Sayfa Yükleniyor...
Mardinden izlenimlerimize devam ediyoruz.
Burada gördüğüm kadarıyla HDPye oy verenler arasında bir kafa karışıklığı var. Bazı HDPliler Selahattin Demirtaşın neden bu derece AK Parti ve Cumhurbaşkanına düşmanlık derecesine varan karşı çıkışlar yaptıklarını tam anlayabilmiş değiller. Bunun yanlış bir politika olduğunu çünkü Erdoğanın Kürt sorununu çözümü konusunda siyasi hayatını riske atacak adımlar attığını söylüyorlar. Buna mukabil HDPnin seçim sonuçlarının alındığı gece biz kesinlikle AK Parti ile bir işbirliği yapmayacağız çıkışının çok erken olduğunu, uzlaşma yolları aramadığını, seçim propagandasını Erdoğan karşıtı bir çizgiye oturtmakla yanlış yaptığını, onu da küstürdüğünü, bu nedenle artık onunda AK Parti içindeki şahinlere karşı çıkmadığını, çatışmaların tekrar bu nedenle başladığını söylüyorlar.
Bu tarz düşünenler kasım ayında yapılacak olan seçimde kime oy verecekleri konusunda ciddi bir kararsızlık yaşıyor. Hatta AK Parti burada huzuru sağladı. Biz tekrar oy vermeyi düşünüyoruz diyenler az değil.
Bazıları ise Selahattin Demirtaş, Ahmet Türk, Leyla Zana, Osman Baydemir, Hatip Dicle gibi eskiden beri DEHAP, HADEP, BDP ve son olarak HDP içinde politika yapmış, sürekli beraber hareket eden bazı kişilerin HDP içinde kendi hakimiyetlerini kaybetmemek adına ortak bir düşman belirlediklerini bununda Tayyip Erdoğan olduğunu, bu amaçla Erdoğan karşıtı Cemaat, İstanbul zenginleri, bazı medya patronları ve dış güçler ile işbirliği içine girdiğini iddia ediyorlar.
Bundan ne çıkarları olsun ki? diye sorduğunuzda bu kişilerin tüm parti organlarında beraber hareket ederek kendi istedikleri dışında bir belediye başkanı, ya da bir milletvekili adayının çıkmasına müsaade etmediklerini, sürekli kendi yakınlarına görev verdiklerini, böylece bir çıkar grubu oluşturduğunu, bunun karşılığında da işbirliği yaptıkları grupların etkin olduğu medya ve televizyonlarda sürekli iyi haberleri ile çıkıp Kürt seçmen gözünde parlatıldıklarını iddia ediyorlar.
Bazı insanlar da olan olaylarda AK Partiyi suçluyorlar. Esadı devirmek için IŞİD, Nusra gibi örgütleri destekledi. IŞİDe sınırları açtı. Kürtlerin Suriyede ölmesini seyretti diyorlar.
AK Parti bundan dolayı mı bu kadar oy kaybetti? diye sorduğumuzda, AK Parti için ders niteliğinde bir cevap alıyoruz. Birçok kişi AK Partinin batıda iyi belediyecilik ile kazandığı oyların burada kötü belediyecilik sebebiyle kaybettiğini söylüyor. Bilindiği üzere Mardin de daha önce AK Parti olan bir çok belediye son seçimlerde HDP ye geçmiş. Bunun AK Partinin yanlış kişileri işbaşına getirmesi, bu kişilerin yaptıkları yolsuzluklar, kendi yakınlarını kayırmaları, servetlerinde açıklanamayacak artışlar sebebiyle olduğu söyleniyor. Örnek olarak da Mardin Yenişehirde bir binayı gösteriyorlar. Her iki devlet hastanesinin tam çıkış kapısını tek başına duran bu bina altındaki eczane, lokanta, büfe gibi işyerleri ile adeta hastaneler için çok özel yapılmış gibi duruyor. Dolayısıyla her iki hastanenin tüm alışverişi buradan yapılıyor. Kime ait dersiniz? Ak Partili bir yöneticiye. Diğer partiler buraya adam kayırma ve rant anıtı adını vermişler.
Peki HDPli belediyeler nasıl? diye sorduğumuzda orada da çok farklı şeyler söyleniyor. Bazıları AK Partili belediye başkanlarından çok daha iyi ve dürüstler derken bazıları da Belediye başkanlarının bu işi layıkıyla yapıp yapmayacaklarına bakılmaksızın bu göreve getirildiklerini, onların da halk için gerekli çalışmaları yapmadığını, halka inemediklerini, bazı çıkar ilişkileri içerisine girdiklerini söylüyorlar. Ancak bunu söyleyenler bunu çok da sesli bir şekilde dile getirmek istemiyor. Çünkü yıllardır birçok bedeller ödenerek ulaştıkları bu seviyeleri sorunları sesli şekilde dile getirerek kaybetmek istemiyorlar. Adeta hırsız evin içindense şikayet etmeyelim diyorlar. Tabi bu durum da dürüst bazı HDPlileri rahatsız etmiş.
Mesela yine burada söylenenlere göre HDPnin elindeki Cizre Belediyesinde 400 milyarlık makam aracı alındığı, yine Kızıltepe Belediyesinin passat makam araçları varken 400 milyar civarında bir fiyatla volvo araba alındığı, birçok mahalle de su ve alt yapı yokken bu tarz alımların halkı rahatsız ettiği söyleniyor.
Ne olacak peki? derseniz, özetle şöyle söyleyebiliriz;
Devlete karşı geçmişte polisin, askerin yaptıklarından dolayı ciddi bir güvensizlik var. Özellikle 90lı yıllarda Polis Özel Harekat ve JİTEMin yaptıkları burada yazılamayacak kadar acımasızca. Ancak yine de şunu sevinerek yazabilirim ki çok büyük oranda barış ve karşılıklı güven isteği çok fazla.
Çoğunluk eşit vatandaşlık temelinde çatışmanın olmadığı bir ülke istiyor. Çünkü hemen 10 kilometre ötedeki Suriyede yada Irakta olanları kimse burada olsun istemiyor.
Yani bir adım atmak için henüz geç değil