Sayfa Yükleniyor...
Bazen kolayca öfkelenebiliyorum. Böyle durumlarda da kendimi tutmakta güçlük çekiyorum. Hatta bazen tutmayayım kendimi diyorum ama yapacağım şeylerin sonuçlarını düşündükçe yapmaktan vazgeçiyorum.
Mesela; arabanın penceresinden yola çöp atan sürücülere, Ulan hayvan! (ki burada hayvanlardan özür diliyorum. Çünkü onlar, çevrelerini insan kadar kirletmezler) niye çöplerini yola atıyorsun. Bir poşete koy, durduğun yerde herhangi bir çöp tenekesine at! diye bağırmak istiyorum.
Mesela, Piknik yerinde ya da deniz kenarında yiyip içip artıklarını öylece bırakıp gidenlerin bıraktıkları o çöpleri toplayıp kafalarına atmak istiyorum. Bıraktıkları mangal küllerini, salatalık kabuklarını, biber, patlıcan, domates artıklarını saçlarından, elbiselerinden sarkarken öylece gördüğümde çok rahatlayacağımı düşünüyorum.
Mesela; Emniyet şeridinden hızla giderken, ilerideki polisi görüp direksiyonu önüme kıran, benim şeridime tehlikeli bir şekilde giren uyanık sürücünün arabasının ortasına, son hızla dalmak istiyorum
Mesela; Kulağında kulaklıkla, yolun ortasında, acele etmeden, sağına soluna bakmadan, ormanda gezer rahatlığı ile sallana sallana karşıya geçen yayalara çarpmak istiyorum. (Tabii hafifçe, uyarı mahiyetinde)
Mesela; Bankamatik kuyruğunda, arkasında bir sürü insan beklerken o kartını çıkartıp bu kartını sokan, hesaplarını uzun uzun kontrol edenleri itip, Yeter artık! Sırada bir sürü insan var, başka zaman, kimse yokken hesaplarına bak! diye sıradan çıkarmak istiyorum.
Mesela; Saatlerce müzik çalıp reklam dinleten GSM operatörüne Ronaldoya trilyon vereceğinize birkaç müşteri temsilcisi daha işe alsaydınız da hızlı hizmet etseydiniz! diye bağırmak istiyorum.
Mesela; Facebookta, Instagramda bir pozun 3-4 farklı versiyonunu farklı resimler şeklinde koyan arkadaşlarıma, Hadi bir defa resim koydun anladık ama aynı resmin benzerini 3-4 defa koymanın ne gereği var ki? Bizi niye geri zekalı yerine koyuyorsun! Hepsini like yapmak zorunda mıyım? diye sormak istiyorum.
Mesela; Yan yoldan ana yola çıktığı halde sanki yol onunmuşçasına bakmadan fırlayan şoför arkadaşın arabasının ortasına durmaksızın dalmak istiyorum.
Mesela; Ben herhangi bir kuyrukta usul usul beklerken yanıma yavaştan giren ve hatta önüme geçen vatandaşa, Kendini çok mu uyanık zannediyorsun! Çabuk çıkıp kuyruğun sonuna yerine git yoksa fena olacak! demek istiyorum.
Mesela; Uçağa binerken, Yer kalmaması diye bir sorun olmamasına rağmen bana yapışık yürüyen, çantası ikide bir popoma temas eden yolcuyu, Ne acelen var kardeşim! Kapısına kadar gelmişsin zaten. Az geri dur! diye itmek istiyorum.
Mesela; Metronun kapısı açılır açılmaz, inenlere yol vermeden içeri dalan yolculara son hız omuz atmak istiyorum.
Mesela; Tribünden rakip oyunculara küfür eden fanatik taraftarı tutup o sporcuların arasına atıp, Ve yiyorsa orada söyle ne söyleyeceksen! demek istiyorum.
Mesela; 15-16 yaşlarında genç, sapasağlam çocukları ışıklarda mendil satmaya çalışırken gördüğümde, Ben 12 yaşından beri çalışıp para kazandım, senin ne eksiğin var, niye dileniyorsun! diye azarlamak istiyorum.
Mesela; Bazen yazıları beğenmeyen, sürekli eleştirenlere, Daha iyisini yapabiliyorsan sen yap, biz okuyalım kardeşim! diye yazmak istiyorum.
Mesela; Yazılar çok uzun be abi, okuyamıyoruz diyenlere, 1 milyon kitap okuma cezası verip ıssız bir adaya göndermek istiyorum.
Mesela; Yazıları okuyup beğeni atmayanlara, paylaşmayanlara, Sizin gibi okur okumasın! demek istemem. Çünkü zaten az kişi okuyor, bunları da kaybetmeyelim şimdi.
Bu böyle uzar gider ama bu günlük bu kadar diyelim.