Sayfa Yükleniyor...
Bazen bir resim, bazen bir film, bazen bir şarkı seni bana getirir
Dün yazımdan sonra İftarlık Gazoz diye film geldi youtube'tan önüme, açtım, izledim. İlkokulda siyah önlük, beyaz yakalı, sağa sola koşturan öğrenciler arasında birbirlerine başka bakan, biri kız biri erkek iki çocukta sen geldin aklıma yine. Muhtemelen film onların aşkı üzerine. Büyüyüp birbirlerine kavuşamamalarını konu alacaktı kim bilir belki de
Devamını izlemediğim için nasıl devam edecek bilmiyorum bu hikaye.
Dedim ya seni getirdi aklıma yine. O anda seni satırlara dökmek, seni sayfalara dökmek istedim. Şu anda okuduğun bu kelimeler geldi dilime, elime. Umarım beğenirsin diye geçiyor içimden ama Bunları sen mi yazıyorsun inanamıyorum diyeceksin her zamanki memnuniyetsiz yüz ifadenle..
Haklısın. Pek de öyle içimden geçenleri ifade edebilen birisi olmadım ben. Ne bileyim işte sanki Sana bakınca o anlamalı ne düşündüğünü diyorum belki de. Öyle de yetiştirildim ben biliyor musun? Açlıktan ölüyor olsak dahi aç olduğumuzu söylememek gerektiği tembih edildi bize. Aşktan ölsek dahi aşkımızı söyleyemediğimiz gibi
Her neyse ne.
Saçma bir duygusallığın içerisine girmeyeyim ben yine. Sen kendi evinde, ben ablamın yaktığı, sabah sabah gürül gürül yanan sobanın önünde, her ikimizde uzak yerlerde Ama aklımda, fikrim de, kelimelerimde sende. Bir çözümü var mı sence?
Sence biz kavuşabilecek miyiz bu filmde
Araya kötü adamlar mı girecek? Ya da kaderimize razı mı olacağız öylece? Aslında filmin sonu ikimizin elinde. Sen biraz çaba göster, mesela daha sık ara, mesaj atmak için bahane bul, gündüz, gece... Ben yapamam. Benden bekleme böyle bir şey. Çekinirim söyledim sebebini işte.
Aslında her şeyimiz var be! Vallahi de billahi de. Mesela vazgeçsek biraz hırslarımızdan, paradan, puldan, hiç bitmeyen, tatmin edilemeyen, dizginlenemeyen arzulardan Yalanlardan ve dolanlardan. Sadece sen ve ben gitsek sana bahsettiğim yerimize. Sen ve ben yapalım orada küçücük bir ev kendimize. Önce sadece bir oda da olsa yetmez mi bize? Yalnız benim tek isteğim olacak o evde; şömine. Çünkü seninle oturup onun önünde odunlar yanıp patlarken kıvılcımlar, izlemek istiyorum öylece. Ne? kirini pasını temizleyemez misin? yapma be. Bari kafama girip benim hayalimi bölme. Gülümsedim işte seni iki elin belinde, kızgın bir şekilde bu kelimeleri söylerken düşününce.
Peki ondan vazgeçtim. Şömine olmasa da olur. Ama mutlaka bir bahçe olmalı. Kendimiz yetiştirmeliyiz her şeyi içinde. Mesela düşünsene sabah sabah kopardığım bir dal roka, tere otu ya da maydanozun kokusunu çekiyorsun içine. Kapat şimdi gözlerini hayal et, çek o kokuyu içine, ciğerlerine Ohh be hayat ne güzel işte. Seninle
Merak etme. Burada bitmeyecek bu hikaye. Biliyorum kestim en tatlı yerinde. Ama söz veriyorum yazıyorum, yazacağım sana yine
Bize iyi bak. Çünkü ben bize iyi bakıyorum içimde, kalbimde...