Sayfa Yükleniyor...
Bazen birisi gider ve içinizde kocaman bir boşluk bırakır diye okumuştum bir yerlerde.
Giden için mi zordur veda etmek yoksa geride kalan için mi?
Vedalar deyince hep aklınıza eski sevgili geldiğini biliyorum. Yazının başını okuduğunuzda bunun bir aşk yazısı olacağını düşünüyorsunuz. Bende ne yazısı olacağını bilemiyorum şu anda. Klavye nereye götürürse artık. Bir ara böyle bir roman okuduğumu hatırlıyor gibiyim Klavyenin götürdüğü yer git Kalbinin miydi yoksa?
Yazmaya başlamadan önce kafamda bir şeyler kuruyorum. Sonra yazmaya başlıyorum. Klasik kompozisyon tabiri ile Girişi yapıyorum. Ama bazen girişte bahsetmeyi planladığım konu gelişme kısmında bambaşka bir hale dönüşebiliyor. Tıpkı bu günkü gibi. Aslında bu yazı giden sevgiliye ve hayatımda yarattığı boşluğa dair olacaktı. Ancak içimde sesler arasında her zamanki gibi bir tartışma çıktı. Zaten ne zaman bir şeyler yazmaya kalksam, içinden genelde iki kişi bazen de başka başka kişiler birbirine girer ne yazayım nasıl yazayım derken bir bakmışım ki onları seyretmekten hiçbir şey yazamadan kalkmışım.
Bu günde böyle oldu işte. Benim tarafımı tutan ve kazanmasını arzu ettiğim ses Kardeşim ne gideni ne sevgilisi. Bırak Allahını seversen ya. Bana maval okuma. Giden gitmiştir ve gittiği gün bitmiştir dedi.
Diğeri yattığı sedirden söylemesi ayıptır ağzı ile gaz çıkarma sesi yaptı ve Behey behey behey. Yavaş yürü aslanım. Seni bilmesem Polat Alemdar konuşuyor sanacaktım. Madem öyle niye bu kadar üzüldün ardından?
Kardeşim tabi ki bir üzüntü olacak. Sonuçta ortada bir alışkanlık var. Yıllarını beraber geçirmişsin, üzülmüşsün, sevinmişsin, gezmişsin, tozmuşsun, iyi günler, kötü günler yaşamışsın. Hayatında bir yer, bir iz bırakmış. Böyle birden bire her şeyi bir günde silemezsin ki dedi.
Kardeşim, sen değimliydin gidenin yeri dolar diye kızın başına kakıp durdun. Onun yerine senin yerini dolduramam desen belki şu an yanında kalırdı diye karşılık verdi ikincisi.
Gitmeyi kafasına koyanı zorla tutamazsın dedi benimki
Kalması için çabalayan kimseyi göremezse herkes gider dedi ikincisi
Kalmak isteyene saman döşek, gitmek isteyene altın çömlek versen gider
Adam olanla kalınır odun olanla değil dedi karşıdaki.
Karşılıklı atışmalar daha da şiddetlenerek sürüyordu. Her ikisinin de pes etmeye niyeti yoktu.
Atışma sürdü ama bizim gazetedeki köşe bundan fazlasını almaz. Zaten çok uzun yazıların okunmadığını gelen mesajlardan ve arkadaşlarımın söylediklerinden biliyorum.
Abi güzel yazıyorsun da çok uzun be ya Valla başladım ama o sırada bir şey oldu bitiremedim Tam okuyacaktım telefon geldi sonrada unuttum gibi sözleri sıklıkla duyuyorum. Tabi ütün bunlar şevkimi bir nebzede olsa kırmıyor değil ama yazmaya devam
Merak edenler için devamı yarına
GİDENLERİN ARDINDAN 2
Dün kaldığımız yerden devam ediyoruz.
İçimde kavga eden seslerin bu kavgaya nasıl başladığını merak eden varsa dün yazdığım yazıya baksın. Öyle ya artık internet denen bir şey var ve istenirse bilmem kaç yıl önceki yazılara bile birkaç tuşa basarak ulaşılabiliyor. Bazılarınızın Amann be Deniz. İnterneti aç, İLKSES Gazetesini bul, orada yazarlar kısmına gir, in babam in, taaa en aşağıda senin ismi bul, üzerini tuşla, dünkü yazıyı gör Çok yorucu be. Valla ben yapamayacağım. En iyisi bu günkü yazıyı okuyayım da boşlukları kafamdan doldururum dediğini biliyorum. Onun için birkaç cümle ile dünü sizin için özetleyeyim. Dün Giden sevgilinin ardından bir yazı yazmaya niyetlendiğimde birden içimde beliren biri benim tuttuğum, diğeri karşıdaki seslerin karşılıklı atışması başlamıştı. Bu günde kaldığımız yerden seslerin kavgasını izlemeye devam ediyoruz;
Benimki : Gitmek isteyeni başına taç yap seni hiç sayıp gider
Karşımdaki:Çok şey yaptığını düşünen bazen hiç bir şey yapmamıştır
Benimki:Gitmek isteyene dur dersin, vur anlar
Karşımdaki: Sözden anlamayana bazen Vurmak yarar
Benimki: Vur deyince öldürme, git dedim diye bitirme
Karşımdaki: Amma uydurdun. Doğruyu söyle şimdi uydurdun değil mi?dedi gülerek.
Benimki:Kardeşim seninki uydurma olmuyor da benim niye uydurma olsun. dedi kızarak
Karşımdaki: Sen seversin çünkü uydurmayı biliyorum dedi.
Benimki: Biliyor musun oda öyle konuşurdu. Ne desem inanmazdı. Bana inanmak yerine başkalarına inanmayı seçti o
Karşımdaki: Bak din kardeşiyiz. Ve şurada biz bizeyiz. Hadi itiraf et. Sen onun kalması için elinden geleni yaptın mı?dedi
Can alıcı yerinde vurmuştu benim sesi. Ben elimden geleni yaptım mı acaba? diye düşündü. Belli ki oda kendi içinde tereddütler yaşıyordu. Kendince eksik gördüğü keşke biraz daha şunu yapsaydım ya da şunu yapmasaydım dediği noktalar olmuştu. Yine de zayıf noktasını belli etmek istemiyordu.
Ben elimden geleni yaptığımı düşünüyorum. Ama o bunu görmedi bence dedi.
Tam o sırada bir aksakallı dede belirdi. Elinde bastonu ve kirli, eski, yer yer yamalı, beyaz fistanı ile içimde tartışan bu iki sese yaklaştı. Selamünaleyküm gençler. Hayrola sesiniz yüksek çıkıyor. Neyi paylaşamıyorsunuz? diye sordu. İçimdeki sesler tartışmaya ara verip onu oturdukları sedire soğuk bir ayran içmeye davet ettiler. Köpüklü ayranı bir nefeste bitiren Aksakallı dede elinin tersi ile ağzını sildi. Evet Gençler, kim anlatmaya başlayacak? diye sordu.
İçimdeki sesler sırasıyla neden kavga ettiklerini kendi pencerelerinden dedeye anlattılar.
Sence kim haklı diye merakla dedenin gözüne baktılar.
Dede sakalını sıvazladı, düşündü. Sonra onlara dönüp şöyle dedi Yavrularım ikinizde haklısınız. Amma ve lakin bilmediğiniz bir şey var. Herkesin içinde başka sesler ve başka kavgalar var ve bazen karşımızdakinin söylediklerine değil de içimizdeki seslere kulak veririz. Onun için üzmeyin kendinizi hadi öpüşün barışın dedi ve müsaade isteyip kalktı.
İçimdeki seslerden çıt çıkmıyordu. Dedenin sözleri ikisinin de kafasını karıştırmıştı.
Onlar susunca derin bir oh çektim. Nihayet yazıma başlayabilecektim. İçimden Aksakallı dedeye Teşekkür edip bu günkü yazıma başladım.
Bazen biri gider ve içinizde kocaman bir boşluk bırakır