Sayfa Yükleniyor...
Şehribanın ailesi Sen evlilik çağına geldin artık. Hareketlerine daha fazla dikkat etmelisin deyip her geçen gün hayatına daha fazla kısıtlamalar getiriyor, üstelik Üniversite okuyup ne olacaksın ki? deyip, Filancanın kızı okudu da ne oldu? Şimdi İstanbulda barlarda sarhoş eğlendiriyor diye olumsuz örnekler sıralıyor, onu okutmayacaklarını açıkça söylüyorlardı.
Şehriban, İzzetin evlilik teklifini hiç düşünmeden kabul etti. İzzet onu mutlu edeceğine inandırmıştı. Gelip beni isteyin demişti bu hayatından kurtulmayı umarak. İzzet, ailesine durumu açtı. Annesi bu durumdan pek hoşnut olmadı. O, Yaşlandığımızda bize daha iyi bakar diye akrabalarından birinin kızını gelin olarak düşünmüştü. Ama İzzetin ısrarları karşısında biraz da isteksizce Şehribanın ailesine gittiler. Biz kızımızı henüz evlendirmeyi düşünmüyoruz cevabını aldıklarında neredeyse kalkıp oynayacaktı. Israr etmeden apar topar kalktılar.
Şehribanın ailesi de zaten onu dayısının oğluna düşünüyordu. Şehriban dayısının oğlu ile evlenmek istemiyor ama ailesini de ikna edemiyordu. İzzete durumu anlattığında İzzet Ben sensiz yaşayamam. Seni de kimseye yar etmem. Hemen kaçıyoruz dedi.
Başka çıkış bulamadılar. Kaçtılar.
Her iki aile de mutlu değildi. Ama yapacak bir şey de kalmamıştı artık. Şehribanın babası onunla hiç konuşmadı. Ama anne yüreği babası kadar katı değildi. Gizli gizli kızı ile görüştü. İzzetin ailesinin oturduğu evin alt katına yerleştiler. Başlangıçta her şey çok iyiydi. Sevdiği adamla mutluydu. İzzette işten çıkışta karısına koşuyordu. İzzetin annesi, Şehribanın kendilerine hizmet etmesini istiyor, ancak yaptığı her işte de bir kusur buluyordu. Her konuşmada bu konudaki şikayetlerini söylüyordu. Şehriban birkaç kez ona bir şey söylemeye niyetlendiyse de Büyüktür diye saygıda kusur susuyordu. O sustukça kaynanası daha da onun üstüne geldi, söz ile tacizleri yetmiyor, Karın hiçbir dediğimi yapmıyor. Ne biçim erkeksin iki tokat vurmuyorsun, seni böyle mi yetiştirdim. Yazıklar olsun! diye eşini de kendisine karşı dolduruyordu.
Şehriban, Bu evden çıkıp başka bir yere gidelim dediğinde İzzet Aileme saygıda kusur etmeyeceksin diye çıkıştı. Yoksa ne olur? diye başlayan tartışma onun o gece ilk tokadı yemesi ile sonuçlandı. Bu tokat onun kaynanasına olan nefretini daha da arttırdı. Artık Şehriban da kaynanasına cevap veriyor, tartışmalar, kavgalar kaynana ve görümcenin bir olup Şehribanı dövmesine kadar varıyordu. Sevdiği adam artık gittikçe ondan uzaklaşıyordu.
Kaçarak evlendiği için de ailesine durumu açamayan Şehriban çaresizdi. Evlendikten 2 yıl sonra bir oğlu oldu. Ancak çocuğun olması da aralarındaki sorunları çözemedi.
Halıları yıka diyen kaynanasına Oğlum hasta, bir iki gün sonra yıkarız demişti. Kaynana ve kayınbabasından iyi bir dayak yedi. Onları karakola şikayet etti. Polisler onları götürdüğünde eve kocası geldi. Bunu anne babama nasıl yaparsın? diye dövmeye başladı. Küçücük bedeni, incecik bilekleri erkek gücüne karşı koyabilir miydi? İzzet hiç acımadan kafasını yerlere vurdu. Kafası şiddetle yere vurulurken Şehriban kafede ilk karşılaştığı utangaç gözlerin fal taşı gibi açıldığını, içlerinin nefret ile dolduğunu gördü. Bir zamanlar saatlerce tuttuğu elin boğazını sıkmasına karşı çaresizce direnmeye çalıştı, yapamadı. Sevdiği adamın gözlerindeki öfkeyi daha fazla görmek istemedi. Bıraktı kendini.
Beşikteki 6 aylık İsmailin çığlıkları bile çıldıran adamı durduramadı.
Şehriban oğluna doyamadan hayata gözlerini yumduğunda 20.5 yaşındaydı. Oysa onun sadece sevdikleri ile mutlu olmak gibi küçük bir hayali vardı. O hayali de küçük bedeni gibi toprak olup gitti.
Yine cehalet ve şiddet genç bir hayata mal oldu. Umarım bu son olur .
Rahmetle