Sayfa Yükleniyor...
Sabah saatin alarmı ile uyandım. Yorganın dışında buz gibi bir hava. Buğulanmış penceremde su damlaları birikmiş. Penceremin dibindeki mandalinalar sabah güneşinin vurması ile ıslak, parlak bir turuncu, renk almışlar. Havalar bir iki güne böyle devam ederse sanırım onlarda donmaya başlayacaklar.
Tanrı her mevsime göre sebze, meyve yaratmış diye düşündüm birden. Kış mevsiminde soğuk nedeniyle vücudumuzun dengesi bozulduğundan bakteriler ve viruslar bu fırsattan yararlanarak hastalık yapmaya başlıyorlar. Ama mandalina ve portakaldaki vitaminler (C vitaminin yanı sıra turunçgillerde A ve B vitaminleri, şeker, lif, potasyum, magnezyum, kalsiyum, demir, fosfor, folik asit ve bakır gibi mineraller de bulunuyor) de vücuda destek veriyorlar.
Sömestr tatili olduğu için erken kalkmak zorunda kalmayan oğlum hemen yanımdaki yatakta mışıl mışıl uyuyor. Yüzüne, dudaklarına baktım, elini tuttum. minik parmaklarını okşadım, öptüm. Yanımda sağ ve sağlıklı bir şekilde yattığı için Allaha şükrettim defalarca .
Saatin alarmı bir daha çaldı. Demek uyanmamın üzerinden on dakika geçmiş. Biraz daha oyalanırsam işe geç kalabilirim.
Hızlıca lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Buz gibi su beni kendime getirdi. Saçlarımı hızlıca düzelttim. Dün traş olduğum için bu gün olmam gerekmiyor. Kendime güzel bir kaşarlı- salamlı-turşulu bir tost yaptım. Küçük bir poşete de yeşillik ve zeytinleri koydum. Akşamdan bir kenara koyduğum kıyafetleri hızlıca giydim.
İki saat giyecek kıyafet seçmek, saçı başı düzeltmek, makyaj gibi detaylarla uğraşmam gerekmedi. Kadın olmadığım için şükrettim.
Son günlerde İzmirde havalar gerçekten de soğudu. Yerler, arabamın ön ve arka camı yer yer buz tutmuştu. Buzları buzları temizlerken elim dondu. Her gün karın yağdığı, buzlu ve karlı yollara sahip bir şehirde yaşamadığıma şükrettim.
Yola çıktım. Işıkların olduğu kavşakta bana yeşil ışık yanıyordu. Çıkmadan önce hep tedbirli davrandığımdan acaba duramayan var mı diye bakarak hareket ettim. Kasası işçi dolu bir kamyonet muhtemelen tarlaya gidiyordu. Tarlada kamyonet sürmeye alışkın bir sürücünün de ışıklardan bi haber olması gayet normaldi. Zaten bizde ehliyeti kasap verdiğinden ışıkları bilmiyor olabilirdi. Çünkü ona kırmızı yanıyor olmasına rağmen, durmadan, hızla ışıktan geçti. Kendisini son anda görmüş olduğumdan o bana ortadan girmeden durmuş oldum. Kavşaktaki trafik polisi bunu görmüş olmasına rağmen (Kasada yolcu taşımak yasak ve ayrıca kırmızı ışıkta geçti) arkasını döndü ve görmemiş gibi yaptı.
Ben adama çarpmış olsam kasada taşıdığı işçilerden bir kaçı ölebilirdi, adam bana ortadan çarpmış olsa muhtemelen ben ölebilirdim. Ama belli ki çok acelesi vardı. Ona yol verdiğim için teşekkür ederim anlamında el kaldırdı.
Ufak olayları görmezden gelen trafik polislerinin olduğu, kurallara çok uymasa da nazik şoförlerin olduğu bir şehirde araba kullandığıma şükrettim.
Yolda radyoyu açtım. Her kanalda farklı farklı sunucular kahkahalarla gülüyor, eğlenceli haberler okuyorlardı.
Artık insanların ölmediği, sadece mutluluk ve refahın olduğu bir ülkedeydim demek ki. Derin bir nefes çektim ve böyle bir ülkede olduğuma şükrettim.
Artık gülmekten iyice yorulup Radyo kanalını değiştirdiğimde Bir siyasi hakkında Suudi Arabistandan aldığı 681 milyon dolarlık paranın akıbetini açıklamadığı için dava açıldı diye bir haber çıktı. Ancak bunu diyen Başsavcının görevden alındığı, yeni gelen Başsavcının da Bu para Suudiler tarafından hibe edildi, devletin parası değil ki. O kişi istediği gibi harcayabilir dediği söylendi. Demek paralel örgütlenme yine harekete geçti diye düşündüm. Haberin başını kaçırmış olduğumdan devamında olayın Malezyada olduğunu öğrendiğimde derin bir nefes aldım.
Malezya gibi siyasilerden yolsuzlukla suçlandığı bir ülkede değil de herkesin vatandaş için çalıştığı, çabaladığı, paraların çarçur edilmediği bir ülkede yaşadığıma şükrettim. Bu gün de işime sağ salim, mutlu ve umutlu bir şekilde geldim.Tüm bunlara şükrettim.