumuz zamanlarda aynı birlikteliği gösteremiyoruz.
Neden çalışmamız gerektiğinde birlikte olmayı başaramıyoruz.
Neden ülkenin birliği ve dirliği için daha fazla emek gerektiren işlerde katkıda


Vicdanlarımızı Diriltelim

İnsanlık sanırım vicdani bir sınavdan geçiyor. Ama kaç kişi bunun farkında bilmiyoruz.
Her gün sokak hayvanlarına yapılan işkenceler, sistemli olarak öldürülmeleri haberlerini izliyoruz.
Ne oldu insanımıza, ne oldu insanlığa.
Eskiden büyüklerimiz her artan yemeği’ bir duvar dibine dökelim hayvanlar yer, onlarında hakları var’ derlerdi. Böyle bir nesil bizleri yetiştirdi. Ya şimdi.
Sokak hayvanları için bırakılan mamaları yerden alıp çöpe atanlar var.
Sokak hayvanlarının barınması için kurulan minik evlere, koruma alanlarına fiziki müdahalede bulunanlar var. Karton kutuları, ahşap kedi ve köpek evlerini kırıyorlar.
Site, apartman bahçelerinde yaşayan sokak hayvanlarına işkence edenler, orada barınmalarına engel olanlar var.
Araçlarıyla kaza ile çarpıp kaçanlar, bilerek sokak hayvanlarını ezenler var.
İnsanoğlu şunu bilin ki, bu dünya hepimizin. Bu dünyada bulunan her şeyde tüm yaratılanların hakkı bulunmakta. Allah öyle bir denge ile bu dünyayı kurmuş ki, insanoğlu binlerce yıl geçmiş olsa


Cumhurbaşkanı Davet Etmeli. Topyekün Mücadele Zamanı

Ülkemizin içinde bulunduğu durum, dünya üzerinde meydana gelen ve daha da ilerleyeceği düşünülen ekonomik kriz beklentisi üzerine vatandaşlarımızın ve devletimizin güç birliği yapma zamanı çoktan geldi geçti.
Sınırlarımız çevresinde yaşananlar, en son Irak’ ta meydana gelen İranlı General Süleymani’ nin öldürülmesi olayı, Libya ile yapılan antlaşma ve asker gönderilmesi. Suriye olduğu gibi halen mevcut bir sorun görünümünde devam ediyor. Tüm yaşananlar doğal olarak ülkemizde tartışma konusu halini aldı. Hatta tartışma konusu dışında ülkemizin her gün gündemine oturdu ve gündemde kalmaya devam edecektir, etmeli de gerçekten çok önemli sorunlar olarak görülmeli.
Orta Doğu ve bu istikametteki tüm komşularımızın kendi içlerinde veya dış güçlerle sorunları mevcut, bu da ülkemizi tamamen direkt olarak etkilemektedir. Çünkü bu sorunlu ülkelerle sınırı olan neredeyse tek ülke bizim ülkemiz, bizim vatanımız, çıkabilecek tüm sorunların ülkemizi etkilemesinden en çok zarar görecek olanlar da bizim vatandaşlarımız.
Tüm bunların önüne geçebilmek, daha etkili tedbirler alabilmek elbette önem arz ediyor. Elbette devletin kadrolarında görev alan yetkililer bunları iyi analiz edip gerekli tedbirleri alma yönünde ellerinden gelinin fazlasını yapmaya çalışıyorlardır, bundan hiç kuşkum yok.


Hoş geldin 2020...

Öncelikle 2020 yılının ülkemize, milletimize, ailelerimize ve bizlere hayırlı olmasını temenni ederim. Hepimiz gibi bende ülkemizin birliği, dirliği için, bayrağımızın her daim göklerde dalgalanması için dua ediyorum. Askerimizi ve polisimizi girdiği tüm mücadelelerden başarılı çıkmasını, muzaffer olmalarını istiyorum.
Milletimizin huzur ve mutluluk içinde yaşamasını istiyorum, ülkemizde kardeşliğin daha da perçinlenmesini, dünya gözünde tek yumruk olmuş bir Türkiye istiyorum.
Tabii bunlar her vatandaşın kendi evinde yaptığı dualar, hepimiz bu duaları yaparız. İyi dileklerde bulunuruz. Ancak bir gerçek var ki, ülkemizde 2020 yılında öngörülen ekonomik krize hazır olmalı.
2019 yılının son günlerinde açıklanan asgari ücret elbette istenen seviyede değil, işçileri tatmin edici bir asgari ücret olmadı.
Memur maaş zamları uzun yıllardır istenen bir seviyede değil. Her zaman enflasyon altında kaldı. Belki açıklanan enflasyon oranında dediler, ancak her zaman açıklanan oran yaşanan, mevcut enflasyonun çok altındaydı, bunu hepimiz biliyoruz, onlarda biliyorlardır.
Tüm bu ekonomik şartların zorluğunda, kahraman ordumuzun güney sınırımızda yaptığı başarılı harekatla gururlandık.


Kanal İstanbulllll...

Günlerdir en çok gündemde olan konu Kanal İstanbul.
Asgari ücret unutuldu. Suriyeliler sorunu rafa kalktı, Ekonomi ne durumda herkes izliyor.
Tek sorun Kanal İstanbul gibi her yerde sadece bu gündem konusu olarak seçiliyor.
Kanal İstanbul yapılmalı mı? Yapılmamalı mı?
Ne Sayın Cumhurbaşkanı istedi diye hemen yapılmalı,ne de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı veya bir siyasi parti istemiyor diye yapılmamalı.
Artık bu tarz olaylara proje bazında bakılmalı ve incelenmelidir. Kanal İstanbul projesi sanki iki siyasi partinin karşılaştığı bir sorun, aralarında bir inatlaşma ile yapılacak veya yapılmayacak bir proje gibi görülmesinden çok rahatsız olanlardanım.
Ne yapmak gerekli? Aslında çok basit
Öncelikle, iktidar ve muhalefet tartışmasından uzak tutmak gerekli,
Bu ülkenin üniversitelerinin yetiştirdiği profesörlerden acilen bir ekip kurulmalı, ekolojik denge dikkate alınmalı, ÇED raporu üzerinde titizlikle çalışma yapılmalı. Belirli süre zarfında yapılan bu çalışma neticesinde hazırlanan raporlar kamuoyunun bilgisine sunulmalı. Halkın bilgilenmesi sağlanmalı.


Sokak Hayvanları

Kış ayları ile birlikte yağmur ve kar başladı. Elbette güzel İzmir’e sadece yağmur yağıyor. Ama havalar çok soğuk olabiliyor.
Sokakta yaşayan bir insan, çocuk olabileceğine inanmak istemiyorum. Yerel yönetimler bu konuda çok hassa çalışmalı ve asla müsaade etmemeli. Özellikle kış aylarında özel yerler temin ederek bu tarz yaşam içende olan insanlara yardım etmeli, gerekirse halktan da bu konuda yardım istemelidir.
Benim değinmek istediğim konu ise bu dünyayı bizimle paylaşan hayvanlar.
Hem de bizimle iç içe yaşayan sokak hayvanları. Onlarında üşüdüklerini asla unutmayalım. Barınma, korunma ve gıda onlar içinde birinci öncelikli ihtiyaçlarıdır.
Öncelikle sokakta yaşayan canlılara, sokak hayvanlarına, bu dünyadaki sevimli bu arkadaşlarımıza mutlaka bir kap su koyalım, yemek bırakalım. İnanın düşündüğünüz kadar çok maliyetli bir şey değil, en azından yemeklerinizden arta kalanları sokak hayvanlarına vermeye, onlara ulaştırmaya gayret etmeniz bile büyük bir yardım olacaktır.
Sokak hayvanları koruma dernekleri, aktif çalışmalı, daha çok kendilerini ifade etmeli, daha fazla yardım toplamanın yollarını bulmalı. Sadece dernek kurdum, bende başkanıyım, ben sokak hayvanları derneğine gidip geliyorum, yardım gelirse götürüyorum, gibi söylemleri bırakıp, yola çıktıkları bu güzel hareket için çaba sarf etmeliler.


Saraya Giden CHP'li

Hani derler ya ‘kafamda deli sorular’ Evet. İnanılmaz sorular var kafamda. Saraya giden biri var mı? Varsa neden gizleniyor? Gerçekten CHP’nin başına geçmek için Cumhurbaşkanının desteği gerekli mi? Bu kişiye bu düşünceyi kimler empoze etmiş? Haber yalan ise koskoca iki gazeteci, neden halen haber elemanının ismini açıklamıyor?
Evet, haber elemanı bir sır gibi saklanmalı, iyi de, seni yerin dibine indiren bir haber verirse ne olacak, sen ve senin haber yaptırdığın gazeteci bence gazetecilik hayatları bitmiştir, bu haber elemanını saklayarak ne yapmaya çalışıyor. Gerçekten bir haber elemanı var mı? Varsa kim? Haber elemanı yok ise bu haberi kim neden yaptırdı? Bu haber sonunda kim kazançlı çıktı? Kazananı kim? Haberi yapan ve yaptıran gazetecilerin kazançlı çıkmadıkları ortada (tabi itibarları açısından söylüyorum).
Gelelim haberin odağında olan CHP, halen yalanlama yok halen yalan haber yapıldığı konusunda görüş birliğine varılarak CHP’yi zor durumda bırakan, günlerce eksi bir haber niteliğinde gündem olmasını sağlayan bu iki gazeteci hakkında neden dava açılmadı? 
Dava açmayı düşünüyorlar mı? Dava açılacak mı? Yoksa bu şekilde kapanması işlerine mi geliyor?
CHP bence bir an önce Sayın Muharrem İNCE ile konuşup, bir araya gelip ortak karar almalı.
Sayın İNCE’nin söylediği ‘CHP içinde çete var’ sözünün ayrıntıları, isimleri belirlenmeli,


Kadına Seçme ve Seçilme Hakkı ve Kadına Şiddet…

Evet ülkemiz kadına seçme ve seçilme hakkını ilk veren, kadına verdiği değeri bu kararı ile tüm dünyaya ilk duyuran ülkelerden biriyiz.
Hatta birçok Avrupa ülkesi bizim ülkemizden çok daha sonra hatta yakın tarihimizde kadınlarına seçme ve seçilme hakkı tanımışlardır.
Bakalım ne zaman ne tür hakları kadınlara tanımış bu güzel ülkemiz.
1930 yılında yapılan yasa düzenlemeleri ile Yerel seçimlere katılma, seçme ve seçilme hakkı tanınmış, Belediye başkanı seçme ve seçilme hakkı verilmiş kadınlarımıza.
1933 yılında ise köy kanununda yapılan değişiklik ile kadınların köy muhtarı seçilmesi ve seçmesi yasallaşmış, kadınlar bu tarihten sonra köy muhtarı seçilebiliyor, heyetlerde yer alabiliyorlardı. Bu kanun düzenlemesinden sonra yapılan ilk yerel seçimlerde, Gül Esin isimle kadın muhtar adayı seçimleri kazanarak, Türkiye Cumhuriyetinin ilk kadın muhtarı olmuştur. Aydın ili Çuine İlçesi Demirdere Köyü muhtarı olmuştur. Bu gün bu köy ilçe olmuştur. Aydın ili Karpuzlu İlçesi.
1934 yılına gelindiğinde ise milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmış ve seçimlerde kadınlar milletvekili olarak seçilmişlerdir.
Günümüze kadar da bu uygulamalar devam etmektedir. Ancak yeterli sayıda kadınlarımızı Milletvekili veya belediye başkanı gibi karar mekanizmalarında yer almadıklarını


Asgari Ücretli ve Asgari Ücret…

Gündemde konuşulan en önemli konuların başında asgari ücretin tespiti yer almakta, en azından ben öyle düşünüyorum.
Neden mi? Milyonlarca çalışanı ilgilendirdiği için.
Neden mi? Milyonlarca çalışanın milyonlarca yakınlarını, eşlerini, çocuklarını, anne ve babalarını ilgilendirdiği için.
Neden mi? En fazla çalışıp en az ücret alan kesim olduğu için.
Aslından keşke bu komisyonlarda sendika yöneticilerinin hükümet yetkililerine ‘bu yıl zam yapılmasına gerek yok, zaten enflasyon (0) deseler. Asgari ücret çalışanın tasarruf bile edebileceği oranda mevcut olduğunu söyleseler. İnşallah o günler de gelecek. Bizlerde göreceğiz.
Ama asgari ücretli açlık sınırının altında çalışıyor.
Asgari ücretli bırakın tasarruf yapmayı, karnını zor doyuruyor.
Asgari ücretli, çocuklarına neredeyse hiç harçlık veremiyor.
Asgari ücretli tatile çıkamıyor.
Asgari ücretli…….. Böyle sayfalarca örnek verebiliriz.
Tüm bunları çalışanlar, biz gazeteciler, sendika yöneticilerinin bildiği gibi, işverenler ve hükümet yetkilileri de bilmekte. Bundan zerre kadar kuşkum yok.
Peki neden rahat bir yaşam standardında ücret hiçbir zaman tespit edilemiyor.
Neden hep işverenler tarafından yapılan baskılar daha etkili oluyor, sendika yöneticilerinin, emeklerini sarf eden asgari ücretlilerin talepleri


Mehmet Muş Milletvekilim ve Uzman Jandarmalar…

Uzman jandarmaların okulda geçen sürelerinin hizmetten sayılması hususunda komisyonlarda meydana gelen engellemenin AK Parti İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Muş tarafından yapıldığı sosyal medyada duyuruldu.
Uzman Jandarma Derneği (EMUJAD) Yönetim Kurulu ve ferdi olarak bazı uzman jandarmaların yakından takip ettiği uzman jandarmaların diğer muvazzaf ordu mensuplarının okulda geçen sürelerinin hizmetten sayıldığı gibi, kendi okullarında geçen sürelerinde hizmetten sayılması talepleri vardı.
Köşe Yazısının Devamını Okuyun.