Sayfa Yükleniyor...
Mahallemizin bakkalı Muhittin abi ile ilgili yazı yazdıktan sonra mahallede ünlü olduk. Muhittin abi sağ olsun yazıyı çerçeveleyip veresiyemiz yoktur yazısının yanına, peşin satan zengin bakkal ile veresiye satan fakir bakkal resminin altına asmış. Alışverişe giden herkesin dikkatini çekiyor tabi. Beni gören herkes de Denizcim benimle ilgili de bir yazı yaz be canım diyor.
Dün sahilde bisiklet sürdükten sonra evime dönerken Güzide teyze yolumu kesti. Evi sokağımızın tam ortasına denk gelen noktada ve kendimi bildim bileli evinin önünde balıkçı ağları örüp evin bütçesine katkıda bulunur. Evin önünde yürüdüğünde her daim elinde süpürgesi ile dolaşan bu tatlı sert, sevimli teyzeye kimisi sokağın bekçisi, kimisi mahallenin muhtarı der. Çünkü bu teyzemiz sevimli Karadeniz şivesi ile geleni gideni çimsün? Çime cidiysün? Oni nerden taniysun? gibi sorularla sorgudan geçirir, sorulara doğru cevap vermeyen ya da şaşıran kişileri sokağa sokmaz, gerekirse süpürgesi ile kovalar. Amerikan vizesi almak Güzide teyzeden geçmekten kolaydır yani.
Denizzz. Duydum çi Muhittine cuzel bir yazı yazmişun dedi.
Ya işte Guzide teyze biliyorsun o bana kefil olmuştu. Onu yazmıştım
Baa niye sormadun çefil lazum diye? Ben sana çefil olayum. Ne var çi? dedi
Guzide teyze şimdi kefil lazım değil ki. O zaman lazımdı dedim.
Kiredi çekmiymisun? dedi.
Çekiyorum.
Çefil istemiyler mi?
Yok. Bana kefil istemiyorlar artık dedim.
Niye da?
Bilmem ki valla. Hiç kefil sormuyorlar artık dedim.
Durdu, düşündü bir an için. Benum içün de bir yazi yazacasun dedi.
Ne diyeyim bilemedim.
Ama ne yazayım ki mesela Güzide teyze? dedim.
Oni ben bilmem da. Sen bilirsun. Cüzel bir şey yaz. Oni çerçeve edeceğum. Eve asacağum dedi.
Küçükken beni bir gün dövmüştün mesela onu yazayım mı?
Ne zaman? Niye dövmüş idüm? dedi.
Hani senin üzümlerden bir salkım koparmıştım. Sende beni kulağı koparıyordun neredeyse dedim.
Töbe töbe. Nereden çikarisun da? Ben hatirlamirum. Bak hele. Bunu yazacasun sonra mahalle de adumuz sabi dövene çıkar da. Yazma buni.
O zaman bizim kayın peder gelmişti. Sen onu mahalleye sokağa sokmamıştın onu yazayım
Hele bi anlat bakalum. Ne olmiş idi diye sordu.
Hani benim evleneceğim bir kız vardı. Babası gelmiş sana beni sormuş. Sende süpürge ile kovmuştun dedim.
Haturladum da oni. Cizli hafiye cibi çelmişti. Baa sen Denüzü tani misun? dedi. Hanci Denüzü? Dedum. Aduni, soyaduni bildü. Fakat ananun kizluk soyadini bilemedu. Benda hirlimidur, hirsiz midur bilemedum da.
İyide adamı süpürge ile kovalamışsın. O yüzden kızı vermediler bak bekar kaldım
Senun cibi birini bulmişler de bi de hafiyelük yapi da. Onun kafasunu kirmaduğuma dua etsun. Hem sana kizmi yok da? dedi.
Yok işte bak. Evde kaldım dedim.
Uşağum sen iste, saa Rizeden elune erkek elu değmemiş birini bulayum da dedi.
Eline erkek eli değmemiş kız lafını yıllardır rahmetli anamdan duyardım. Hep şurada bir kız var eline erkek eli değmemiş, gidip sana alalım derdi. Kadıncağız ölmeden önce dahi ablalarıma dönüp Denizi evlendirin. Size vasiyetimdir demişti. Böyle bir efsaneye inanacak kadar saf değildim ama ya varsa böyle biri? diye de meraklanmıyor değildim.
Güzide teyze eline erkek eli değmemiş bir kız var mı gerçekten?
Var tabi da dedi.
Nerede var. Bak böyle biri varsa onun hikayesini yazabilirim dedim biraz sırıtarak. Süpürgeyi aldı.
Buni senun kafana vurayım da dalga geçme nedur cörürsün dedi. O davranmadan ben kaçtım.
Güzide teyze bunu yazayım mı dedim.
Buni yazda kafana indureyim buni diye süpürgeyi salladı.
Umarım bu yazıyı okumaz