Sayfa Yükleniyor...
"Nasıl gidiyor? Ne var ne yok görüşmeyeli?" diye sordum. Gerçekten de uzun zaman olmuştu onu görmeyeli ve bazı şeyleri merak ediyordum. Mesela evliliğin eşiğinden dönen bir ilişkisini beş yıl sonra noktaladığında neler düşünmüştü? Pişmanlık mı duymuştu yoksa mutlu muydu?
"İyiyim. Hatta çok iyiyim" dedi. 'İyiyim' diyen insanlar bazen yalan söylerler. Gözlerinin içine bakarak gerçekten ne düşündüklerini daha kolay anlarsınız. Bende öyle yaptım. Gerçekten iyiyim dediğinde gözlerimi hiç kaçırmadan tam gözlerinin içine baktım. Parlıyordu gözünün içi. Demek gerçekten de iyiydi.
"Anlat bakalım detayları o zaman" dedim.
"Aslında detay anlatacak bir şey de yok. Sanırım işin sırrı şu; kendimin farkına vardım" dedi. O cümleden sonra birkaç şey daha ekledi arkasından ama benim kafamın içinde "kendimin farkına vardım" cümlesi dolaşıp duruyor, sonrasında söylediklerine konsantre olamıyordum.
"Ya işte böyle" diye bitirdi.
"Bir dakika, bir dakika! 'Kendimin farkına vardım' ne demek?" dedim.
"Şu demek; kendim için yaşamaya başladım. Daha önce sadece onun için yaşıyormuşum. O mutlu olsun diye her şeyi yapıyormuşum. O 'gel' diyormuş, gidiyormuşum. 'Git' dediğinde de sorgulamıyormuşum. O nasıl mutlu olacaksa öyle yaşıyormuşum. Ben yokmuş, 'biz' yokmuş, 'O' varmış. Oysa şimdi o mutlu olsun diye yaptığım pek çok şeyi aslında sevmediğimi fark ettim. 'Neden yapıyormuşum ki?' diye kendi kendime şaşırıyorum. Ama demek o kadar aşıkmışım ki Gözüm kör, hiçbir şey görmüyormuşum. Düşünsene.
O dünyaymış, bende yörüngesinde dönen uydusu. Ya da sanırım annesi gibi davranmışım. O da beni emmiş. Sadece sütümü değil, kanımı, iliğimi emmiş. Beni bambaşka, hiç olmadığım bir kadın haline getirmiş. Aslında görünürde bir bedeni var gibi olan ama hiçbir zevki olmayan, kendi için hissetmeyen. Sadece o mutlu olsun diye çabalayan.
Peki o ne yapmış? Beni 'daha mutlu olmak' için kullanmış. Beni sürekli aşağılamış. 'Bensiz yapamaz' diye düşünmüş ve beni buna inandırmıştı. Benim başka bir birey olabileceğimi, bir şeyler başarabileceğimi hiç düşünmemiş. Oysa senin de şu anda gördüğün gibi buradayım. Kendi paramı kazanıyorum ve ayaklarımın üstündeyim. Peki o? Geçici işlerde, gününü geçirmeye devam ediyor. Ne bir düzen ne de Yarın yaşlandığımda ne olacak?' kaygısı taşımadan" dedi.
"Peki mutlu musun?" dedim.
"Çook. Belli olmuyor mu? Ben insanların peşinde koşmuyorum, şımartmıyorum artık. İnsanlar benim peşimde koşuyor ve beni mutlu etmeye çalışıyorlar. Mesela şımartılmak, düşünülmek Sen bunu seversin diye birinin senin zevklerini takip etmesi, önemsenmek ne güzelmiş biliyor musun?" dedi.
"O seni önemsemiyor muydu?" dedim.
"Sence beni önemsemiş olsa o kadınla tatile gider miydi?" dedi.
"Şimdi Allahı var. O kız da güzel hatun yani" diye muzipçe güldüm.
"Ne güzel o zaman. En azından beni güzel bir şeye tercih etti. Çirkin olsa ne yapardım" diye o güldü bu sefer.
"Peki hiç görüşüyor musunuz?" dedim.
"Hayır. Hiç görüşmüyoruz ve hiç de merak etmiyorum" dedi.
"Helal olsun sana. Beş yılı bir anda nasıl bir kenara attın?" dedim.
"Biliyor musun? Çok ilginç oldu. O da aynen böyle sormuştu bana. Oysa o kızla bir günlüğüne bile olsa denize ve akşamda gece kulübüne gidince o beş yılı çöpe atmış olmadı mı?" dedi.
Ne diyeceğimi bilemedim.
"Haklısın" dedim.
"Neyse onun dışında nasıl gidiyor durum? İşlerin nasıl?" dedim.
Yeni başladığı hayatında yaptıklarını, planlarını, gelecekte neler yapmak istediklerini heyecanla anlattı.
Vedalaştık.
O giderken "Kendimin farkına vardım" cümlesi kafamda dönüp duruyordu.