Sayfa Yükleniyor...
Söyle bakalım kim bu kadar canını yaktı? diye sordu.
O da nerden çıktı? dedim.
Yazdıklarından. Belli ki birisi canını yakmış dedi.
Her yazdığımı kendim yaşamış olmalı mıyım? Bazıları sadece hikaye dedim.
Bana hikaye anlatma. Lütfen yazarlık ve doktorluk kimliğini bir kenara bırakarak sadece insan olarak anlat biraz dedi.
Sadece insan olmak bu dönemde o kadar zor ki. Bazen hayvanların bile yapmayacağı şeyleri insanların yaptığını görüyorum. Açıkçası şu dönemde çok da insan olmak istemiyorum dedim.
Aslında güzel bir konuya temas ettin. Konuyu değiştirmek için de çok iyi bir manevra. Şimdi insan olmak ve olmamak üzerine saatlerce konuşabiliriz. Ama ben bu gün bunu yemeyeceğim. Bana seni bu kadar üzen konuyu anlatacaksın dedi.
Anlatacak bir şey yok. Herkes gibi bir şeyler yaşadım. Tabi ki bunlardan bazıları iz bırakan şeylerdi. Zaman zaman bunlardan da bahsediyorum. Ama her yazdığım da benimle ilgili değil.
Peki neden olmadı? dedi.
Bu soruyu çok defa bende kendime sordum. Hala da buna bir cevap bulmuş değilim. Sanırım hiçbir zaman da bulamayacağım. Sadece bir değil pek çok sebebi var. Ama sanırım en başlıca sebebi birbirimiz ile ilgili tereddütlerimizin olmasıydı. Tereddütler kararsızlıklara yol açtı. Kararsızlıklar da soru işaretlerini büyüttü. Aldığımız kararların arkasında güçlü bir şekilde duramadık. Yani duvarlarını çok güçlü sandığımız kalemiz ufak tefek darbelere dayanamadı. Onun ailesinden, çevremizden yeterince destek alamayınca da duvarlarımız yıkıldı. Bu olaylar sırasında aslında birbirimizi de yeterince desteklemediğimizi fark ettik. Onlar var olan tereddütlerimizi daha da büyüttü ve beklenen son oldu dedim.
Sanırım olmamış olması seni üzdü dedi.
İnan bana bu konuda da çok kesin düşüncelerim yok. Çünkü biz diğer insanlara karşı sevgimizi savunma savaşı verirken aslında o sevgi için her şeyi feda edecek kadar da çok kararlı olmadığımızı gördüm dedim.
Kim yeterince kararlı değildi? dedi.
İkimizde yeterince kararlı değildik ve tereddütlerimizi bir türlü aşamıyorduk. Evet iyi bir ilişkimiz vardı, uzun süredir birbirimizi tanıyorduk ama ikimiz de tek ve ortak bir yaşama başlama konusunda yeterince emin değildik sanırım. Ben biraz bencilim mesela. Örneğin bu gün sadece yatıp film izlemek istiyorsam ve o şekilde yapmayı kafamda kurmuşsam, sadece onu yapmak isterim. Eve gittiğimde Hayatım annemler gelecek, ya da şükranlar çay içmeye gelecekler derse o gece benim için işkenceye döner adeta, konuşmam, yüzüm düşer. Bazen yalnız kalmak isterim mesela. Hiçbir şey yapmadan sadece yalnız kalmak. Ama sanırım bu evlilik için pek de anlaşılır bir şey değil dedim.
Aslında anlaşılmayacak bir şeyde değil. Evlilik hayatında çiftler her şeyi beraber yapacaklar diye bir kaide yok. Bence birçok evliliğinde sebebi insanların kendilerine ait özellerinin kalmaması. Hobileri, evlenmeden önce kendi başlarına yapmaktan zevk aldıkları birçok şeyden vazgeçerler. Hatta bazen çiftler birbirlerini sevdikleri şeyleri yapmak için zorlarlar. Başlangıçta karşı tarafı üzmemek için yapılan bazı şeyler bir süre sonra yapan için işkenceye dönebilir. Kendini buna zorladığı için de fark etmeden eşine karşı git gide olumsuz duygular beslemeye başlar dedi.
Evlilik üzerine konuşmamız uzun sürdü.
Ustaca yapılmış küçük bir manevra ile konuyu değiştirmiştim yine.
Bir daha beni sıkıştıracağı zamana kadar kurtulmuştum.