Dünün devamı
Doktor oğlum senin çok vaktini almak istemiyorum. Hem kızım evde yalnız dedi. Hızlı şekilde reçetesini yazdım. Tam işimi bitirmiş reçeteyi verirken raporun fotokopisinin gerektiği aklıma geldi. Fotokopi çektirip çektirmediğini sordum. Çektirmedim dedi. Teyzeciğim raporun fotokopisini çektirip Aslı gibidir onayı yaptırmazsanız bezlerin ücretini alamazsınız dedim.
Peki dedi. Onu fotokopiciye kadar yormak istemedim. Hizmetli personelimi çağırıp birkaç fotokopi çektirip gelmesini söyledim. Teyze Doktor oğlum size zahmet verdim. Ben giderdim dedi. Teyze ne gerek var. Bizim oğlan genç. İki dakikada çeker gelir şimdi dedim.
Başını önüne eğdi. Senin damattan bahsediyordun dedim. Neyinden bahsedeyim ki doktor oğlum. Damat demek istemiyorum ona. Kızım çok güzeldi, çok isteyeni vardı. Ailesi, çevresi çok iyi olan insanlar talip oldular. Her birine bir bahane buldu. Meğer bununla görüşüyorlarmış. Bize konuyu açtılar. Benim pek gözüm tutmadı. Çünkü kaşı gözü çok oynaktı. Kızıma Emin misin kızım. Bak bu işin iyi günü, kötü günü var dedim. Anne seviyorum deyince. Mecburen Evet dedik. Evlendiler. Biz çok görüşmedik. Onlar evlerinde biz evimizde olalım istedik.
Aranız kötü müydü? dedim. Hayır. Biz onlara sık gidip onları rahatsız edelim istemedik. Bayramdan bayrama. Ama damat soğukkanlı biriydi zaten.
Sonra ne oldu? dedim. Sonra kızım hamile kaldı. Doğum zehirlenmesi olmuş işte. Sezaryenle bebeği aldılar. Erkek bir çocuğu oldu kuzumun. Ama o hiç uyanmadı. Aylarca hastanede kaldı. Başlangıçta damat hastaneye geliyordu. Sonra gelişleri seyrekleşti. Hastaneye sevgilisi ile gelmiş. Benim rahmetli eşim görmüş. Kızım o halde iken hastaneye sevgilisini getirmiş. Arabada bırakıp buraya çıkmış. Benim adam bunu böyle görünce kahroldu. Zaten kızımda böyle olunca hepten bozuldu. Kalpten kaybettik geçen yıl dedi. Kızınız evde mi? dedim.
Böyle olunca altı ay sonra eve çıkarttılar. Başta babası ile bakıyorduk. Ama oda rahmetli olunca ben tek kaldım. Gerçi benim kız da bir avuç kaldı kuzum. Allaha çok şükür benim elim ayağım tutuyor şimdilik dedi. Bir bakıcı tutsanız dedim.
Oğlum devlet bakım parası 700 lira veriyor, babasından da bize emekli maaşı kaldı. O da 1000 lira. Bakıcılar kızı görünce 1500 liradan aşağı istemiyorlar dedi. Eski eşi hiç yardım etmiyor mu? dedim.
Eski eşi belki 1 yıldır gelmiyor. Birkaç kez çocuğu getirdi. Ama Annesini böyle görmesin, psikolojisi bozuluyor deyip onu da getirmiyor artık. Zaten başka biri ile imam nikahı yapmış. Evlenmiş diye duyduk dedi. Tekrar ağlamaya başladı.
Kuzum ne hallere düştü. Çocuğunu koklayamadı dedi. O bir taraftan ben bir taraftan ağladık. Kapı çaldı. Personelim fotokopiyi çekip getirmişti. İkimizi de böyle ağlar görünce şaşırdı ama bir şey sormadı. Aslı gibidir deyip kaşemi bastım. Gözyaşlarımı silerken Bunu Başhekim mührü de yap getir dedim.
Şimdi sadece sen mi bakıyorsun teyze dedim. Sadece ben varım dedi. Allah çok çektirmese de kuzuma. Ben kendimi değil de onu düşünüyorum. Ben ölürsem kim bakacak ona? dedi.
Beynim durdu.
Diyecek bir şey, bir cevap var mı bu soruya? Kim bakacak?
O sırada raporlar tamamlanıp geldi. Reçeteyi uzattım. Teyze kapıdan çıkarken Seni de üzdüm be doktor oğlum. Hakkını helal et dedi. Ne hakkı be teyzem. Ah be teyzem, ah be güzel teyzem Allah sana güç kuvvet ve sağlık versin dedim.
Koltuğa bir külçe gibi yığıldım kaldım.