Sayfa Yükleniyor...
Tatil yörelerinde pek çok otelin uyguladığı Açık büfe ve her şey dahil sistemi son derece saçma bir sistem gibi geldi bana.
Özellikle yabancılar sabah 10dan itibaren barın önünde sıraya girip içmeye başlıyorlar. Bu içme seremonisi gece saat 23.00a kadar sürüyor. Tam olarak nereli olduğunu bilmediğim ama Rusça konuşan, ayakta durduğunda bir fıçı görünümünde duran bir iri yarı yarma, bir günde birkaç fıçıyı mideye indirmiştir sanırım.
Alkol alıp sıcak havaya çıkmayın, öldürür diyor doktorlar.
Yalan! Vallahi yalan.
Öyle olmuş olsa her gün bir sürü ölen olurdu. Çünkü o sıcakların altında kadar çok içiyor ki bu insanlar bu teorinin doğru oluyor olması mümkün değil.
Çok şükür insan ilişkilerim iyidir. Garson arkadaşlarla da iyi bir diyalog kurduk. Çoğu Mardin ve Urfadan bu iş için sezonluk gelmiş efendi çocuklar.
Bunlardan birine Bu adamlar nereli? Rus mu? diye o Rusça konuşan adamı gösterdim.
Valla Moldovya ya da Ukraynalı da olabilir. Çünkü bu sene Ruslardan çok onlar geldi dedi.
O kadar çok içiyor ki dedim.
Onun gibi bir sürü kişi var dedi.
Otel zarar etmiyor mu? dedim.
Abi sen içiyor musun? dedi.
Hayır dedim.
Otel senden kazanıyor ona veriyor dedi.
Bu haksızlık değil mi? dedim.
Abi sana haksızlıkları saysam keyfin kaçar. Mesela sen buraya kadar arabanla geldin. Bu adam otele kadar geliş gidiş, uçak bileti, transfer dahil senden daha ucuza kalıyor dedi.
Adam erken rezervasyon yaptırmıştır dedim.
Yok be abi ne erken rezervasyonu. Sor bak, en fazla bir hafta önce tatilini almıştır dedi.
Peki nasıl oluyor da adam ucuza tatil yapıyor? dedim.
Abi turist olduğu için, devlet otele her yabancı turist başına teşvik veriyor, vergi indirimi sağlıyor. Otel de o teşviki almak için fiyatları indirdikçe indiriyor, yani neredeyse bedavaya turisti ağırlayacak dedi.
Peki parayı nereden kazanıyor? dedim.
Senden abi diye gülümsedi.
Keyfim kaçtı. Ülkemde bir yabancıdan çok daha fazla para ödeyerek tatil yapıyor olmak beni ziyadesiyle sinirlendirdi. Serinlemek için havuz kenarına geldim. Fötr şapkasını takmış, şezlonguna uzanıp kitap okuyan, sonradan İngiliz olduğunu öğrendiğim bir turist dikkatimi çekti. Demek siz benden daha az para ödeyerek tatil yaparsınız ha deyip bombalama stili ile popo üstü suya atladım. Ağırlık serbest şekilde suya düşünce çıkan su adamın gazetesini ıslattı. Sinirle bana anlayamadığım şekilde bir şeyler söyledi. Mimiklerinden ve ses tonundan onunda keyfinin kaçtığı belli oluyordu. Amacıma ulaşmanın rahatlığı ile havuzda bir iki tur attım. Serin suyun etkisi ile sinirim geçti. Büyüklük bende kalsın, bizim sistemimiz kendi vatandaşını kazıklamak üzerine kurulmuş ise elin adamının ne suçu var? deyip adamın yanına gittim.
Hey Bro whats app? diye bir giriş yaptım. Dil bilmeyen okurlar için şöyle izah edebilirim. Kardeşim ne haber? diye samimi bir giriş anlamına gelen bu cümle ile az önce kendisine sıçrattığım su için gönlünü almak istedim. Adam ilk cümleye tam cevap veremeden az önce yaptığım atlayışın suya giren Türklerde bir gelenek olduğunu, hatta deve güreşi, yüze su atma gibi başka milli sporlarımız olduğunu söyledim. Ben daha bunları anlatırken haşemalı eşi ile havuz kenarına gelmiş bir abi, kadın suyun sıcak mı soğuk mu anlamak için eğilirken tepiği yapıştırdı. Kadın havuzun dibini boylarken o Hobareyy diye bir sesle az önce atladığım gibi suya atladı. Havuzun kenarında oturanlar fışkıran su ile ıslandı.
İngiliz ikna olmuştu. Sohbete başladık.
Nerelisin? dedim.
İngiltere dedi.
Hangi şehir? dedim.
Bristol dedi.
İçinden mi? dedim.
Yok abi Yorkshire diye bir köyünden dedi.
Ulan elin İngiliz köylüsü bile buraya tatile geliyor diye düşündüm.
Devamı gelecek...