2

Gerçek Olmasını İstemediğimiz Gerçek Bir Hikaye


  • Oluşturulma Tarihi : 04.05.2017 07:37
  • Güncelleme Tarihi :

‘İşinizi seviyor musunuz?’ diye sorsak pek çoğunuz ‘Hayır’ diyeceksiniz. İşinizi sevin çünkü ‘.oktan’ işlerde var. Üstelik o ‘..oktan’ işle uğraşırken daha ‘.oktan’ bir sebeple hayatınızı da kaybedebiliyorsunuz. Nasıl mı?

Buyurun okuyunuz!

Efendim İstanbul Maslak Üçyol Camii’nin tuvaletini bekleyen, milletin tutturamadığı kuburlarda kalan katı atıklarını temizleyen, klozet kapağını kaldırmayıp ‘Burası benim bölgem ha! Sakın ola başkası girmesin!’ diye çişle bölgesini işaretleyenlerin izlerini temizleyen, yıkayıp paklayan ve bu yolla geçimini sağlayan 36 yaşında, evli ve 1 yaşında bir kız çocuğu babası Fırat Karavil diye bir vatandaş varmış.

Bir başka yer ve zamana geçiyoruz şimdi. Bir gün Anadolu’nun bağrından kopup İstanbul’a gelen ve Esenler garajında iner inmez  ‘İstanbul ya sen beni…. Ya da ben seni …..’ diye bağıran başka Bayram Aydınalp adlı bir vatandaş gelmiş. Bu vatandaş İstanbul’a daha önce gelmiş ve İstanbul’un anasını belleyen kendi hemşehrilerinin yanına, onların açtığı kebapçı dükkânına kebap yemeye gitmiş. Acılı kebaplar, isotlar, bol pul biberli ezmeleri kaşık kaşık, tabak tabak götürmüş. Eee tabi bunlar tabakta durduğu gibi durmuyor. Bir süre sonra bağırsak Halil Sezai’den ‘İsyan’ parçasını söyleyerek bağırmaya başlamışlar. 

Bayram, hemşherisi Mustafa İnci ve Selahattin İnci’ye ‘Abe burada tuvalat vardır?’ diye soruyor. Onlar yıllardır kebapçılık yaptıkları için bu işin ‘.ştu’ olduklarından hemşehrilerinin hal ve durumunu çok iyi anlıyorlar. ‘Şimdi biz onu dükkandaki tuvalete götürsek gaz kaçağı ve kokudan içeride müşteri kalmaz. Olanlar da bir daha gelmez’ diye düşünüp ona, ‘Bayram sen hemen şu yandaki camiye gidiver’ demiş. Bayram arkasını tuta tuta camiye koşturup önüne gelen ilk tuvalete zor yetişmiş.  Bayram; klarnet, saksafon, korna gibi çalgıları andıran sesler eşliğinde rahatladığında içerideki herkes seslerden ve oluşan kokudan rahatsız olup kendini dışarı atmış.

Pantolonunu dışarı çıktığında Fırat, ‘Hemşehrim ücret’ demiş.

Tarlada özgürce defi hacet yapmaya alışmış bir bünye, ‘ücret’ kelimesi hakaret olarak algılamış. ‘Hemşehrim bize demi ücret!’ demiş.

‘Hemşehrim bizde hayatımızı bundan kazanıyoruz. Sen vermezsen, o vermezse biz nasıl geçineceğiz?’ demiş Fırat.

‘Sen vermezsen cümlesini’ geçinmek ile yan yana getirdiğinde ‘geçirmek’ olarak algılayan Bayram- Ki hayatını zorbalıkla geçiren, kural kaide ve medeniyet bölgelerinde yetişmeyen pek  çok kişide böyle algı vardır-  ‘Bana ha!’ diyerek Fırat’a hücum etmiş.

Araya insanlar girmiş ama sesleri duyan kebapçıdakiler ‘Vay bizim sürünün bir üyesine ha!’ diyerek Cami tuvaletine doğru hücuma kalkmışlar. ‘Allah Allah sesleri, yettim Bayram, az dayan!’ sesleri birbirine karışmış. Fırat’a yetişen yumruğu, tekmeyi yapıştırmış. Yetmemiş Mustafa silahı çıkarmış ‘Allah’ıma vururam bak!’ diye Fırat’ı korkutmuş. Selahattin silahı alıp, ‘Delikanlı adam böyle yapar!’ diyerek Fırat’ı orada vurmuş.

Hikaye uzun ama biz tek güne sığdıralım. Öküzlere bir gün köşeyi ayırsak yeter.

Tabi Selahattin İnci zengin bir kebapçı. Fırat Karavil zavallı bir tuvaletçi. Türk adaleti hemen ‘mağdur’dan yana işlemeye başlamış. Selahattin’in vururken ‘tahrik olmuştu’ diyerek önce “Haksız tahrik altında kasten öldürme” suçundan müebbet hapis cezasına çarptırmış. Sonra ‘Suçun haksız tahrik altında işlenmesi’ nedeniyle 15 yıla indirmiş. Selahattin İnci’nin duruşmalardaki olumlu hal ve tavrı ile verilecek cezanın geleceği üzerindeki olası etkilerini dikkate alarak 12,5 yıla indirdi.  Selahattin ‘Abiler ben sizin eve, mahkemeye birkaç kebap daha gönderem de bu cezayı da kaldırın’ demiş ama savcı, ‘Valla Yargıtay’daki arkadaşlar da var. Onlara gönder, onlar gerisini halleder’ demiş.

Bakalım daha neler olacak hep beraber göreceğiz. Bu hikaye gerçek olmasını arzu etmediğimiz gerçek bir hikaye. Ülkemizin en büyük gazetelerinden birinde yazıyordu. (http://www.hurriyet.com.tr/olumlu-hal-indirimi-40435352 ) Biraz detaya girerek sizinle paylaşmak istedim.

Umarım beğenmişsinizdir.

Gerçek Olmasını İstemediğimiz Gerçek Bir Hikaye
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan