Sayfa Yükleniyor...
Ben lavabodan döndükten sonra kaldığı yerden devam etti: Aslında dışarıdan bakıldığında her şey harikaydı. Beni seven, bir dediğimi iki etmeyen, iyi kazanan bir kocam, iyi bir evim, iyi bir işim... Yani her şey dört dörtlüktü. Ne çok mutluydum ne de çok mutsuz. Bu arada oğlum Toprak dünyaya geldi. O andan sonra her şey bambaşka oldu benim için. Hayatımdaki tek eksik oymuş meğer. O olduktan sonra bambaşka bir kadın oldum. Her şey farklı anlamlandı sanki. İki yıl hiç çalışmadan sadece oğlumla ilgilendim. Öyle ki Ekremin varlığını unutmuştum neredeyse. Aramızda karı koca anlamında bir ilişki neredeyse kalmamıştı. Açıkçası bu durumu önemsemiyordum da.
Onun istekleri olmuyor muydu? diye araya girdim.
Kimin umurunda ki. Benim böyle bir isteğim olmuyordu. O da ister istemez buna uyuyordu diye cevaplandırdı.
Belki de başkaları ile beraber oluyordu diye öylesine bir şey söyledim.
İnan ki umursamadım. Ben istediğimi almıştım. Hani peygamber böceği var ya. Bilirsin; çiftleşmeden sonra erkeğini yer. Kendimi onun gibi hissediyordum. Ama merak etme ben Ekrem'i yemedim deyip bir kahkaha attı.
Yani onu çocuk sahibi olmak için kullandın dedim
Öyle de diyebilirsin. Ama aynı zamanda bende onu çocuk sahibi yapmış olmuyor muyum? dedi göz kırparak.
Öyle ama dedim. Duraksadım, Evliliğiniz bir erkek için hiç de istenilen bir şekilde sürmemiş diye devam ettim
Tam tersine. Bir erkek için istenilen en iyi evlilik bizimkisiydi. Ailesine karşı saygılı ve hürmetkar, üstelik akıllı ve iyi bir işi olan bir eş. Sağlıklı bir erkek çocuk doğurdum ki bu o ailenin ilk ve tek torunu. Son derece iyi bir fiziğe sahibim ki pek çok erkeğin beni istediğini çok iyi biliyorum. Üstelik bütün erkeklerin yaklaşımlarına rağmen kimseye herhangi bir cevap da vermedim. Klasik tabirle evimden işime, işimden evime giden bir kadındım. Üstelik onu hiç sıkmadım. Hiç Neredeydin?, Kiminleydin?, Neden geç kaldın? gibi tüm kadınların sorduğu soruları hiç sormadım. Başka bir yerlere yalnız gitsin diye onu teşvik ettim. Mesela çalıştığı şirket onları Uzak Doğuya güya toplantıya göndermişti. Adam gitmek istemedi. Düşünebiliyor musun? diye ağzı açık bir şekilde bana baktı.
İlginçmiş gerçekten dedim.
Yani dışarıdan her şeyin iyi gittiği bir evlilikti. Sonra nerden çıktıysa karşıma o adam çıktı. Görsen öyle çirkin, öyle zavallı bir görüntüsü var ki, çıkartır sadaka verirsin. Ama o kadar güzel konuşuyor ki. Saatlerce onu dinlemek istiyorum. Çok bilgili ve çok kültürlü. Çok etkiledi beni. Kimse kalbimi titretemez diye düşündüğüm bir anda karşıma çıktı. Onunla tanıştıktan sonra, daha hiç bir şey paylaşmadan Ekreme ayrılmak istediğimi söyledim. Afalladı. Neden? diye sordu. Başkasına ilgi duyuyorum dedim. Bekledim ki kızacak, bağıracak ya da eşyalarını toplayıp gidecek. Ama öyle olmadı. Ben seni kolay kazanmadım. Kolay kolay bırakmam dedi. Ama eskisi gibi değil artık. Gelişlerime, gidişlerime karışan, kızan, tartışan bir adam oldu. Ayrılmayı da istemiyor. Açıkçası ben de ayrılmak için çok ısrarcı değilim. Çünkü dünyada benim için her şeyden önemli tek bir şey var; o da Toprakın sağlıklı ve mutlu bir çocuk olması. Ekrem onu çok seviyor o da Ekremi. Onları ayırmak istemiyorum. Ama yıllar sonra kalbimi titreten biri varken de ne yapacağım konusunda çok kararsız kalıyorum. Sence ne yapmalıyım? Ekremi boşayıp onunla bir beraberlik mi yaşayayım yoksa onu unutup kendi düzenimi mi devam ettireyim diye sordu.
Neden bu soruyu bana soruyorsun ki? Ben psikolog muyum? dedim
Psikolog olmadığını biliyorum ama sonuçta sen yazarsın. Belki bir önerin olur diye düşünüyorum dedi
Valla çok zor bir durum. Senin yerinde olmayı istemezdim. Açıkçası ben olsam neyi seçerdim bilemiyorum. Ama söz veriyorum bu konuyu yazacağım. Belki okurlardan bu konuda bir önerisi olan biri çıkar dedim
Buyurun söz sırası sizin.