Sayfa Yükleniyor...
Oğlunuzla kenara çekip cilveleşin de biz geçelim dedi sinirli bir kadın sesi.
Arkamı dönüp baktığımda elinde bastonundan güç alarak zorlukla yürümeye çalışan yaşlı bir teyze gördüm. Kızgın bir şekilde bana bakıyordu. Bir şey desem bastonu kaldıracak gibiydi. Dükkanların sokağın ortasına kadar getirdiği masalardan kalan küçük bir alana çekilip teyzeye yolu verdim.
Bu kalabalık beni öldürecek. Ne halt arıyorlarsa diye söylene söylene yürüyüp gitti. Arkasından biz de sığındığımız köşeden tekrar kalabalığın arasına karışıp amaçsız bir şekilde tekrar yürümeye devam ettik.
Amaçsız bir şekilde yürüdüğün yerde ne işin var ki? diyorsunuz. Haklısınız.
Bir nevi zorunluluktan diyelim. Uzak bir yerlerden misafirlerimiz gelmişti ve Nereyi görmek istiyorsunuz? diye sorduğumuzda onlar Alaçatı dedikleri için onları gezdirirken biz de onlara eşlik ediyorduk.
Gezerken kafamda sürekli İnsanlar Alaçatıda ne buluyorlar? sorusu vardı.
Her şeyden önce deniz yok!
Yollar daracık ve yürürken sürekli elin ayağın, kolun bacağın birilerine çarpıyor.
Yolların daracık olması yetmiyormuş gibi esnaf da dükkânların önüne tezgâhları, masaları atarak yolu daraltmak suretiyle insanların birbirine daha da yakın olmasına katkı sağlıyor. Bu yakın temas sayesinde kendini yalnız hissetmek istemeyenler için Alaçatı harika bir yer.
Yolda hemen herkes aynı. Beach clublarda makyajı bozulmasın diye denize girmediğinden iyice bronzlaşmış tenleri ile somurtarak ve hep mutsuz şekilde yürüyen, güzel genç kız ve kadınlar. Kış boyunca spor salonunda mesai yaparak vücudunu bu günler için hazırlayan genç bakımlı erkek sürüleri de onlara eşlik etmekte.
Arada tek tük buranın namını duyup etrafa merakla bakan, Anadoludan gelen yerli turistler
İğne atsan yere düşmüyor. Üstelik gittiğim gün pazartesiydi.
Bir yer Moda (Trend) olmaya görsün. Her şey aniden değişiyor. Mesela 10 yıl önce kimsenin bilmediği, uğramadığı Alaçatı birden, herkesin görmek istediği, merak ettiği bir yer halini aldı.
Bodrumun cılkını çıkartan İstanbul ahalisinin yeni hedefi Alaçatı. Ama tanıdığım pek çok İzmirli bu durumdan rahatsız. Çünkü alışkanlıklarına keyfine ve rahatına düşkün İzmir insanı sürekli hareket halindeki her şeyi bir an önce tüketme saiki ile hareket eden, hızlı, kontrolsüz ve tehlikeli araç kullanan, keyif almaktan çok etrafa hava atma amacı ile hareket eden bu yeni insanlar ve onların getirdiklerinden ( Mafya, kavgalar, rant) hoşlanmıyorlar. Ama yapacak bir şey de yok. Neticede değişim bir kere başladı artık. O yüzdendir ki bu değişime ayak uyduramayan ama alışkanlıklarından da taviz vermek istemeyen eski İzmirliler, sokakta önlerinde yürüyen insanlara bile tepki gösterir duruma geldiler.
Çünkü normal şartlar altında hiçbir İzmirli yaşlı kadın önünde çocuğu ile şakalaşarak yürüyen birine Oğlunuzla kenara çekip cilveleşin de biz geçelim demez!
Bu da bize İstanbulluların yeni hediyesi artık.