2

KABẼ VE EYFEL


  • Oluşturulma Tarihi : 30.09.2015 08:59
  • Güncelleme Tarihi :

Birkaç gündür Hac’ta yaşanan facia ile ilgili bir şeyler yazmak istiyordum. Ne yazacağımı, nasıl yazacağımı pek de bilemediğim için şimdiye kadar kendimi tuttum ve yazmadım.

Ancak o günden beri ne zaman yazmak için bilgisayar başına otursam aklıma geliyor. İçimden bir ses ‘yaz, yaz, yaz’ deyip duruyor. Zaten sosyal paylaşım sitelerinde de bu olaylarla ilgili yapılan yorumlar ve haberler de sıklıkla paylaşıldığı için bende kendimi daha fazla tutamayıp şu anda okuduğunuz bu yazıyı yazmaya başladım

Evvela kızdığım bir noktadan başlamak istiyorum.

Kendileri Venedik’te sıradan bir kayığa 100 Euro verip, kürek çekenlerin önünde selfie çeken bazı arkadaşlarımın Hacca gidenler için kullandığı ‘ne işiniz var Arap çöllerinde, beter olun’ tarzında yazıları ve yorumları teessüfle karşılıyorum. Kardeşim illaki kayığa binmek istedin, topla tüm aileyi, gel Narlıdere Sahil evlerine, Kadem Reis’in kayığına götüreyim seni, 50 Euro ver, hem tüm gün gezersin hem de kendi elinle yakaladığın balıkları hemen oracıkta saç ızgara da yapılan ‘Kebap’ şeklinde yersin. Sana garanti ediyorum hayatında yediğin en lezzetli yemek olacak. Ama yok Kademin kebabı yerine Elin İtalya’nının küreğini yemek daha zevkli gelir.

Çünkü ne kadar büyük kazık yersen o kadar tatlı gelir.

Sen aşk bulmak için Roma’da Trevi Çeşmesi’ne Euro’ları atarken sorun yok da hacılar inanışları gereği şeytan taşlamak için taş atarken niye sorun olsun? Senin attığın o Euroları Roma Belediyesi temizlik işçileri akşam gelip toplarlar. ‘Hayatıma aşk gelsin’ dilekleri ile attığın o Euro’lar gerçekten aşk getirir biliyor musun? Ama senin hayatına değil. O temizlik işçileri senin Euro’larınla akşam sen otelinde mışıl mışıl rüyalar görürken, Testaccio bölgesindeki gece kulüplerinde birbirinden güzel ‘Huri’ler ile yerler. Sende ‘aşk’ı anca rüyanda görürsün.

Ama buna sesin çıkmaz da Hacıların attığı taşların uyanık Suudililer tarafından toplanıp tekrar tekrar paketi 9 dolara satılmasına neden laf ediyorsun? Sonuçta senin kızdığın o uyanık Suudiler de o paralarla 3-5 uçak tutup binlerce bavulla ya İtalya’ya ya da Fransa’ya Cannes (Kan diye okunur) bölgesine gidip yemiyorlar mı? Senden bir farkları var mı?

Sen eşşekler gibi yıllar boyunca çalışıp biriktirdiğin paralarla demirden bir yığın olan Eiffel kulesini gidip tavaf ederken, içinde ölmüş olan ya da belki de hiç bulamadığın aşkı ‘güya aşk şehri’ Paris’te ararken, Yıllardır içinde yanan ‘ilahi aşk için arap çöllerine giden, orada Kabe’yi tavaf eden, etrafında dönen insanlara ‘ölsünler, hakettiler’ deme hakkını kendinde buluyor musun gerçekten? Sen paralarını Pariste Moulin Rouge’da (molin ruj’da)  kızlarla ya da Amsterdam’da Coffee Shop’larda esrar içip Red Light District’te dünyanın çeşit çeşit ülkelerinden gelen en güzel kızlarla yerken sorun yok ama  bu insanlar  aynen senin gibi yıllarca eşekler gibi çalışarak biriktirdikleri bu paraları Cennetü’l-Mualla Kabristan’ın da ya da Mescid-i Nebevi de yerken ‘cahil cühela takımı’ oluyorlar.

Ne sen Kopenhagta ‘Noma’ da kaynayan suya canlı canlı atılıp pişirilen İstakozları 1947 Château Cheval Blanc ile güzel güzel  mideye indirirken ‘aydın, ilerici, her şeyi bilen, gurme, kaşif’ oluyorsun  ne de bu insanlar  ‘Mina’ da kurban kesip zemzem suyu içerken ‘Yobaz, cahil, gerici’ oluyorlar.

Sonuçta herkes dilediği, istediği, inandığı gibi yaşıyor.

Bunları yazdım diye ne ben ‘entel dantel takımına laf geçiren gerici yazar’ oluyorum ne de çocuğunun doğru düzgün bir evi yokken o paraları ona verip daha iyi bir hayat sağlayacağı yerde  Suudiler’in daha fazla ‘eğlenmesi’ için harcayan hacılara hak vermiş oluyorum

Demem o ki herkes kazandığı parayı dilediği şekilde, özgürce yemelidir.

Geri kalanda ona saygı göstermelidir

Gerisi Laf’ı Güzaftır.

KABẼ VE EYFEL
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan