Sayfa Yükleniyor...
Dün bahçede çalışıp yorulduğumdan sabaha kadar deliksiz uyumuşum. Sabah trafiğine yakalanmamak için erken bir saate kurduğum saatimin alarmı ile uyandım. Bahçedeki musluktan akan buz gibi suyla yüzümü yıkadım. Artık tamamen kendime gelmiştim.
Yola çıkmadan, iki gün önce ektiğim domates fidelerini kontrol ettim. Bir ikisinin yaprakları sararmıştı. İnşallah tam kurumazlar diye düşündüm. Yeni yerlerine mi alışamadılar? Yoksa içten içe bir hastalığa mı yakalandılar?
Ne zor şey bir şey yetiştirmek. Bir domates elde edebilmek için ne çok emek veriliyor diye düşündüm. Arabama bindim.
Ben orta şeritten yavaş yavaş giderken muhtemelen acelesi olan birisi zikzaklar çizerek sol şeritten tehlikeli bir şekilde hızla önümden sağ şeride geçti.
Ne kadar kolay hem kendisinin hem de başkasının hayatını riske etmek. Oysa sadece biraz erken kalkması yeterdi diye düşündüm.
Radyo kanallarını karıştırdım.
Ünlü sunucu Zuhal Topal ve partneri Mustafa bu sabah da her sabah olduğu gibi kahkaha ile bir konuyu konuşuyorlardı. Mustafa, Türkçenin esnekliğini sonuna kadar kullanarak her cümleden sonra kahkahayı patlatıyordu.
Ne kolay kahkaha atabiliyor. Ben neden kahkaha atamıyorum diye kendime kızdım, kanalı değiştirdim.
Bak anne! Baba diye parmağı ile babasını gösterdi diyordu sunucu. Şehit binbaşının 1.5 yaşındaki oğlu, cenaze töreninde, babasının tabutu üzerindeki resmi annesine gösterirken arka planda ağlama ve fotoğraf çekme sesleri geliyordu.
Bir daha o resimden başka şekilde göremeyecek babasını. İşten geldiğinde ona koşup sarılamayacak. Onunla oyunlar oynayamayacak.
Ne kadar zor bir hayatı olacak. Hep bir yanı eksik olacak diye düşündüm.
Son bir yılda 7 bin örgüt üyesi etkisiz hale getirildi. 480 güvenlik görevlisi hayatını kaybetti diye devam etti sunucu.
Terörle mücadele konusunda kararlılığımız sonuna kadar devam edecek demiş bir yetkili.
Ne kadar kolay bunu söylemek. Etkisiz hale getirilen veya hayatını kaybedenlerin geride bıraktıklarının içindeki nefret kim bilir kaç yıl devam edecek? diye düşündüm.
İçim karardı yine sabah sabah.
Başka bir kanal açtım. Sinirli spor yorumcusu bu akşam yapılacak maç ile ilgili görüşlerini paylaşıyordu. Aslında görüşlerini paylaşmıyor Bence öyle olmalı! Öyle olacak diyordu.
Zaten yıllardır birilerinin başkalarına bağırarak, ses tonunu yükselterek -kimileri buna konuşma diyor- konuşmasından gına geldi.
Hemen kanal değiştirdim.
Gerginlik kaldırmıyor bünyem artık.
Bir klasik müzik kanalına denk geldim. Gıdım gıdım ilerleyen trafikte bir an gözümü kapattım.
Olayların olmadığı, paraların zevkü sefa için harcandığı, insanların mutlu olduğu bir ülke hayal ettim.
Daaaattt diye bir korna sesinin ardından Yürüsene be kardeşim diye bir hönkürme ile hayalimden gerçek hayata döndüm. Önümdeki araç sadece 10 metre gitmiş ve arkamdaki çift toynaklı insan görünümlü vatandaş bu 10 metreyi gitmediğim için bana kızıyordu.
Bir dakikalık rahatlık bile fazla bize.
Böyle bir ülkedeyiz