Sayfa Yükleniyor...
Bir doktor arkadaşımla öğlen arası çay içiyoruz.
Abi ben artık bu işi sevmiyorum ya dedi.
Hangi işi? dedim.
Doktorluğu sevmiyorum dedi.
Neden ki? Sen daha önce böyle bir şey söylememiştin dedim.
Cuma günü nöbetçiydim. 70 yaşında bir amcayı getirdiler. Kalabalık bir grup. Sanırım doğu ya da güney doğu kökenli vatandaşlardı. Adam yaklaşık 10 gündür öksürük, ateş ve halsizlik, iştahsızlık nedeniyle evde yatıyormuş, doktora götürmemişler. Cuma gece saat 8 de getirdiler. O saatlerde biliyorsun acili biliyorsun, ana baba günü gibidir. Adam fenalaşmış, getirmişler dedi.
Bu tarz hikayeleri her doktor gibi sıklıkla duyarım. Devamını bekledim.
Çayından bir yudum aldıktan sonra Hastasını her acile getiren vatandaş gibi onlarda tüm sağlık personelinin yaptıkları diğer tüm işleri bırakıp o hastanın başına toplanmasını bekliyorlar. Filmlerde, dizilerde Çabuk bir sedye, hemşire hanım adrenalin hazırla, CPR yapacağız vs vs diye hemen tüm ekip hastanın başına koşturur ya. Öyle gören vatandaş da öyle olmasını bekliyor doğal olarak. Oysa acile günde kaç kişi geliyor biliyor musun? En az 500 kişi. Bunların da en fazla 50 tanesi acil. Gerisi kesinlikle acil değil dedi.
Peki bunlar acil değilse acile neden geliyorlar? dedim.
Sıra yok, bekleme yok, katkı payı yok, reçetesini alıp gidiyor dedi.
Yani bir nevi poliklinik yapıyorsunuz orada dedim.
Aynen öyle. İşin kötü tarafı da gelen o 500 kişinin hepsi de En acil benim diye düşünüyor ve buna göre bir muamele görmek istiyor. O yaşlı amcanın da yakınları da içeri girer girmez Doktor yok mu? Doktoorr! Kimse yok mu? diye bağırmaya başladılar. Ben gittim başına. Bir yatağa aldık. Hastanın 10 gündür şikayeti olduğunu öğrendiğimde Neden daha önce polikliniğe getirmediniz? dedim. Bana ne dediler biliyor musun? Senin görevin hastamızı iyileştirmek, hesap sormak değil. İşini yap, bir şey olursa burayı yıkarız dediler.
Polise haber verseydin dedim.
Abi söylenen her şeyi polise haber versen her gün en az 50 kişi ile karakolluk olursun dedi.
Sonra ne oldu? dedim.
Hasta çok sıvı kaybettiği için damarları iyice çekilmiş. Damar yolu açmaya çalışan hemşireye Git daha tecrübeli biri gelsin, bizim hastamızın üstünde deney mi yapıyorsun! diye çıkışmışlar. Hemşire de Sizin hastanız çok sıvı kaybetmiş, damarları zor bulunuyor demiş. Sonra hasta yakını onu itip tartışma çıkardı. Güvenlik geldi, polis geldi ama birden içeriye 30 kişi girdiler. Önlerine ne geldiyse kırıp döktüler. Ek polis kuvveti geldi. Yetmedi bir ekip daha geldi. Saatlerce her şeyi bırakıp onlarla uğraştık dedi.
Şikayetçi oldunuz tabii dedim.
Abi bizim güvenlikçiye bıçakla saldırmışlar. Polise bile bıçak çektiler. Polis hiçbir şey yapamadı. Abi en azından kolundan, bacağından vursanız, ya da etkisiz hale getirseniz dedim polise. Ekmeğimizden mi olalım? Soruşturmalar, açığa alınmalar, davalarla kim uğraşacak dediler bana dedi.
Sonra ne oldu? dedim.
Sonra biz bunlarla uğraşırken hasta ex oldu (öldü). Allahtan o sırada etrafta bir sürü polis vardı. Polis olmasaydı ne olurdu halimiz? Birisi Hepinizi tanıyorum, Siz canımızı aldınız, bende canınızı almasam adam değilim diye tehdit etti. Adamlar 10 gün boyunca hastayı doktora getirmiyorlar, ölmek üzereyken getiriyorlar ve sonra da bizim Allah gibi onu yeniden yaratmamızı bekliyorlar. Her geçen gün de daha kötü oluyor bu iş. Millet öfkeli, sabırsız ve bencil bir millet haline geldi. Bu koşullarda çalışmaktan hiç keyif almıyorum. Hakikaten git gide işimden soğuyorum. Her gün Hayatımı kazanmak için başka bir iş yapabilir miyim acaba? diye aklımdan geçiriyorum. Bazen acilin ortasında Doktor yok mu çıldırmak üzereyim diyesim geliyor dedi.
Aman gözünü seveyim her şey her yerde söylenmez dedim.
Abi içinde tut da nereye kadar ya. Valla patlayacağım bir yerde dedi.
Tam o esnada Doktor Mehmet lütfen acil servise diye anons geçti. O çayını yarım bırakıp, vedalaşmadan hızlıca acil servise giderken Abi hakkını helal et dedi. Bari mirasçılara beni de ekleyip öyle gideydin dedim.
Güldük ağlanacak halimize