2

GERÇEK DELİKANLI


  • Oluşturulma Tarihi : 19.09.2015 07:13
  • Güncelleme Tarihi :

İlk sinema filmini Orta birinci sınıf için gittiğim küçük bir ilçede bir kahvenin bahçesinde izlemiştim. O zaman kahvelerde VHS ya da Beta kasetlerden video filmler seyrediliyordu. Yaş itibari ile kahveye girmemiz mümkün olmadığından bahçenin bir kenarından arkadaşım Haco ile bizden büyük diğer ağabeylerin ‘popo’larının izin verdiği ölçüde filmi seyretmiştim.

Kim başrolde oynuyordu bilmiyorum. Nasıl bilebilirim ki? Sonuçta bir sinema filmini ilk kez görüyordum.

Konusu o dönem filmlerin pek çoğunda işlenen ‘birbirini seven kız ile oğlanın arasına zengin birinin girmesi’ neticesinde gelişen olaylardı.

Filmin başında kızla oğlan el ele ormanda, deniz kenarlarında ya da caddelerde dolaşıyor, bir simidi bile yarıya bölerek yerken gülüp eğleniyorlardı.

Mutluydular.

Kızın çalıştığı mağaza zenginlere hizmet veren bir terziydi. Delikanlı annesini buraya getirdiğinde kızı görüyor ve çok beğeniyor. Para ve imkanların verdiği özgüvenle de kızın peşini bırakmıyor, sürprizler yapıyor, ailesine hediyeler alarak kaleyi içtende fethetmeye çalışıyordu.

Kız bir tarafta sevdiği, diğer tarafta ailesi ve arkadaşlarının söyledikleri arasında nasıl bir seçim yapması gerektiğini bilemiyor, kafası karışıyordu.

Kızının istediği gibi biri ile evlenmesini isteyen babası,  bizim fakir çocuğun çalıştığı işyerine giderek ‘sen kızımı gerçekten seviyor musun?’ diye sormuştu. ‘Evet kızınızı seviyorum’ diye cevap vermeyi ‘terbiyesizlik’ olarak gören utangaç delikanlı başını önüne eğmişti. ‘Eğer kızımı gerçekten seviyorsan, onun mutlu olmasını istiyorsan, peşini bırakmalısın’ demişti. Delikanlı adamın yüzüne bakmadan ‘ gerçekten seven insan bencil olmamalı, sevdiği için duygularını zorda olsa içine gömebilmeli. Merak etmeyin bu günden sonra beni onun çevresinde görmeyeceksiniz’ diye cevaplamıştı.

O zaman kahvede filmi izleyen herkes ‘Helal olsun sana be. İşte gerçek delikanlı bu’ diye bağırmışlardı.

‘Gerçek Delikanlı’ deyince bu yüzden hep aklıma o gün ve o an gelir.

Gerçek delikanlı helal kazanç peşinde, sevdiklerini koruyan, kollayan, onlar için gerekirse kendi zevklerini bir kenara bırakan, fedakar, cefakar insan demekti.

Gücünü silahtan, bıçaktan ya da zorbalıktan alanlara o dönemde ‘delikanlı’ denmezdi.

‘Beni neden sevmedin?’ diye kadını döven, söven, öldüren insanlara rastlamazdık o filmlerde.

Böyle büyüdük, böyle gördük.

Bu yüzden de biri bizi değil, başka biri ile mutlu olmayı tercih ettiyse kendimizi zorla sevdirmeye uğraşmadık.

Gidenin arkasında beddua etmedik. ‘Mutsuz olsun, sürünsün, benimle geçirdiği günleri mumla arasın’ demedik.

Çünkü demezlerdi bizim favori başrol oyuncularımız.

En fazla içkiye ve sigaraya vururlardı kendilerini ya da şarkıya ve şiire. Tek zararları kendilerineydi yani.

Benden ayrıldı başkalarını nasıl sever diye gidip kadını öldürmek bizim ‘insan’ tanımımızda yoktu yani

Dün kıskançlıktan eski eşini öldüren adam ile ilgili haberi okuyunca ‘keşke o dönemde, eski filmlerle büyüseydi’ dedim içimden.

 

GERÇEK DELİKANLI
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan