Bir Yanda Yangın, Bir Yanda Eğlence


  • Oluşturulma Tarihi : 25.08.2015 07:20
  • Güncelleme Tarihi :
Bir Yanda Yangın, Bir Yanda Eğlence yazının resmi

Hafta sonu bir arkadaşımın Alaçatı da düzenlediği Basketbol organizasyonuna hem seyirci hem de komiteye destek maksadıyla katıldım.

Alaçatı son birkaç yılda İzmir ve İstanbul da yaşayan ‘Beyaz Türkler’in tercih ettiği bir tatil beldesi oldu. Hal böyle olunca insan orada deniz kenarına değil de sanki bir moda defilesine geldiğini zannediyor. Hemen herkes aynı tornadan çıkmış gibi. Genç kızlar küçüklüklerinden beri iyi vitamin aldıkları için boylu poslu, düzgün fizikli ve son derece bakımlı. Ellerinde son model cep telefonları, ve sürekli mutsuz ve asık suratlı halleri ile sanki Karadeniz’de gemileri varmış da batmış gibi duruyorlardı. Tabi henüz küçük oldukları için kendilerinin yoksa da babalarının Karadeniz’de, Adriatik’te ya da başka denizlerde gemileri olduğunu tahmin ediyorum. Denize her girdiklerinde kıyafet anından değişip başka bir kıyafet giyiliyordu. Denize girildiği için mi kıyafet değişiyordu yoksa kıyafet değiştirmek bahanesi ile mi denize giriliyordu bilemiyorum.

Basketbol turnuvası söz konusu olunca da bir sürü uzun boylu, kaslı, ve düzgün vücutlu delikanlıda ya seyirci ya da oyuncu olarak oraya gelmişti. Bu delikanlılardan bir komando taburu olsa vur sırtına 100 kiloyu banamısın demez, önüne gelen dağı bir nefeste tırmanır diye düşündüm. Sonra bu aslan gibi delikanlıların muhtemelen Askerlik yapmayacak olduğu aklıma geldi. Çünkü hepsinin babası zengin ve 18 bin lira onlar için ‘çerez’ parası bile sayılmazdı..

Her maçtan sonra galip gelenler manken gibi kız arkadaşlarından ‘tebrikler öpücüğü’ alırken mağlup olanlar da yine ‘Teselli öpücüğü’ alıyorlardı. Yani oynayan herkes bir şekilde ödülünü maçın bitiminde alıyordu.

Ne güzel bir ülke. Ne güzel bir ortam diye düşündüm.

Yanımda oturan ve yıllardır basketbolun içinde olduğu için herkesi tanıyan sevgili Mümtaz hocam oyuncuları ve seyircileri bana tanıtırken ‘şu çocuğun babası falanca tekstilci, şu çocuğun babası filanca meşhur avukat, Şu şu şirketin varisi,  şu kızın babası filanca GSM şirketinin ortağı vs…’ şeklinde uzun bir tanıtım listesi yaptı.

Bu delikanlılardan bir kaçı ile orada tanışıp sosyal medya da arkadaş olduk. Birçoğunun kişisel sayfasında ülkemizde yaşanan olaylarla ilgili ‘girelim, vuralım, öldürelim, yok edelim,hadi aslanlar’ tarzında paylaşımlar olduğunu gördüm. Bunların dışındaki şeyler çoğunlukla gidilen lüks mekanlarda yapılan ‘ben filanca mekandayım’ tarzında paylaşımlar yada tekne gezileri, jet-ski üstünde pozlar, arkadaşlar ile Yurtdışında farklı farklı ülkelerde çekilmiş fotoğraflardı.  

Akşam Bursa’dan gelen misafirlerimle beraber Önce Dalyan’da bir akşam yemeği yiyelim istedik. Balıkçı Barınağı çevresindeki restoranlar ağzına kadar doluydu. Boş olan birkaç masada da kırmızı küçük bir yazı ile ‘rezerve’ yazıyordu. Kenarda köşede kalmış herhalde kimsenin pek de beğenmediği bir masada akşam yemeğimizi yedik. Yemekten sonra çeşmede yürüyüşe çıktık. Tüm kafeler ağzına kadar doluydu ve yolda yürümek İstanbul trafiğinde araba sürmek kadar zor ve neredeyse imkansızdı.

Vakit geç olduğu için o akşam çeşmede kalmak istedim. Çeşme merkezden dalyana kadar 30 otel, pansiyon ve Apart’a kalacak yer sordum. Sorduğumuz oteldeki görevlilerin pek çoğu gözümüze dahi bakmadan, lütfen, ‘yer yok’ diye cevap verdiler.            

Mecburen o saatte tekrar İzmir’e döndük.

Ertesi gün sabah kahvaltısı için aldığımız gazetede ise şöyle bir haber dikkatimi çekti. Hafta sonunu yunan adalarında geçirmek isteyen Ülkem insanı limanlarda ‘uzuunn’ kuyruklar oluşturmuştu.

Bu işte bir yanlışlık yok mu?  yoksa ben rüya mı görüyorum?

Ülkenin bir tarafında çatışma ve ölüm haberleri varken diğer tarafta eğlence, gezi, yemek ve keyif var.

Oteller ağzına kadar dolu ve insanlar gezmek için saatlerce kuyruk bekliyorlar.

Zenginler hiçbir şey olmamış gibi eğlence mekanlarında gününü gün ederken, hiçbir zaman girmeyecekleri bir çatışmaya, hiçbir zaman gidip görmek için merak bile etmedikleri bir coğrafyaya pahalı cep telefonları ile fakirleri gaza getirerek ‘vuralım, hepsini yok edelim, öldürelim, hadi aslanlar’ diye sosyal medyadan kışkırtıcı mesajlar yazabiliyorlar.

Sadece ben mi kaygılanıyorum bu ülke için?

Bizi yakmayan ateş umurumuzda olmayacak mı?

Bu sorunun çözümü için sağcısı-solcusu, zengini-fakiri sorumluluk almadığı sürece bu güzel ülkede bu ateş yanmaya ve daha birçok kişinin canını yakmaya devam edecek…

Bir Yanda Yangın, Bir Yanda Eğlence
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan