Sayfa Yükleniyor...
Onu böyle başka birine sarılırken görmek canımı çok yaktı dedi.
Başını yana çevirdi. Güneş İzmir körfezinin içine doğru inerken, teknemiz gövdeye vuran dalgalarla hafif hafif, beşik gibi sallanıyordu. Güverteye koyduğumuz masada oturmuş, o gün tuttuğumuz balıkları yiyorduk. Daha doğrusu ben önümdeki balıkları iştahla yerken o ise sanki bir saat kadar önce kahkahalar atan, şakalar yapan kişi değilmiş gibi dalmış eskiyi anlatıyordu.
İnsan beraberken düşünemiyor. Bir gün onu böyle başka birine sarılırken göreceğimi hiç düşünmemiştim dedi.
Ben önümdeki gopezin kılçıklarını ayıklamakla meşguldüm. Bir yandan da Konu nerden buraya geldi? Ne güzel gülüp eğleniyorduk, şimdi tekrar aynı şeyler olacak diye düşünüyordum. Yine aynı şeyleri anlatıp duracak, içecek, çok içecek, sarhoş olacak, Abi sen beni bırak ben burada yatayım diyecek ya da karısı arayacak, Çabuk eve gel diye fırçayı atacak ve ben onun sarhoş halde araba kullanmasına izin vermeyeceğim için onu arabamla eve götüreceğim, eve kadar omuzlayıp Yine zıkkım mı içtiniz. Bir kere de sarhoş olmadan gelin ya diye çirkin suratını iğrenirmiş gibi yapıp daha da çirkinleşen karısına teslim etmek zorunda kalacaktım.
Zaten çirkin bir kadındı. Bu adamın nasıl olur da o melek gibi kızı bırakıp da bu kadınla evlendiğine çok şaşırmıştım. Ben dedikodu yapanların yalancısıyım, kadının ona köpek büyüsü yaptığını, onu kendisine bağladığını, böylece evliliğe ikna ettiğini söylüyorlardı. Belki de evlenme teklif ettiğinde yine sarhoştu. Evet evet kesin sarhoştu. Çünkü bu meymenetsiz, sürekli mutsuz ve dırdır eden kadına normal bir kafa ile evlilik teklif etmek, işinde gücünde başarılı ve sevilen, iyi para kazanan biri için gerçekten de mantıksız görünüyordu.
Bir an için onun gibi birinin karım olduğunu düşündüm. Balık içinde kılçık varmış gibi boğazıma takıldı. Yutkunamadım. Önümdeki acı şalgamdan bir yudum aldım. Lokma mideye doğru yol alırken iyice kirlenmiş peçete ile parmaklarımı sildim.
Abi artık kaç yıl oldu. Her oturduğumuzda aynı muhabbeti açıyorsun. Konuyu değiştirelim. Mesela bu teknenin motoru kaç beygir dedim.
Ya oğlum sen nasıl aşk yazarısın ya? Belki sana konu olur, yazarsın, insanlar onun yaptığı hatayı yapmazlar, yalan söylemezler birbirlerine diye anlatayım diyorum sen çıkmış Kaç beygir? diyorsun, Kaç eşek? diyorsun dedi.
Ya millet neyini örnek alsın hikayenin alla aşkına? Kız arkadaşları ile bir yere giderken Sana evdeyim demiş, sende içine kurt düşmüş aramışsın, telefonu kapalı olunca da evi aramışsın, annesi çıkmış. Arkadaşları ile çıktığını, onları tanıdığını, sorun olmadığını söylemiş. Sonra da sen bunu sorun edip ayrılmışsın. Sonra da yıllardır Keşke öyle yapmasaydım diye üzülüyorsun dedim
Bak yıllardır aynı şeyi anlatıyorum sana ama sen yıllardır şunu tam öğrenememişsin.Keşke öyle yapmasaydım değil, keşke öyle yapmasaydı dedi.
Ne farkı var? Sonuçta o şöyle yapmış, sende öyle yapmışsın dedim.
Fark var. Keşke bana yalan söylemeseydi, keşke Bir erkekle buluşacağım deseydi, keşke Beni isteyen biri ile görüşeceğim deseydi. Yalan söylememiş olurdu. Yalan ne kadar kötü bir şey biliyor musun? dedi.
Önündeki daha önce yarısını içtiği rakıyı bir seferde bitirdi. Eli ile ağzını sildi. Oysa ben peçete uzatmıştım. Almadı. Şişeyi tekrar eline aldı. Kapağı özene özene çevirirken elimi şişenin üstüne koydum Aman gözünü seveyim daha içme. O karının suratını görmek istemiyorum dedim.
Bende görmek istemiyorum. O yüzden burada yatacağım. Rahat ol dedi.
Bardağa özenle, taşırmadan buzları koyarken Nerede kalmıştık? dedi.
Kaç beygirdi bunun motoru? dedim.