Sayfa Yükleniyor...
Bir sürü prosedürden sonra pasaportuma Geçebilir damgası vuruldu.
Derin bir ohh çektim. Demek ki şimdilik temizdim.
Artık Ukraynaya gitmek için önümde hiçbir engel kalmamıştı.
Pasaport kontrolünden geçtim. Bir kez daha şükrettim.
Uçağın kalkacağı kapıda beklerken Türkiye'de saç ekimine gelmiş bir grup Ukraynalı genç erkek gördüm. Turizm yok ama en azından sağlık turizmi çalışıyordu demek ki.
Uçak Kieve muhtemelen bir bayi toplantısı için giden bir grup genç erkek ile doluydu. Bir an pasaport kontrolünden arkamda duran gruba dönüp Hangi şirketin bayi toplantısı? diye sorasım geldi. Ama pasaport kontrolü yapan kadın polis ile ilgili fantezilerini öyle utanmadan, sıradaki pek çok kişinin duyacağı şekilde konuştular ki, onların hangi şirketin bayisi olduğunu öğrenip bu hanzoları Ukraynaya getiren şirketten nefret etmek istemedim. Enteresandır hep şirketlerin bayi toplantıları ya Tayland'da ya da Slav ülkelerinde yapılıyor. Sanırım şirketler bayilerine dünyada en ileri ve gelişmiş teknolojiye sahip (!) bu gibi ülkelere götürerek bayilerin teknik ve performanslarını geliştirmek istiyor.
Havaalanında Vlad beni karşıladı. Vladda bir durgunluk vardı. Bunun nedenini sordum Sonra konuşuruz deyip geçiştirdi. Otobüsle bir yere kadar gittik. Sonrasında metro ile devam ettik. Metro o kadar derine yapılmıştı ki aşağı inmek için yürüyen merdivenlerden 5 dakika yol aldık. Aşağı baktığımda derinliği başımı döndürdü. İstemsiz bir şekilde yanlara elimi attım. Vlad gülümsedi Korktum aşağı bakmaktan dedim. Biraz daha derin olanı da var dedi gülerek.
Ertesi gün otobüsle gideceğimiz yere vardık. Gelinin evine gittiğimizde kapıda gelinin anne babası kapı önünde bekliyorlardı. İçeri geçmek için onları geçmek gerekiyordu. Türkiyeden götürdüğüm baklava anne-babanın gönlünü fethetmek için yeterli olmuştu. İki kilo baklavaya yoldan çekilmeyi kabul ettiler.
İçeri girdik. Gelinin önündeki çocuklar da sağdıç tarafından çetin bir pazarlık ile çeşit çeşit şeker ve biraz para ile ikna edildiler. Bu sefer sıra geline gelmişti. Damat gelinin gönlün anahtarını biliyordu. Türkiyeden götürdüğüm bir kilo Rize Turist çayını gören gelin sevinçle damada sarıldı. Gelin ağacını damada verdi. Ağaç bir ailenin kökten, bir ağaç gibi büyümesini temsil eden bir sembol. Bir baklava ve bir kilo çayın bu kadar işe yaradığını ilk defa görüyordum. Keşke biraz daha baklava ve çay alaydım da buradaki birkaç kızın gönlünü kazanırdım diye içimden geçti ama artık çok geçti.
Düşünün başladığı yere geçmeden önce gelinin nedimesi erkeklere çiçek kızlara kurdela takıyordu. Vlada Bunu neden yapıyor? diye sordum. Bunlar bekarlara takılıyor. Böylece Ben evlenmek istiyorum anlamı taşıyor dedi. Nedimeye gittim Bana beş tane tak, şanssızlığımı ancak kırar dedim. Kız pek anlamadı
Düğünleri bizim düğünler gibiydi. Ama dansları daha çeşitli ve eğlenceliydi.
Başta gelin ve Damatın anne, baba ve yakınları, sonra sırayla herkes sırayla karşılarına geçip temenni ve dileklerini paylaştı. Gelin ve damat, düğüne katılan benim için Türk müziği eşliğinde bir çiftetelli hazırlamışlardı. Güzel bir sürpriz oldu benim için.
Bende gitarla Anılar parçasını çalarak onlara sürpriz yaptım.
Onlarda ortalıkta yapılan bir takı töreni yok ama gelin ve damat pastası (Pastamsı bir ekmek yapıyorlar) konuklara tek tek dağıtılıyor. Onlar da çifte hediyelerini sunuyor.
Düğün son derece eğlenceli ve güzel geçti.
Yorgun bir şekilde bize ayırdıkları otele kendimizi attık. Ertesi günde sadece yakın arkadaş ve ailenin katıldığı bir yemekten sonra Kieve doğru yola çıktık.
Yarın Kievden izlenimleri anlatacağım