2

AT, EŞŞEK VE BİSİKLET


  • Oluşturulma Tarihi : 02.11.2015 06:02
  • Güncelleme Tarihi :

Son yıllarda insanlar daha sağlıklı ve zinde bir vücuda kavuşmak ya da sağlığını korumak için çeşitli sportif faaliyetler yapmaya başladılar. Bunda benim gibi doktorların hastalarla tartışma pahasına önerdiği ‘kilo vermen lazım, spor yapman lazım’ tarzı önerilerin de etkisi vardır. Gerçi 1.60 boyu ile 100 kilo olmuş, kilonun zayıflamış kemiklere yaptığı baskıdan ortaya çıkan belindeki ağrıyı ‘Böğreklerim ağrıyor doktor oğlum’ diye böbreğe bağlayan teyzeyi, temiz çıkan bin tane tahlilden sonra bile o ağrının kilodan kaynaklandığına inandırmak imkansız. Verilen klasik cevap; ‘Çocuğum bunlar kilo değil gaz, gaz. Karnım şiş benim’ oluyor. ‘Allah evdekilere yardımcı olsun. Doğal gaz sızıntısı içinde sersem gibi dolaşıyorlardır’ diyorum kendi kendime.

‘Spor yapmak’ deyince, bazıları top oynuyor, kimi spor salonlarına yazılıyor, gençler dans ediyor, alan bulanlar da ya yürüyüş ya da bisikleti tercih ediyor.

Bende bisiklete binmeyi tercih ediyorum.  Hepinizin ‘Sanki bisiklet sürecek alan varda biz sürmüyoruz’ dediğinizi biliyorum. Size katılıyorum.

Sosyal demokrat Narlıdere Belediyemiz sağ olsun, bir yerde devlete ait 1 metre karelik boş bir alanı bulsa bile hemen müteahhitlere sattığı için çocuklar bisiklet diye bir nesneyi öğrenmeden büyüyorlar. Biz daha önceden öğrenmiş şanslı olanlar ise sirklerdeki akrobatlar gibi şehirde bisiklet binmeye çalışıyoruz.

Neden mi? Çünkü bu konuda ne şehir ne de halk hazır değil.

Ülkemizin en modern ve Avrupai şehirlerinden biri olan İzmir’de bisiklet yolları ya da bisiklet binmeye teşvik ile ilgili çalışmalar 1-2 yıldır başladı. Belediyenin ‘Burayı bisiklet sürenlere yaptım’ dediği ‘bisiklet yolunda’ bisiklet sürmenin sağlığa gerçekten çok büyük faydaları var. Çünkü 10 metre aralarla bisiklet yolunda yaptıkları parke taşlarından bisiklet sürmek zorunda kaldığınız için böbrekte, idrar yolunda ve safra kesesinde kesinlikle taş kalmaz.

Ben taş düşüren hastalarıma özellikle’ İnciraltı’ndan Konak’a kadar bisiklet sürün’ diyorum. ‘Hocam ne alaka?’ diye soranlara ‘Kardeşim sen sür, taş düşmezse gel o zaman ‘Tedavin işe yaramadı ‘de’ diyorum.

Bisiklet yolunda değil de normal yolda sürmek istedin,  ayrı bir yetenek ve maharet isteyen bir iş.  Yollar öylesine dar yapılmış ki kenarlardan bisiklet sürecek sadece 30 santimlik bir alan kalıyor. O alanlarda da yediğini içtiğini yola atma alışkanlığı olan sevgili ülkem insanının, çöplerinden ya da kırdığı şişelerden bisiklet sürmek mümkün olmuyor.

Sürücülere ayrı bir paragraf açmak lazım. Sanki bilerek ve isteyerek örneğin diğer şerit boşken ve orada sizden uzak bir mesafeden geçme olanağı varken dahi, özellikle dibinizden, sürebildiği en son hızla geçiyor. Açıkçası ülkem insanından ‘ya bu adamın ayağı takılır düşer, kontrolünü kaybeder yola savrulur, ya da ne bileyim önüne kırılmış bir şişe çıkar, basmamak için kenara çekilir’ gibi bir düşünce kesinlikle beklemiyorum zaten.  Tam tersine şeylere kafa çalışıyor çünkü. 

Geçenlerde iki yönlü dar bir yolda yanımdan hızla geçen kasalı Ford Transit’te şoförün yanında oturan kişi tam da yanımdan geçerken ‘hobareyyy’ diye avazı çıktığı kadar bağırdı. Arabanın gürültüsü ve çok yakın geçmesi beni yeterince korkutmuştu, yandaki hanzo da bağırarak bu korkuyu ikiyle çarptı. Ben düşmemek için çabalarken şoför ve yanındaki adam eski Türk filmlerindeki Erol Taş gibi ‘Nıhaha hoha’ diye kahkaha ‘Gördün mü bak neredeyse düşüyordu’ diye birbirlerine güldüler.

‘Anana bacına çok selamlarımı söyle’ dedim arkasından.

Sonra düşündüm bunun anası ya da babasından birisi insan olmayabilirdi.  Netice de genetik bu bazen atla eşeğin çiftleşmesinden, ne at ne de eşşek diyebileceğimiz bir cins olan ‘ katır’ olduğu gibi böyle ‘insan kılığında yaratık’ gibi bir evlat sahibi olmuş varlıkların genetik incelemesini yapmak lazım.

Bazı sürücülerde sollamanın yasak olduğu yerlerde bisikletin arkasında kaldığı zaman ‘daatt dattt’ diye kornaya yüklenir. Onlara da şunu söylemek isterim ‘Tamam biliyorum buraya yazdığım bir sayfa yazıyı okumaktan acizsiniz. Facebook’ta bazı özlü sözler üstadı ağabeylerin ( K. Tazeoğlu’nun ‘Giden sevgili sadece seni değil ebeni de sevmiştir) sözlerini okur geçersin,  üç satırdan sonrası gözlerini ve beynini yorar, ama ehliyet alırken de mi öğretmediler sana be kardeşim?’

Bunu neden söyledim? Çünkü bu arkadaşlardan ‘insanlara saygı’ göstermek gibi ‘Avrupai’ bir düşünceyi zaten beklemiyorum ama hiç olmazsa kanunu bilseler. Çünkü kanunen ‘bisiklet de onların altındaki araç gibi bir araç’ olarak kabul edilmektedir.  İnanmayan 2918 sayılı TCK Karayolları Trafik kanununda Madde 3 (10) bendine baksın. Orada ‘Bisiklet motorsuz taşıttır’ yazısını göreceklerdir.

Yani bazı görgüsüz ve kaba kamyon ve tır şoförlerinin yaptığı gibi ‘Benimki büyük öyleyse yol benim’ tarzı davranışları diğer araç sürücülerinin yapmamasını bekleriz. Burada ‘benimki büyük seninki büyük yarışı yapmıyoruz. Yapsak inanın siz mahcup olursunuz.  

Sadece kurallara uyulmasından bahsediyoruz. Tabi ki bunu ‘insan’ olanlara söylüyoruz.

Neyse mevzu uzun, bizde dertliyiz bu konuda

Artık başka yazılara inşallah…..

 

 

AT, EŞŞEK VE BİSİKLET
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan