Sayfa Yükleniyor...
Başımı alıp gitmek istiyorum buralardan dedi. Sigarasından derin bir nefes aldı. Başını pencereye doğru çevirdi. Üflediği duman pencereye çarpıp cam boyunca yukarı doğru süzüldü. Esen şiddetli lodosla beraber, boyaları sökük eski pencere sanki yerinden çıkacakmış gibi oynuyor, kenarından rüzgarın çıkardığı ıslık sesine benzer sesler geliyordu.
Bazen bu dünyaya ait olmadığımı düşünüyorum. Sanki kimse beni anlamıyor. Eski karım, arkadaşlarım, sevgilim... Hiç kimse dedi. Tekrar bana doğru döndü. Gözlerini kısarak gözlerimin içine baktı. Hatta sen bile dedi.
Hiç bir şey söylemeden gülümsedim. Söyleyecek bir şeyim yoktu çünkü. O düşünüyorsa mutlaka bir bildiği vardı. Ve o bildiğini bir süre sonra ağzından çıkaracaktı. Gerçi onun bir şey bildiğinden de emin değildim. Çünkü yaptığı pek çok şeyde başarısız olmuştu. Mesleğinde, Özel hayatında, edebiyatta Bir kitap projesi vardı güya. Ama o proje yıllar geçmesine rağmen bir projeydi hala. Ya da bir başka yere gidip yaşayacaktı orada. Dediğine göre insanlar çok mutluymuş, ne sıcak ne soğuk bir yermiş ve her şey varmış orada...
Gerçi söyleyecek sözüm olsa da sözünü kesip girmezdim ben araya. Çünkü o bir konuya başladığı zaman birisinin araya girmesinden pek de hoşlanmazdı da. Hatta birçok kez bu nedenle söyleyeceği şeyleri söylemekten vazgeçtiğini, çocuk gibi küser gibi sustuğunu bilirim geçmiş zamanlarda.
Oysa ben onun konuşmasını istiyordum. Konuşmasını seviyordum. İki kadeh parlattığı zaman başından geçen/geçmeyen olayları bir film senaryosu gibi anlatışını, aşklarını, hayata bakışını, bazen gerçekten de aniden çekip gidişlerini ve o gidişlerde biriktirdiklerini dinlemeyi seviyordum.
Sözü yine bir yerlerden alıp bir yerlere getirecekti biliyordum.
Kızdın belki de bunları söylediğim için sana. Ama beni birazcık tanıdıysan beraber geçirdiğimiz onca zamanda. Ben içimde tutamam hiç bir şeyi, söylerim. Karşımdakini kıracak olsam da. Ben sevmediğim birine seviyormuş gibi yapamam mesela.
Her zaman bunları söylemeli mi insan? diye sordum.
Her zaman... Söyleyememek esas sorun olan. Her zaman içinden geçeni söylese insan, hiç bir sorun kalmaz inan dedi.
O konuşurken ben düşündüm. Suskun kaldığım zamanları, söylemem gereken ama söyleyemediğim düşünceleri, duyguları ve söylediğim yalanları...
Kırmam gereken ama kıramadığım insanları ya da kendimi ifade edemediğim için kırdıklarımı...
Başkaları mutlu olsun diye içime attıklarımı
Yaptıklarımı
Yapmadıklarımı
Yapamadıklarımı...
Dalmışım, birden fark ettim şaşkın bakışlarını.
Kısmıştı gözlerini nereye gittim yine dedi, çatıktı kaşları.
Ya iyi ki tanımışım seni be. Yine yaptın yapacağını diye gülümsedim.
Ne yaptım bilmiyorum ama güldüğüne göre iyi bir şey. Hadi o zaman bu senin için dedi kaldırırken yarım bardağı...