Sayfa Yükleniyor...
Yaşlı hastaları daha çok seviyorum. İçeri girer girmez şapkalarını çıkarmaları, saygılı ve seviyeli bir şekilde konuşmaları, sözünü kesmeden dinlemeleri, internetten okuduğu 3 kelime ile sana caka satmaya çalışmamaları başlıca sevme nedenlerimden.
Öğleden sonra genelde daha az hasta kalıyor. Az önce içeriye 70li yaşlarında siyah kabanı, şapkası ile giren amcam sonuçlarını göstermek istiyordu. Ayakta kalmak istedi, ısrarımla sandalyenin kenarına doğru ilişti. Ürkek davranışları ilgimi çekti, daha fazla ilgilenmek istedim belki de bundan dolayı.
Tahlil sonuçlarına baktım. İdrarını yapamıyordu ve bu yüzden sonda takılması gerekiyordu. Bunu ona söylediğim de Doktor oğlum sonda takmasak, sen bana ilaç versen olma mı? Zaten elin evinde kalıyorum dedi. Başını önüne eğdi. Belli ki bu durumdan utanıyor, parmakları ile oynuyordu.
Amca senin kendi evin yok mu dedim. Evim barkım dağıldı be oğlum. Dört yıl önce hanımı kaybettim. Perişan oldum dedi. Peki kim bakıyor sana? dedim. Benim küçük oğlanın evinde kalıyorum. Bir çay bir çorba veriyorlar, Allah razı olsun dedi. Başka çocuğun yok mu? dedim.
Beş çocuğum var. Dört oğlan birde kız. Hepsi işinde gücünde, hayat mücadelesinde dedi. Peki sana bakmıyorlar mı? dedim. Başını tekrar öne eğdi. Yere bakarken konuştu. Benim dört oğlum olduğunda mahalleden herkes Süleyman artık sırtın yere gelmez diyordu bana. Çalıştık çabaladık, ev bark yaptık. Bir yerden 3 katlı, bir yerden 2 katlı ev aldım, çocuklara pay ettim. Bizde hanımla geçinip gidiyorduk. Ama gel zaman git zaman verdiğim evleri satıp savdılar, bende de para kalmayınca herkes sırtını döndü bana. Hanımım varken kimseye muhtaç değildim. Bir sabah namazında hanımda aniden vefat etti. Yuvam yıkıldı, elin kapısına kaldım dedi.
Amca sen kendine bakamıyor musun? dedim. Dışarılarda çalışmaktan yemek, bulaşık, temizlik nasıl yapılır bilmedik ki. Kendi kendime nasıl bakayım. Hanımım bana çok iyi bakardı dedi. Gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. Siyah kabanının iç cebinden mendilini çıkardı. Usul usul akan gözyaşlarını sildi. Ağlıyor olmaktan rahatsız gibiydi. Gözlerini benden kaçırarak, Kusura bakma doktor oğlum. Seni de meşgul ettim dertlerimle dedi. Olur mu amcacım. Rahat ol. Zaten pek de hasta yok bu saatte dedim. Devam etti.
Para varken, tüm çocuklarım etrafımda olurdu. Ne zaman ki elden ayaktan düştüm, kimse aramaz sormaz oldu artık. Bayramdan bayrama. Emekli maaşım olmasa belki bu oğlanda bakmazdı bana dedi. Amca kızmazsan sana bir şey soracağım. Benim de babam var ve biz şu anda ona bakıyoruz. Bir rahatsızlık da duymuyoruz, gocunmuyoruz bundan. Acaba sen çocuklara yeterince sevgi, ilgi, alaka göstermedin mi? mesela belki sinirli biriydin dövdün onları dedim. Ah be oğlum. Ben sana ne diyem ki. Neler yaptığımı sana nasıl anlatam ki. Gece demedim, gündüz demedim çalıştım. Onları ihmal ettim mi dersen belki çalışmaktan onlarla fazla ilgilenemedim. Ama ne yaptıysam onlar için yaptım. Hepsine ev verdim, para verdim. Şimdi emekli maaşımı küçük oğlana veriyorum diye diğerleri bana kızıyor. Ne yapam ki evladım. O maaşı da vermesem bana bakmazlar ki dedi. Amca huzurevleri var. Oraya geçmeyi düşünmez misin? dedim. Düşünürüm düşünmesine ama elalemin laflarından, sözlerinden, çocuklarım ile ilgili söyleyeceklerinden korkarım. Beş çocuğu vardı biri bakmadı derler,
İyi de amcam böyle de mutlu değilsin ki.
Doktor oğlum Allah bizi daha da elden ayaktan düşürmeden emanetini alsa da kurtarsa bizi. Sen bana bir ilaç ver, sonda takma, elin kızın kapısındayız, laf söz etmesin dedi. Ne diyeyim bilemedim.
Elin yaşlıları o tatil senin o ülke benim gezerken bizim yaşlılar Allahın emanetini alacağı günü bir köşede bekliyorlar. Beş çocuğu büyüten bir babaya bir lokma ekmeği fazla gören evlatlar. Biz böyle değildik diye biliyorum.
Ne oldu bize böyle?