Nihat Hatipoğlu ile Bir Akşam


  • Oluşturulma Tarihi : 23.08.2016 07:32
  • Güncelleme Tarihi :
Nihat Hatipoğlu ile Bir Akşam yazının resmi

Dün akşam bir arkadaşımın Sahilevleri’ndeki bahçesinde çay içmeye davet edilmiştim.

Yazarlık dışında bir mesleğimiz de doktorluk olunca, masadakiler teker teker hastalıkları ile ilgili sorular sormaya başladılar.

Ayın şavkı bahçeyi aydınlatıp hafif hafif meltem eserken ben, hemoroid, tansiyon, prostat ve çeşitli bitkisel tedavilerin yararları ve zararları arasında oradakiler tarafından dolaştırıldım. Masaya incir geldiğinde incirin faydaları, üzüm geldiğinde çekirdeği ile yenildiğinde neler olabileceği ile ilgili sorulara cevap yetiştirmeye çalıştım.

Velhasıl ne incirden, ne üzümden ne de ortadaki diğer ikramlardan tat alamadım.

Konuşma bu seyirde devam ederken ev sahibine telefon geldi. Ayak ayak üstüne atmış, rahat rahat geyik yapan adam aniden toparlandı, ‘Hay hay, buyursunlar, gelsinler’ diye heyecanla evi tarif etti.

Telefonu kapattıktan sonra ‘Nihat Hoca İzmir’deymiş, buraya geliyorlarmış’ dedi. Söylediği isim bende bir hissiyat oluşturmadı. ‘Nihat hoca kim ki?’ diye etrafa bakınıp anlamaya çalışırken benim halaoğlum istifini bozmadan sigarasını tüttürürken ‘Valla iyi oldu onun gelmesi, ‘Kilo ile kurban mümkün mü değil mi?’ diye soracağım. Bilse bilse o bilir’ diye ev sahibine bakarak konuştu.

‘Adamın kafasını ütülemeyin. Zaten bu gün benim kafeteryama geldiğinde beş dakika konuşamadık. Selfie çektirenler, sarılanlar, soru soranlar… Ama Allah’ı var adamda peygamber sabrı var. Bir ara ben bile ‘Ya yeter artık bir rahat bırakın adamı’ diye bağıracaktım’ dedi ev sahibi.

‘Nihat hoca meşhur biri olmalı’ diye düşünürken halamın oğlu ‘Bak senin de soracağın bir şey olursa sor, adam şeker gibi bir insan’ dedi. ‘Ne sorayım ki?’ dedim. ‘Ne bileyim dinle ilgili merak ettiğin bir şey varsa sor işte’ dedi. O ana kadar cehaletim belli olmasın diye gelenin kim olduğunu sormamıştım ama ‘Nihat hoca, din ile ilgili sualler’ kelimeleri yan yana gelince gelenin Nihat Hatipoğlu olduğunu kavradım.

Meşhur bir şahsiyetle aynı ortamda bulunmak masadakiler kadar beni de heyecanlandırmıştı. Bir yandan da hemoroid, guatr, bademcik, prostat gibi bilumum vücut uzuvları arasında iltihaplar, akıntılar, ishaller ve idrarda yanmalarla dolu gezintim çok şükür ki sona ermişti. Herkes kafasına takılan dini sorunları aklına getirmekle meşguldü. Yanımdaki yaşı yetmişe dayanan ‘Hacı’ lakaplı misafir ‘Aslında sormak istediğim pek çok soru var ama şimdi ortalıkta da sorulmaz ki’ diye masadakileri işaret etti. Hacı amcanın hangi ‘özel’ soruları soracağını tahmin edemedim ancak belli ki bu soruları sorduğunda o an oradakiler tarafından alaya alınmaktan çekiniyordu.

Yeni çay konuldu, masa örtüsü temizlendi, gelecek misafirlerin oturması için içeriden ek sandalyeler getirildi, asmadan yeni üzümler koparıldı, dolaptan incirler, kekler, börekler, kurabiyeler çıkarıldı, masaya konuldu, bahçede çocukların oynayıp bir köşeye bıraktığı oyuncaklar eşyalar toplandı.

Ben hariç herkes talimat almaksızın, sanki daha önceden işbölümü yapılmış gibi bir şeyler yaptı. Ben o gece orada ‘misafir’ statüsünde olduğumdan birinin bana ‘şunu yap’ demesini bekliyor ama kimse öyle bir talimat vermediği gibi bir şey yapmaya yeltendiğim bir iki anda da ‘Aaa olur mu, sen misafirsin, bırak biz yaparız’ denilerek yerine oturtuluyordum.

Yıllardır televizyonda izlediğim meşhur bir şahsiyetle aynı ortamda olacak olmak, gazeteye yazılacak yeni bir konu demek olacağı için sevinmiştim. Ayrıca insanların soracağı ilginç soruları, hocanın cevaplarını, tüm soruları bilip bilemeyeceğini, mimiklerini, hareketlerini merak ediyordum.

Benim de soracağım bir şey vardı ancak açıkçası o soruyu nasıl soracağımı bilmiyordum. Kafamda bununla ilgili birkaç kez antrenman yaptım.

Herkes ve her şey Nihat Hatipoğlu’nun gelişi için hazırdı.

Devamı yarına…

Nihat Hatipoğlu ile Bir Akşam
Dr. Deniz Arslan
Yazarımız Kim ?

Dr. Deniz Arslan