Sayfa Yükleniyor...
Arada beni merak edip resimlerime baktın mı? diye sordu genç kız. Cevabı acele ile bekler bir hali vardı. Belli ki merak ediyordu sorduğu sorunun cevabını. Her gün defalarca bakıyorum diye itiraf etmek istemiyordu adam. Hayır bakmadım. Bakmıyorum dedi. Yalan söylediğinde gözlerini kaçırırdı hep. Yine öyle yaptı. Deniz kıyısındaki iskelenin üzerinde fotoğraf çektiren gelin ve damada baktı. Balıkçı iskelesi, arkadaki küçük kayıkları ile düğün fotoğrafçılarının doğal bir manzarada fotoğraf çekmek için sıklıkla tercih ettikleri bir yerdi. Genç fotoğrafçı daha önce burada defalarca fotoğraf çektiği için ustalıkla gelin ve damadı yönlendiriyor ve nasıl poz vermeleri gerektiğini anlatıyordu.
Genç adam yüzünü çevirmeden Bu çiftin yerinde biz olabilirdik diye düşündü. Neden biz böyle olmadık ki diye sordu birden.
Genç kız onun ne demek istediğini anlamamıştı. Kaşlarını çattı. Adamın yüzüne baktı.
Anlayamadım dedi.
Bu gelinle damat sen ve ben olabilirdik dedi adam.
Genç kızın yüzünde acı bir gülümseme belirdi Sen benim değerimi bilemedin dedi.
Sen gözümdeki değerini biliyor muydun ki? diye cevapladı adam. Genç kız bu cümleyi de anlamamıştı.
Bulmaca gibi konuşuyorsun her zamanki gibi dedi.
Seni ne kadar çok sevdiğimi anlayamadın. Benim yerime başkalarına inanmayı seçtin. Benim için ne kadar değerli olduğunu bilemedin dedi.
Balıkçı barınağının denize bakan tarafında bir taşın üstünde oturuyorlardı. Dalgalar usulca kıyıdaki taşları vuruyordu. Sessizliği önlerinden geçen küçük bir balıkçı kayığının motorundan çıkan ses bozuyordu. Kayığın üzerinde bir grup martı akşam yemekleri için çığlık çığlığa dönüp dururken, kenarda taşların üzerinde güneşlenen siyah bir kedi kulaklarını dikmiş martı seslerinin geldiği yöne doğru bakıyordu. Arkada motoru süren yaşlı balıkçı uzamış sakalı ve sararmış bıyığı ile etrafa boş gözlerle bakıyor, ağzından hiç çıkarmadığı sigarasını tüttürürken önündeki gence bir şeyler söylüyordu. Konuşurken ağzındaki sigaradan kül yaşlı balıkçının kirden kahverengiye dönmüş gri gömleğinin üzerine düştü. Hiç istifini bozmadı. Konuşmaya devam etti. Genç balıkçı eline kalın bir sopa alıp kayığın ucuna doğru yürüdü.
Sen bana değer mi veriyordun Allah aşkına diye biraz da alaycı bir şekilde sordu genç kız.
Ben neden anlayamadım? Bana değer veriyor olsaydın şimdi bu durumda olur muyduk? diye devam etti. Bu sefer adamın yüzünde acı bir gülümseme belirdi. Yüzünü batan güneşe doğru giden kayığa doğru çevirdi. Kayık denize yapışık gibi duran kızıla dönmüş güneşin içine gidiyor gibiydi. Tekne ilerlerken genç balıkçı elindeki tahta ile teknenin zeminine balıkları ağa doğru yönlendirmek için elindeki sopayı teknenin tahta zeminine, aralıklarla tak, tak diye vuruyordu.
Neden tartışıp duruyoruz ki biz? Neyimiz eksikti? Neden mutlu olmayı beceremedik ki? dedi adam.
Hep senin yüzünden. Yaptıklarını düşün istersen dedi genç kız.
Hep aynı şeyi yapıyorsun, sıkıştığında suçu bana atıyorsun. Hiçbir zaman kendi hatalarını görmedin. Ama ben ne kadar çok düşündüm yokluğunda biliyor musun? Neden öyle yaptım? Neden öyle davrandım diye düşünüp duruyorum. Keşke her şeye yeniden başlasak dedi adam.
Genç kızın gözleri doldu. Gözlerinden birkaç damla yaş yanaklarına doğru süzüldü. Eliyle gözünden akan yaşları sildi. Artık böyle bir şey mümkün değil biliyorsun dedi. Gözyaşlarını silerken ıslanan yüzüğe acı ile baktı adam. Bir an nefes alamadığını düşündü. Yerinden kalkmak istedi. Sendeledi. Her yer karardı gözünde. Zorlukla oturduğu kayanın kenarından tuttu tekrar. Son zamanlarda sıklıkla yaptığı gibi bir sigara çıkardı. Hafif bir rüzgar esiyordu ve sigara yakma konusunda çok da becerikli değildi. Biraz uğraştıktan sonra yaktı sonunda. Derin bir nefes çekti içine. Sonra bir daha ve bir daha.
Hayatım nereye daldın? Ne düşünüyorsun yine? diye bir ses duydu. Sesin geldiği yöne doğru döndü. Elinde iki pamuk şekeri ile ona seslenen diğer kadını gördü. O anda gördüğünün aslında bir hayal olduğunu anladı. Sigarasını söndürdü. Oturduğu yerden kalktı ve kendisini bekleyen kadına doğru yürüdü.
Son defa arkasına baktı. Taşın üstünde kimde yoktu. Neye baktın hayatım diye sordu en sevimli hali ile diğer kadın. Hiç hayatım hiç dedi ve kadının uzattığı eli tuttu.
Deniz kıyısındaki o taşta kalbinden bir parça bırakarak oradan uzaklaştı.