Sayfa Yükleniyor...
Dün kaldığımız yerden bugün devam ediyoruz.
Beni ziyarete gelen bir kız arkadaşımın, ayrıldığı nişanlısı ile yaşadıklarını konuşuyorduk.
Ben bundan sonra ne yapacağımı çok iyi öğrendim dedi.
Ne öğrendin mesela? diye sordum.
Erkeklere güvenmemeyi öğrendim dedi.
Bundan çıkardığın sadece bu mu? Mesela senin hiç kabahatin yok mu? diye göz kırptım.
Olmaz olur mu? Aslında ben birkaç kere bunları böyle birbirlerine anlamlı anlamlı bakarken yakalamıştım. Ama her ikisine de konduramadım. Bir iki defa sordum da ama bana Sen deli misin! Böyle bir şeyi nasıl düşünürsün. O benim en yakın arkadaşımın kuzeni! diye fırçaladı. Kızla ben beraber gelinlik bakmaya bile çıktık. Sürekli bana Ne kadar şanslısın, Ömer abi çok iyi bir insan, inşallah çok mutlu olursunuz deyip duruyordu. Ama son dönemlerde erkek arkadaşımda bir gariplik sezdim. Her şeyde kavga etmek için bahane arıyordu. Sonra birgün bana Biz biraz ara verelim, çok bunaldım, ben düşünmek istiyorum dedi. Tamam dedim. Gökovaya gitti. Bende onu sıkboğaz etmemek için çok aramadım. Sadece arada Merhaba, nasıl oldun? diye kısa mesajlar atıyorum. Ya cevap vermiyor ya da saatler sonra İyi falan gibi kısa kısa cevaplar veriyordu. Ne .ok yediği sonra çıktı ortaya! dedi elindeki çantayı sinirle dizine koyarak.
Ne yapıyormuş? dedim merakla.
Ne yapacak! O şırfıntı ile gitmiş oraya meğerse dedi.
Nereden anladın? dedim.
Çok sonradan kızın kuzeni, kankamız Tayfun söyledi. Bir şekilde öğrenmiş. Çok kızmış ikisine de. O da onlarla selam sabahı kesti o olaydan sonra. Neyse nerede kalmıştım? diye bana sordu.
Ben biraz kafamı dinlemek istiyorum deyip kızla Gökovaya gitti demiştin diye cevapladım.
Hayır ben daha o zaman onun kızla oraya gittiğini bilmiyordum. Ben onun yalnız kampa gittiğini sanıyordum. Döndüğünde benimle konuşmak istediğini söyledi, buluştuk. Bana çok iyi bir insan olduğumu, beni çok sevdiğini, ama kendini evliliğe hazır hissetmediğini, gelecek ile ilgili kendi başına rahat rahat kararlar almak istediğini söyledi. İşte ben sana layık değilim falan gibi hepinizin bildiği klasik laflar dedi.
Bunları söylerken hemcinslerime olan kızgınlığı bakışlarından belli oluyordu. Onun için tüm erkekler aynı şeyi yapma potansiyeli olan iğrenç yaratıklardı belki de. Herkes aynı olmayabilir demem onun fikrini değiştirmeyeceği gibi daha da sinirlendirebilirdi.
Su yok mu buralarda ağzım dilim kurudu diye etrafa bakındı. Yan odadaki dolaptan bir su alıp geldim. Biraz içtikten ağzını kapatıp şişeyi dizinin üstüne koydu. Tırnakları ile şişeye yapışık plastik kağıdı çıkarmaya çalışırken öyle işte diye omuzlarını silkti. Gözlerindeki ateşe yanaklarındaki kızarıklık eşlik ediyordu.
Ne oldu sonra peki? dedim.
Sonra ayrıldığımızı anlayan birkaç kişi Kızım sen ayakta uyuyorsun. Kaç defa onu Tayfunun kuzeni ile baş başa gördük dediler. Neden bana söylemediniz? diye kızdım onlara. Meğer aylardır o kızla berabermiş ve benim dışımda Tayfun da dahil herkes biliyormuş. Ayrıldıktan iki ay sonrada Facete el ele, yanak yanağa resimlerini gördüm dedi.
Şişenin üstündeki naylonu çıkarmış onu yırtıp koparmaya çalışıyordu. Kaç defa bir yerde karşıma çıksa da yüzüne tükürsem Sen ne adi, şerefsiz bir adamsın desem diye içimden geçirdim ama karşılaşmadık. Sonra da o kızla evlendiler dedi.
Vay be dedim şaşkınlığımı ifade etmek için.
Ya öyle işte dedi.
Kızgın mısın peki? dedim.
Başlangıçta ona kızgındım. Sonra kendime kızdım. Tanımadığım bilmediğim bir kızı ortamımıza soktum, hatta ısrarla onun da her yere gelmesini istedim. Erkek arkadaşıma fazlasıyla güvendim-ki bu hayatmış- Hani bana sordun ya Ne öğrendin? diye. İşte bunları öğrendim dedi.
O zaman bundan sonra hayatına giren erkeğin işi çok zor dedim.
Bundan sonra çok uzun süre hayatıma erkek almayı düşünmüyorum. Hele bunları yaşadıktan sonra.. dedi.
Senin adına üzüldüm dedim.
Üzülme. Ben kalkayım da sen bunları yaz. İnsanlar benim yaptığım hataları yapmasınlar dedi ve gitti.