Sayfa Yükleniyor...
Az önce o kanal senin bu kanal benim gezinirken eski bir Türk filmine denk geldim. Filmin başrolünde oynayan aynı zamanda da ünlü bir şarkıcı olan aktör en etkileyici oyunlarından birini oynuyordu. Bir ayrılık sahnesi miydi yoksa yeniden bir araya geliş mi bilemedim. Mutlu musun? diye sordu adam. Bir deniz kenarındaydılar ve soğuk bir gündü. Her ikisinin de üzerinde seksenli yılların meşhur yüksek yakalı pardösüleri vardı. Dalgalar sert bir şekilde kıyıya çarparken, şiddetli rüzgarla beraber deniz suları yağmur gibi usul usul üstlerine geliyordu.
Denizden gelen damlalar mıydı yoksa gözyaşı mıydı bilemiyorum ama kadının yüzü ıslaktı. Soruyu duyduğunda önce şaşırmış gibi adamın yüzüne baktı. Sonra dudağının kenarından hafif bir gülümseme belirdi. Bir şey söylemek için ağzı açıldı ama bir ses çıkmadı. Başını denize doğru çevirdi. Biraz düşündü. Adama doğru dönerken hemen tekrar yere baktı. Sanki söylemek istediği şeyi söylemekten korkuyordu. Adama birazda acıyarak baktı. Fark eder mi senin için?! dedi. Adam gözlerini bir saniye bile kadının gözlerinin ayırmadan Mutlu musun? diye tekrarladı. Kadına baktı. Kadın gözünü çevirdi. Gerçek cevabı adamın bilmesini, gözlerinin derinlerinde gerçek cevabı bulmasını istemiyordu belki de. Çok mu önemli? dedi bu sefer. Sonuçta bir şekilde devam ediyor hayat diye devam etti.
Kamera adamın eline odaklandı. Yumruklarını sıktı adam. Öne eğdiği başını çok fazla kaldırmadan dişini sıkarak kadına baktı. Umarım hep mutlu olursun, çünkü benimle mutlu olmak sana yetmedi dedi. Sessizlik oldu aralarında. Belli ki ikisi de geçmişi düşünüyorlardı. Kim hata yapmıştı? Kim ayrılmıştı diğerinden? Ya da kim önce gitmişti bilemiyorum. Kadın başka bir şey söylemeden arkasını döndü. Dalgalar kıyıyı sert bir şekilde vurmaya devam ederken sessizce, adım adım uzaklaştı. Kıyıda tek başına kalan adam denize doğru derin bir nefes alarak baktı. Gözünden birkaç damla yaş süzülürken arka fonda adamın meşhur bir parçası yavaş yavaş çalmaya başladı. Kamera tek başına kıyıda kalmış adamdan uzaklaşırken müzik de onun gibi geride kalanların içine parçalarcasına çalıyordu.
Güle güle sevgilim
Güle güle çiçeğim
Sen mutlu ol yeter ki
Tüm çileyi çekeceğim
Gözlerimden bir damla yaş süzülürken ablam Amann bu ne böyle ya deyip Esra Erolla evlilik programını açtı. Saunadan şok havuzuna girmiş gibi uyandım. Paravanın önündeki 50li yaşlardaki kadın meaşın kaç lira diye soruyordu. Gerdeğe girmek için aşırı heyecanlı olduğu her halinden belli olan, sürekli dili ile dudaklarını ıslatan göbekli ama bir o kadar da sempatik adam, tuttuğu köşeden gol yiyen bir kaleci utangaçlığı ile Şimdi söylemesek dedi. Soruyu soran abla belli ki bu yaştan sonra tombullaşmış ellerini yağdan veya baldan başka bir yere sokmak istemiyordu. Uzun, komik ama bir o kadar da trajikomik diyaloglardan sonra adamın aldığı meaşın az olması sebebiyle kadın hemen oracıkta adamın heyecanına son noktayı koydu.
Esra Hanım ben elentrik alamadım dedi.
O esnada sanki ben elektrik almışım gibi Ya ben ne yapıyorum, ne izliyorum deyip kendime gelmek için banyoya yüzümü yıkamaya girdim. Aynaya baktım. Kadının arkasından bakan adamın gözlerini gördüm. Hala mutlu musun? sorusuna cevap arıyordu