Sayfa Yükleniyor...
Birkaç gündür Hacta yaşanan facia ile ilgili bir şeyler yazmak istiyordum. Ne yazacağımı, nasıl yazacağımı pek de bilemediğim için şimdiye kadar kendimi tuttum ve yazmadım.
Ancak o günden beri ne zaman yazmak için bilgisayar başına otursam aklıma geliyor. İçimden bir ses yaz, yaz, yaz deyip duruyor. Zaten sosyal paylaşım sitelerinde de bu olaylarla ilgili yapılan yorumlar ve haberler de sıklıkla paylaşıldığı için bende kendimi daha fazla tutamayıp şu anda okuduğunuz bu yazıyı yazmaya başladım
Evvela kızdığım bir noktadan başlamak istiyorum.
Kendileri Venedikte sıradan bir kayığa 100 Euro verip, kürek çekenlerin önünde selfie çeken bazı arkadaşlarımın Hacca gidenler için kullandığı ne işiniz var Arap çöllerinde, beter olun tarzında yazıları ve yorumları teessüfle karşılıyorum. Kardeşim illaki kayığa binmek istedin, topla tüm aileyi, gel Narlıdere Sahil evlerine, Kadem Reisin kayığına götüreyim seni, 50 Euro ver, hem tüm gün gezersin hem de kendi elinle yakaladığın balıkları hemen oracıkta saç ızgara da yapılan Kebap şeklinde yersin. Sana garanti ediyorum hayatında yediğin en lezzetli yemek olacak. Ama yok Kademin kebabı yerine Elin İtalyanının küreğini yemek daha zevkli gelir.
Çünkü ne kadar büyük kazık yersen o kadar tatlı gelir.
Sen aşk bulmak için Romada Trevi Çeşmesine Euroları atarken sorun yok da hacılar inanışları gereği şeytan taşlamak için taş atarken niye sorun olsun? Senin attığın o Euroları Roma Belediyesi temizlik işçileri akşam gelip toplarlar. Hayatıma aşk gelsin dilekleri ile attığın o Eurolar gerçekten aşk getirir biliyor musun? Ama senin hayatına değil. O temizlik işçileri senin Eurolarınla akşam sen otelinde mışıl mışıl rüyalar görürken, Testaccio bölgesindeki gece kulüplerinde birbirinden güzel Huriler ile yerler. Sende aşkı anca rüyanda görürsün.
Ama buna sesin çıkmaz da Hacıların attığı taşların uyanık Suudililer tarafından toplanıp tekrar tekrar paketi 9 dolara satılmasına neden laf ediyorsun? Sonuçta senin kızdığın o uyanık Suudiler de o paralarla 3-5 uçak tutup binlerce bavulla ya İtalyaya ya da Fransaya Cannes (Kan diye okunur) bölgesine gidip yemiyorlar mı? Senden bir farkları var mı?
Sen eşşekler gibi yıllar boyunca çalışıp biriktirdiğin paralarla demirden bir yığın olan Eiffel kulesini gidip tavaf ederken, içinde ölmüş olan ya da belki de hiç bulamadığın aşkı güya aşk şehri Pariste ararken, Yıllardır içinde yanan ilahi aşk için arap çöllerine giden, orada Kabeyi tavaf eden, etrafında dönen insanlara ölsünler, hakettiler deme hakkını kendinde buluyor musun gerçekten? Sen paralarını Pariste Moulin Rougeda (molin rujda) kızlarla ya da Amsterdamda Coffee Shoplarda esrar içip Red Light Districtte dünyanın çeşit çeşit ülkelerinden gelen en güzel kızlarla yerken sorun yok ama bu insanlar aynen senin gibi yıllarca eşekler gibi çalışarak biriktirdikleri bu paraları Cennetül-Mualla Kabristanın da ya da Mescid-i Nebevi de yerken cahil cühela takımı oluyorlar.
Ne sen Kopenhagta Noma da kaynayan suya canlı canlı atılıp pişirilen İstakozları 1947 Château Cheval Blanc ile güzel güzel mideye indirirken aydın, ilerici, her şeyi bilen, gurme, kaşif oluyorsun ne de bu insanlar Mina da kurban kesip zemzem suyu içerken Yobaz, cahil, gerici oluyorlar.
Sonuçta herkes dilediği, istediği, inandığı gibi yaşıyor.
Bunları yazdım diye ne ben entel dantel takımına laf geçiren gerici yazar oluyorum ne de çocuğunun doğru düzgün bir evi yokken o paraları ona verip daha iyi bir hayat sağlayacağı yerde Suudilerin daha fazla eğlenmesi için harcayan hacılara hak vermiş oluyorum
Demem o ki herkes kazandığı parayı dilediği şekilde, özgürce yemelidir.
Geri kalanda ona saygı göstermelidir
Gerisi Lafı Güzaftır.