Sayfa Yükleniyor...
Bu yazı 13 Kasım tarihinde yayınlanan ilk bölümün devamıdır. (http://www.ilksesgazetesi.com/yazar/cocugumun-buyudugunu-gormek-istiyorum-5069.html )
Doktor annemle bir şeyler konuşup gülerken yerinden kalkıp yanıma gelmişti. Birden gülen yüzü değişti. Bu ne zamandır var? diye eliyle sol göğsümde, annemin dün gördüğü noktayı gösteriyordu.
Yeni fark ettik dedim.
Hemen biyopsi almamız lazım dedi yerine geçerken.
Hemen ertesi güne randevu vermişti. O geceyi hiç uyumadan düşünerek geçirdim. Kendimi değil 7 yaşındaki oğlumu düşünüyordum daha çok. Ona daha doyamamıştım ki. Ya o bensiz ne yapacaktı? Bana ihtiyacı olduğunda ne olacaktı? Onu kim benim kadar sevip koklayacaktı? O daha çok küçüktü çünkü
Tahmin edeceğin gibi biyopsi sonucu o şey çıktı. O hastalık işte. Adını anmak istemiyorum. Çünkü adını andıkça sanki onun benim bir parçam olmasına alışıyormuşum gibi geliyor. Hoş ben alışmasam da o çoktan vücudumda kendine yer bulmuş. Lenf bezlerine de sıçramış. Ameliyattır, kemoterapidir, radyoterapidir her aşamayı geçtim
Bu dönemde, tam da en ihtiyaç duyduğun zamanda, insanları tanıyorsun biliyor musun? Kim gerçek arkadaşın, kim gerçekten senin yanında, kim gerçek dostun. Bütün bunları görebilme fırsatı veriyor işte sana bu hastalık. Bir nevi hayatı tanımanı sağlıyor yani. Mesela en yakın arkadaşının aslında düşündüğün kadar yakın olmadığını görüyorsun. Hoş onun Seni öyle görünce kendimi çok kötü hissediyorum demesine hak da veriyorum. Çünkü ölümle yüzleşiyorsun işte o anda. Aslında olduğunu hiç düşünmediğin şeyle. Sen hiç düşündüm mü mesela ölümü? Sağlıklı bir insanın onu düşündüğünü hiç zannetmiyorum.
Tedavilerden sonra her şey yolunda görünüyordu. Dört yıldır tüm kontrollerimi düzenli bir şekilde yapıyordum. Tam atlattım derken son kontrolümde yapılan tetkiklerde hastalık lenf bezlerinde ve kemiklerde yeniden ortaya çıktı. Yine bir tedavi süreci başladı yani. Doktorum 5 yıl civarında yaşayabileceğimi söylüyor. Bazen biraz az, bazen biraz çok... Hoş ben zaten bu yaşam-ölüm döngüsünü yıllardır düşünüp durduğumdan artık belli bir kabullenmişlik var, kendim için. Ama çocuğum...
Onu düşünüp duruyorum. Ona anlayabileceği bir şekilde, her an her şeyin olabileceğini, benim, babasının, kendisinin ölebileceğini, ölümün ne zaman nerede geldiğini bilemeyeceğimizi anlatmaya çalışıyorum. Bazı şeyleri biliyor ama sanırım idrar edemiyor henüz
Ben şu anda geçmişi, her şeyi bir kenara bıraktım. Her şey daha bir anlamsızlaşıyor Üzüldüğüm basit şeyler, giyim, kuşam, ev, araba, kariyer... her şey işte... Sadece geleceği düşünüyorum. Olabildiğince zamanım olmasını, oğlumu en azından 18 yaşına gelene kadar büyütmek istiyorum. Bunun pazarlığını yapacak birileri olsun isterdim karşımda. Hatta mümkünse onun birini sevdiğini görmek, onu gönül rahatlığı ile emanet edebileceğim, benim yerime geçecek birine teslim edip öyle gitmeyi istiyorum. Düşünsene kaynana olacağım ama oğlumu benden aldığı için birini kıskanmayacağım!
Boş ver Deniz Her şey boş biliyor musun? Bunu belki bin defa bir yerlerde okumuşumdur. Hiçbir anlam ifade etmiyordu benim için. Bu zamana kadar. Gerçekten de boşmuş işte. Geliyorsun ve gidiyorsun. Bir şey bahane oluyor. Kaza, kalp krizi, hastalıklar Ya da bunlar olmadan da gidiyorsun. Ama kısa ama biraz daha uzun kalarak
Biliyorum bu konuştuklarımızı yazacaksın. Son olarak sana ve okuyanlara şunu tavsiye ediyorum. Zamanın kıymetini bilerek, severek yaşayın.
Benim için dua edin