Sayfa Yükleniyor...
Dün yazdığım Bayraklı Belediyesinin hangi birimi hızlı yazısını gazeteye gönderip göndermeme konusunda ciddi bir tereddüt yaşadım. Yazıda Belediye gibi devletin resmi bir kurumunu accık ucundan bile olsa biraz eleştirmiştim. Ancak o saatten sonra kalkıp başka bir yazı yazmak için de yeterli vakit kalmamıştı. Yazıyı gönderdim.
Gönderdim göndermesine de Ya onlar bu yazıdan dolayı bana gıcık kapıp intikam almaya kalkarlarsa? diye bir düşüncedir aldı beni. Öyle ya, daha önceden ödediğim vergilerin olduğu defter kaybolsa ve Deniz Bey 10 yıllık birikmiş vergi borcunuz kalmış deseler ne yapacaktım? Ödediğim vergilerin, harçların paraların makbuzlarını tutmuyordum ki?
Al başına belayı!
Eyvah eyvah. Ne yaptım ben ya? Aşk meşk gibi zararsız konular varken ne diye durup dururken Belediyeye bulaştım ki? diye derin derin düşünüyorken bir arkadaşım geldi.
Hacı hayrola ne düşünüyorsun? dedi.
Valla durum şöyle şöyle diye her şeyi baştan ona da anlattım.
Merak etme bir şey olmaz dedi.
Nasıl bu kadar rahatsın? dedim şaşırarak.
Bayraklı belediyesi CHPli olduğu için şu dönemde onlara rahatça sallayabilirsin. Hem eleştiri halktan geldiği için sana bir şey yapmazlar dedi.
Rahatlamıştım.
Ayaklarımı masaya uzattım. Tam o sırada telefonum çaldı. Deniz Beyle mi görüşüyorum? dedi karşıdaki resmi sesli bayan. Evet, buyurun diye cevapladım.
Efendim Başkanımız Hasan Bey sizinle görüşmek ister, bağlıyorum dedi.
Hasan bey? Nerenin başkanı?diye sormama fırsat vermeden hattan çıktı. Önce marş şeklinde bir müzik duydum. Sonra sert bir ses Deniz Bey iyi günler, Ben Belediye Başkanı dedi
Ayaklarımı masadan indirdim, üstümü başımı düzettim. Buyurun başkanım dedim.
Şimdi dün bir yazı yazmışsınız. Basın danışmanı arkadaşlar bana getirdiler. Gördüğünüz gibi basın büromuz da hızlı çalışıyor diye güldü. Ama sanki biraz sinirle karışık bir gülmeydi. Bununla ilgili sizinle biraz konuşayım istedim diye devam etti.
İçim cız etti. Başkan arıyorsa iş bayağı bir ciddiydi demek ki.
Şimdi başkanım o yazıda aslında ben şey demek istemiştim diye eveleyip gevelemeye başladım
Deniz Bey; Müsaadenizle önce ben bitireyim. Sonra sizi dinleyeyim diye araya girdi.
Buyurun başkanım dedim hazır ol pozisyonuna geçtim gayrı ihtiyari
Belediye hizmetlerinin sürekliliği için bizim de gelir elde etmemiz lazım. Peki bu gelirleri nasıl elde edeceğiz? Tabi ki sizlerin verdiği vergilerle. Siz her ay bankaya gidip tıkır tıkır maaşınızı alırken biz mayıs ve kasım aylarını iple çekiyoruz. Çünkü o dönem vergi dönemi. Siz verginizi ödemezseniz biz nasıl iş yapacağız? dedi.
İyi de başkanım ben topu topu 4 aydır vermemiştim. Hem geçen sene ekim ayında birkaç yıldır birikenleri toplu vermiştim dedim.
Onları devecilere verdik dedi.
Deveciler bana bir çağrışım yapmamıştı. Başkanım deveciler derken? dedim sessizce.
Ee tabi siz ancak eleştirmeyi bilirsiniz. Güzel şeyler yazmazsınız. Oysa biz daha geçen ay 7. Geleneksel Bayraklı Deve Güreşlerini yaptık dedi.
Aydın, İncirliova, Ödemiş, Selçuk, Bayındır gibi nispeten kırsal ve deve ile iş yapılan yerlerde böylesine festivaller duymuştum ama Bayraklı ve deve güreşleri?
Valla başkanım Bayraklı ve deve güreşlerini pek bağdaştıramadım. Yani devenin yetiştiği, deve ile iş yapılan bir yer değil ama Helal olsun dedim.
Halkımızın mutluluğu bizim mutluluğumuzdur dedi.
Öyledir başkanım dedim.
Sonra Başkan görev süresi içinde yaptığı icraatları anlattı. Onları burada bir günde değil ancak birkaç günde anlatabilirim. Onun için bu konuya hiç girmiyorum.
Kapatırken Deniz Bey, umuyorum bu konuşmamız sonrasında uygun bir yazı yazarsınız dedi.
Hemen oturdum ve Bayraklıdaki muhteşem Deve güreşleri başlığı atarak yazıya başladım.