2

Baltacı ve Katerina ile İlgili Bilmediğiniz Gerçekler


  • Oluşturulma Tarihi : 16.01.2016 08:02
  • Güncelleme Tarihi :

Kafam karmakarışık yine.

Eskiden ülkemizin dört tarafı denizlerle çevriliydi. Şimdi dört tarafı ‘düşman’larla çevrili oldu.

Yunanlılar zaten bizim ‘ezeli ve ebedi’ düşmanlarımız. Tarih kitaplarımızda onlarla olan mücadelelerimiz sayfalarca anlatılıyor. O yüzden tüm Yunanlılar ‘potansiyel’ düşman bizim için.

Rusların ‘sıcak denizlere inme sevdası’ Deli Petro döneminden beri var. Kendimizi bildik bileli onlarla mücadele içerisindeyiz.

Rus konusu açılmışken insan Baltacı Mehmet Paşa’yı rahmetle anmadan geçemiyor.

Aslen Çorumlu olan merhum devlet büyüğümüz daha sonra Tunus, Cezayir gibi Kuzey Afrika ülkelerini gezdikten sonra saraya odun kömür tedarik eden (o zaman daha doğalgaz falan yok tabi ki)  bir tanıdığı vasıtası ile odun kömür işlerinden sorumlu saray elemanı olacak ‘Baltacı’ unvanı ile saraya adım atıyor.

Odun kömür işi zor iş tabi. Bir gün odun kırmaktan yorulmuş bir şekilde bir köşede uzanmışken bir uzun hava tutturuyor. Baltacının billur gibi sesini duyan Prenses Banu onu derhal odasına aldırıyor. Odun kırmaktan ve kömür taşımaktan iyice forma girmiş vücudu ve sağlıklı güzel yüzü nedeniyle dikkat çeken bu genç delikanlıya Prenses Banu ‘Akçemüezzin’ adını veriyor. Ancak daha sonra tarihçilerin de üstünde konsensüs kurduğu gibi ‘akçemüezzin’ o akçe yüzünü sadece Prenses Banu’ya değil sarayda bir çok hatuna gösteriyor. Bu sayede de basamakları hızlıca tırmanıp sadrazam oluyor.

Bu esnada Rusların başında çar 1.Petro var. Sarayda beraber yaşadığı ve sevmediği karısından da kaçmak için ‘Ben bir İsveç Kralı ile bir savaş edip 3-5 yıla gelirim ya da ben hemen Kırımı işgal edip geleyim’ diye kaçıp sevgilisi Katerina ile Baltık sahillerine gidip keyif yapıyormuş. Katerina alımlı mı alımlı güzel mi güzel bir kadın ve yüzmeyi çok severmiş.

Efendim bendeniz de Baltık denizine girmiş olduğumdan biliyorum ki Baltık denizinin suyu bulamaç gibidir. Dibi de çamur ve balçıktır. Öyle bizim sahiller gibi kum, çakıl ve dibi ayna gibi görünen bir deniz değildir. Ayrıca sadece temmuz ve ağustos dönemlerinde yüzülebilir. Misal bizdeki Çeşme, Fethiye ya da Antalya gibi 8 ay keyif yapamazsınız yani.

Tabi her şeyden şikayet etme konusunda mahir tüm kadınlar gibi Katerina da ‘Petro beni ne zaman sıcak denizlere götürecen’ diye adamın başının etini yiyor, ‘o niyet’le her yaklaştığında Katerina ‘Beni Antalya’ya götürmedin bana ne. Bu gün keyfim yok’ deyip sırtını dönüyor, dükkanı kapatıyor, zaten 2 gram beyni olan Petro daha da deliriyordu. O sinirle önüne ne gelirse yakıp yıkıyor, tüm sarayda fırtınalar estiriyordu. Adamın adı Deli Petro’ya çıkmıştı.

Deli Petro bakıyor ki sıcak denizlere inmeden Katerina’nın nazı kaprisi bitmeyecek, topluyor ordusunu Osmanlı’ya sığınan İsveç kralını bahane ederek güneye Karadeniz’e doğru yürüyüşe geçiyor.

Padişah 3. Mehmet sarayda adı çapkına çıkmış Baltacı (Akçemüezzin) Mehmet paşayı saraydan biraz uzmanlaştırmak amacıyla onu ordunun başında Rus ordusuna karşı sefere gönderiyor. Bazı kaynaklar ise bir önceki sefer olan İran seferine ‘hemoroid’ini (halk arasındaki adı ile Basur) bahane ederek katılmayan Baltacının ‘Rus’  adını duyunca birden düzeldiğini ve sefere katılmak için oldukça gönüllü davrandığını iddia etmektedir.

Deli Petro Moskova’dan ordu ile önüne ne gelirse yakıp yıkarak aşağı, Ukrayna’ya doğru inerken Osmanlı ordusu da Bulgaristan’dan yukarı Romanya ya yavaş yavaş intikal etmekteydi.

Deli Petro, Katerina’yı bir an önce mutlu etmek ve kendi de bu vesile ile amacına ulaşmak için plansız programsız, hiçbir düzen, intizama bağlı kalmaksızın ‘yürüyün aslanlarım’ diye ordusu ile aşağı gelirken, Baltacı’nın güzel kızları ve içmeyi seven insanlar için özel bir tadı olan yerel rakısı ile meşhur Burgaz’da, birkaç güzel Bulgar kızla ‘stratejik plan yapmam lazım. Beni birkaç gün rahatsız etmeyin’ diyerek çadırına çekildiği, uzun uzun saldırı planı üzerinde çalıştığı iddia edilmektedir.

Devamı yarına…

Baltacı ve Katerina ile İlgili Bilmediğiniz Gerçekler
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan